Tüneli bulmuş, balıklısını istiyor manyak!
Bırakın proje demeyi, 15 yıl önce bir lider seçim vaadi olarak dillendirse, kendisini ıslak sopayla dinlene dinlene döverlerdi.
Dün çok ilginç bir gündü benim için. Ulaştırma Bakanlığı'ndan
arayıp, "Marmaray'ın test sürüşüne Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım da katılıyor. Saat 14.30'da basın mensuplarına bilgi
verilecek. Sizleri de aramızda görmek isteriz"
dediklerinde Üsküdar'daydım.
Saate baktım, 12'yi 40 geçiyordu.
Yıldırım hızıyla arabaya atlayıp yola koyuldum. Vardığımda saat
kaçtı biliyor musunuz?
14.55...
2 saat beş dakikalık bir çile...
Neyse...
Teknik detaylarla ilgili bilgilendirmelerin büyük kısmını atladım
haliyle. Sonra test sürüşüne çıktık.
4 dakika sonra tren durdu. Ben sonradan katıldığım toplantılarda
ipin ucunu kaçırdım mı şapşallaşan tiplerdenim. "Ne
oldu şimdi?" diye meraklanırken çevremdekiler inmeye
başladı. Bakan bey önde, biz arkasında yürüdük ve hep beraber
merdivenleri çıktık.
Anam!..
Üsküdar sahildeyiz!
Erdoğan'ın 29 Ekim'de konuşma yapacağı alanı gezdik. Binali
Yıldırım'ın elini sıkıp, "Allah sizi utandırmadı. Sizinle
gurur duyuyoruz, hayırlı olsun" tebriklerini izledik. Bir
vatandaş, "CHP Sarıgül gelecek mi gelmeyecek mi diye fal
açarken adamlar denizin altını raylı sistem yaptı. Niye iktidarda
oldukları belli" diyerek tespitlerin en önemlisini
yapıverdi.
Biraz takıldıktan sonra tekrar yerin dibine girdik!
4 dakika sonra hooop, Yenikapı'dayız!
Şaka gibi..
Bırakın proje demeyi, 15 yıl önce bir lider seçim vaadi olarak
dillendirse, kendisini ıslak sopayla dinlene dinlene
döverlerdi.
Ama gerçekleşti işte. Benim söylemek istediğimi sosyal medyada bir
kardeşim söylemiş: "Ataları karadan gemi yürütmüştü,
torunları denizden tren geçiriyor" demiş!
Bu Türkiye'nin yaşadığı gerçek bir büyü!..
Boğaz'da, yüzeyin 60 metre derinliğinde 13,6 kilometrelik bir
güzergahtan oluşuyor tünel. Dünyanın en derin batırma tüp tüneli
olma özelliğine sahip. Deprem, yangın, su sızıntısı dahil akla
gelebilecek her türlü risk sıfıra indirilerek yapılmış.
Yakın zamanda Anadolu Yakası'ndan Avrupa Yakası'na geçmek
isteyenler, 4 dakika gibi bir zaman zarfında bu işi halledecekler.
Tam bilet fiyatı 1.95 TL, öğrenci bilet fiyatı ise 1.40 TL olacak.
Yani tünel 2 buçuk, bilemediniz 3 yılda kendini amorti edecek.
Ben şimdi buradan ne anlatsam tırı-vırıdan ibaret olur. İstanbul'da
olup da binecek olanlar, nasıl bir mucize ile karşılaştıklarını
yakında anlayacaklar.
Test sürüşü tamamlandıktan sonra bakan beyle vedalaşıp ayrıldık.
Bir kafetaryada oturup kahve içeyim dedim.
Sosyal medyaya bir göz attım ki o da ne? Hürriyet Gazetesi'nin
Marmaray ile ilgili bir haberi paylaşım rekorları kırıyor. Haberde
prof'un biri, projeyi yerden yere vurmuş.
Konuşan prof ama, ağzıyla mı konuşuyor, yoksa konuştuğu yerin ağzı
olduğuna mı inanıyor bilemiyorum tabi...
