BIST 9.725
DOLAR 35,17
EURO 36,73
ALTIN 2.971,42
HABER /  DÜNYA

Tüp bebekler 3 kat dahan riskli

Danimarkalı araştırmacılar, tüp bebek yöntemiyle doğan çocukların kansere yakalanma riskinin, normal doğumla dünyaya gelenlere kıyasla 3’te ...

Abone ol

Danimarkalı araştırmacılar, tüp bebek yöntemiyle doğan çocukların kansere yakalanma riskinin, normal doğumla dünyaya gelenlere kıyasla 3’te 1 daha fazla olduğunu açıkladı.
ABD, İngiltere, Danimarka, Fransa ve İsrail’in aralarında bulunduğu 12 gelişmiş ülkede 1990 ile 2010 yılları arasında yapılmış 25 araştırmaya dayanan son inceleme, tüp bebek yöntemiyle doğanların çocukluk döneminde kansere yakalanma riskinin yüzde 33 daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Tüp bebekler de lösemiye yakalanma riski diğerlerine oranla yüzde 65, beyin ve sinir sistemini etkileyen kanser türlerine yakalanma riski ise yüzde 88 daha fazla gözüktü.
Araştırmacılara göre, tüp bebek tedavisi, ebeveylerin geninin çocuğa aktarıldığı “genomik damgalama” sürecinde, bazı genlerin işleyişini değiştiriyor olabilir. Danimarkalı araştırmacılar, bu genlerdeki kusurlar ve çocukluk dönemi kanserleri arasında bir bağlantı tespit etti.
Araştırmacılar, tüp bebek tedavisinde hormon desteği, sperm hazırlanması, embriyoların dondurulması, embriyoların büyüme koşulları ve geciktirilmiş dölleme gibi aşamaların bu değişiklikleri tetikleyebileceği yönünde uyarıda bulunuyor. Bununla beraber, araştırmada, artan kanser riskinin, tedaviden ziyade ebeveynlerdeki kısırlık nedeniyle ortaya çıkabileceği bulgusuna da ulaşıldı. Bu yılın başında, İngiltere’de, tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelmiş 100.000’den fazla çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada, bu çocuklarda artan kanser riski olmadığı açıklanmıştı.

"BU KONUDAKİ EN BÜYÜK ARAŞTIRMA"
Danimarka Kanser Araştırma Merkezi’nde Dr. Marie Hargreave, araştırmanın bu konu hakkında yapılmış olan en büyük meta analiz olduğunu belirterek “Çocukluk döneminde görülen kanserin kökeni halen bilinmiyor fakat bu araştırma, kısırlık tedavisinin hastalıkların ortaya çıkmasında bir rol oynayabileceğini öne sürüyor” dedi.
Teorilerden biri, yumurtlamayı tetiklemek için kullanılan antiöstrojen ilaçların, çocuklarda görülen kanserle bağlantılı olduğu ortaya çıkmadan önce hamilelerdeki sağlık sorunlarını önlemekte kullanılan dietilstilbestrol ilacı ile benzerlik gösterdiği.
Araştırmacılar, kısırlık tedavisinin ardından doğan çocuklarda kanser riskinin düşük olduğunun altını çiziyor. Kısır çiftlerin daha önceden, farklı zamanlarda oluşan genetik bozukluklara sahip olabileceği belirtiliyor.
Araştırmada incelenen birçok çocuk, tüp bebek yöntemiyle doğdu. Fakat bazıları, intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu ve rahim içi yapay dölleme gibi yöntemlerde dünyaya geldi. Kısırlık konusunda araştırma yapan İngiliz bilimadamı Dr. Allan Pacey, araştırmada ifade edilen riskin çok düşük olduğunu ve bu riskin tüp bebek tedavisi ya da ebeveynlerdeki kısırlıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığının kesin olarak tespit edilemediğini belirtiyor.
Kanser, gelişmiş ülkelerdeki çocuk ölümlerinin başlıca sebepleri arasında ikinci sırada yer alıyor. İngiltere’de her yıl 1,600’e yakın çocuğa kanser teşhisi konuyor. İngiltere, üç ebeveynin DNA’sı kullanılarak tüp bebek tedavisi yöntemini uygulayan ilk ülke olmaya hazırlanıyor. Bu sayede, çocuklarda ölümcül hastalıklara yakalanma riskinin azaltılması planlanıyor. Buna göre, annedeki hasarlı DNA nedeniyle kas distrofisi gibi mitokondriyel hastalıkların çocuğa geçme riski, bu DNA’nın sağlıklı başka bir kadın donörden alınmasıyla ortadan kalkmış olacak.
(İHA)