BIST 8.619
DOLAR 34,32
EURO 37,51
ALTIN 3.023,82
HABER /  GÜNCEL

Tüp mide ameliyatıyla obeziteye son !

Obezitenin oluşumunda birçok faktörün rol oynadığı belirtildi.<br/>Özel Medifema Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Metin Karadeniz, obez...

Abone ol

Obezitenin oluşumunda birçok faktörün rol oynadığı belirtildi.
Özel Medifema Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Metin Karadeniz, obezitenin sağlığı bozacak ölçüde yağ dokularında anormal veya aşırı miktarda yağ birikimi olarak tanımlandığını belirterek vücut ağırlığının boy uzunluğu karesine bölünmesi ile elde edilen sayı vücut kitle indeksini oluşturur ve 30 kg/m2 üzerinde olması obeziteyi gösterdiğini söyledi.

HAREKETSİZ YAŞAMA DİKKAT
Obezitenin oluşumunda birçok faktörün rol oynadığını kaydeden Op. Dr. Karadeniz, bu faktörlerin başında karbonhidrat bakımından zengin, hazır gıdalarla aşırı beslenme, hareketsiz yaşamın (sedanter) geldiğini anlattı. Op. Dr. Karadeniz, genetik faktörlerin, kullanılan bazı ilaçların, hormonal bozuklukların, psikolojik problemlerin, gelir durumu, sosyokültürel etmenlerin, eğitim düzeyi, doğum sayısı ve doğumlar arası sürenin obezite gelişiminde rol oynayan diğer faktörler olduğunu söyledi.

HEDEF OLUŞUMUNUN ENGELLENMESİDİR
Obezite tedavisinde ilk hedefin oluşumun engellenmesi olduğunu anlatan Op. Dr. Metin Karadeniz, şöyle konuştu: “Eğer obezite oluşmuşsa öncelikle sağlıklı bir beslenme düzenini içeren diyet tedavisi ve davranış değişikliği ile ilaç tedavisine başlanır. Bu tedavilere rağmen kilo verilemezse veya verilmesine rağmen geri alınmışsa cerrahi tedavi ile başarılı ve kalıcı kilo kaybı mümkündür.”

AMELİYAT YÖNTEMLERİ
Obezite cerrahisinde kullanılan ameliyat yöntemleri hakkında bilgi veren Op. Dr. Karadeniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ameliyat yöntemleri, kısıtlayıcı yöntemler, emilim bozukluğu yapan yöntemler ve hem kısıtlayıcı hem de emilim bozukluğu yapan yöntemler olmak üzere üçe ayrılır. Kısıtlayıcı yöntemler tüp mide ve mide katlama operasyonlarından oluşmaktadır. Sadece emilim bozukluğu yapılan ameliyatlar artık günümüzde yapılmamaktadır. Gastrik bypass, Duodenal switch ve SADİ-S ameliyatları hem kısıtlayıcı hem de emilim bozukluğu yapan yöntemlerdir.”

TÜP MİDE AMELİYATI
Tüp mide ameliyatını anlatan Op.Dr. Karadeniz, bu ameliyatta midenin yüzde 75’lik bölümünün çıkarıldığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “bu yöntemde mide kabaca tüp haline getirilir. Mide hacmi azaldığı için az miktarda yemekle doyulur. Çıkarılan bölümden salgılanan iştah hormonu da olmayacağından iştah eskiye göre azalır. Bu iki etki ile hastalar fazla kilolarının yaklaşık yüzde 70’ini 1-2 yıl içinde kalıcı olarak verir. Ameliyat kapalı yöntemle gerçekleştirilir. Genel anestezi verilerek hasta uyutulur. Sonrasında cerrahi ekip ameliyata başlar. Yapılacak yönteme göre değişmekle birlikte karına 4-5 adet 0,5-2 cm genişliğinde kesi yapılır ve karın karbondioksit gazıyla şişirilir. Oluşturulan deliklerin birinden girilen kamera ile görüntü ekrana aktarılır ve ameliyat gerçekleştirilir."
Op.Dr. Karadeniz, tüp mide ameliyatında ortalama sürenin 30-45 dakika, gastrik bypassta 2-2,5 saat olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Hastalar fazla kilolarının yaklaşık yüzde 40-60’ını kalıcı olarak verir. Gastrik bypass ameliyatında yemek borusu çıkışında midenin başlangıç bölümünde 30 ml’lik mide oluşturulur. Oluşturulan bu küçük mideye ince barsak bağlanır. Bu birleşim yerinin de 100-150 cm ilerisine safra ve pankreas sıvısını getiren ince barsak bağlanır. Hem mide hacmi azaldığından az yemek yenilir hem de 150-200 cm ince barsakta emilim bozukluğu oluşturulduğundan hastalar 1-2 yılda fazla kilolarının yüzde 70-80’ini kalıcı olarak verir. Duodenal switch ve SADİ-S ameliyatlarında da hem mide küçültülür hem de ince barsaklarda emilim bozukluğu oluşturularak hastalar fazla kilolarının yüzde 80’ini verir. Bu iki ameliyatın özellikle metabolik etkileri daha fazladır."

İLK İKİ HAFTA ÇOK ÖNEMLİ
Hastaların ameliyat sonrasına dikkat etmesi gereken noktaları da belirten Op. Dr. Karadeniz, şunları söyledi: “İlk iki hafta sıvı diyet, sonraki iki hafta püre diyeti verilir. Birinci aydan sonra katı gıdalara geçilir. Öğünlerin 45 dakika öncesi ile 45 dakika sonrasında su içilmez. Katı ile sıvı bir arada alınmaz ve proteinden zengin, karbonhidrattan fakir gıdalar ile beslenilir. Günlük 2- 2,5 lt su içilir ve suya ilave olarak ayran, taze sıkılmış meyve suları ve süt içilir. Haftanın beş günü 45 dakika olacak şekilde tempolu yürüyüş mutlaka yapılmalıdır. Ayrıca, hastalar ameliyat sonrası 15. gün, 1.-3.-6.-9.-12.-18.-24. ay ve sonrasında yılda bir kez mutlaka kontrollere gitmelidir.”

OBEZİTE CERRAHİSİNİN 50 YILLIK GEÇMİŞİ VAR
Obezite cerrahisinin 50 yılı aşkın süredir yapıldığını kaydeden Op.Dr. Karadeniz, özellikle son 20 yılda laparoskopik (kapalı ameliyat) ameliyatların yaygınlaşmasıyla daha güvenli hale gelen ve günümüzde obezitenin başarılı ve kalıcı olarak tedavisinde altın standart haline gelen bir tedavi yöntemi olduğunu belirtti. Obezitenin beraberinde oluşturduğu şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, uyku apne sendromu, solunum ve kalp hastalıkları gibi hastalıklardan dolayı obez hastalar olmayanlara göre yüzde 20 daha az yaşadığını anlatan
Karadeniz, şöyle konuştu: "Obezite cerrahisi sonrası hastalar kalıcı olarak kilo verirken, eşlik eden obeziteye bağlı oluşmuş hastalıkları da tamamen ortadan kalkmaktadır. Obezite cerrahisinden dolayı oluşabilecek komplikasyonlar obezitenin oluşturabileceği risklerden fazla değildir. Obezite cerrahisi genel cerrahi uzmanları tarafından yapılabilmektedir. Ancak hem ameliyatın başarıya ulaşabilmesi için hem de ameliyata bağlı oluşabilecek komplikasyonları en aza indirmek için obezite cerrahisi için uzun yıllar eğitim almış, deneyimli ve tecrübeli bir cerraha ameliyat olunmalıdır.”
(İHA)