"Seçim yatırımı olarak projeyi aceleye getirdiler.
Trendeyken yolcular tüpten geçtiklerini anlamayacak. Psikolojik
olarak bilecek ama balık falan görmeyecekler" diyor.
Sosyal medyadaki palamut kafalar da, "Balık göremeyeceksek
ne işe yarar tünel" diye isyan ediyor!
Şimdi anladınız mı niye geride kaldık bunca yıl?
Adam deniz yüzeyinin 60 metre dibinden giderek 4 dakikada kıta
değiştirecek. O sırada balık görmek istiyor!
Balıkların da işi gücü yok, sabah akşam cam kenarlarına dizilip,
"Hıdır abi geçiyor beyler. Dikkat!" diyerek resmi
geçit sunacaklardı sana!
Prof'un bu dahiyane fikrini okuyunca aklıma Tuzla Belediye Başkanı
Şadi Yazıcı'nın başından geçen olay geldi. Daha önce de
bahsetmiştim. Ortadoğu'nun en görkemli marinası ve eğlence dünyası
Tuzla'ya inşaa ediliyor
Belediye Başkanı Şadi Yazıcı projesini uzmanlara anlatıyor. Bir çok ülkeden gelen bilimadamları ayakta alkışlıyor. Bizim sol kökenli bir profesöre "Siz fikrinizi söylemediniz" diye soruyor Başkan.
İçini acı acı çekip, "Desenize Marmara Denizi biraz daha
küçülecek!" diyor uzman! Bizim prof da bu kafada biri
işte.
Uzman prof'un sözlerini okuyunca aklıma bazı sorular takılmadı
değil. Bunların cevabını verebilirse ben gerçekten yeni elbise
almış genç kızlar gibi sevineceğim.
İlk sorum biraz kalın gelebilir!
Diyelim ki balıkların görünmesi için tünelin boğazın içinden geçen
kısmı camdan yapıldı. Deniz dibindeki basınca dayanması için bu
camın genişliği ne kadar olacak? İnce belli ya da Ajda bardak
kalınlığında olmaz herhalde değil mi?
Yapılan hesaplamalara göre 1 buçuk 2 metrelik kalınlık bile ters
akıntının oluşturduğu bu basınca dayanamaz?
Hadi diyelim ki camın kalınlığı 3 metre oldu? Biz balıkları,
balıklar bizi, Zeki Müren hepimizi nasıl görecek?
Tünel dediğiniz, treni sağlı sollu 3 veya 4 metre ile çevreleyen
duvarlar. 100 kilometre hızla giderken, sol tarafınızdaki balıkları
nerenizle ve hangi pozisyonda göreceksiniz Allah aşkına?
Hadi bunu da geçtim!
Efendim denizin 60 metre dibinde göz gözü görmez. Bildiğin zifiri
karanlık. Adamlar oraya ampül koysa, "Bak yaptılar kendi
reklamlarını" diyeceksiniz. İki balık göreceksiniz diye
denizin altını projektörlerle donatacak kadar saftirik mi
bunlar?
Ve benim cevabını en çok merak ettiğim soru. O camlar kirlendiğinde
dışarıdan kim silecek?
Prof'un fikrine katılanları okusanız, gülmekten oracıkta ölürsünüz.
Biri diyor ki, "Bu tünel lüfer geçişini
engelleyecek." Bir diğeri, "Yosunları da
katlettiler" diye hıçkırıyor! "Balık yoksa ben
binmem abi ne işime ya" diyenler de az değil.
E kıskanma ruhum!
Sen de yap bi tane! Daha iyisini yap!
Girişi Gezi'den, bir çıkışı Silivri'den, diğeri ODTÜ'den olsun!
Kenarlarına da ağaç, börtü,böcek koyarsın olmaz mı?
Bunları okuyan kimse de demiyor ki "Ulan zıpır! İlla balık
izlemek istiyorsan, iki adım daha öteye git, İstanbul Akvaryum'a
git izle. Yok o da olmadı, kapıda bol bol balık ekmek satacaklar.
Balığını al yanında taşı. İster ye, ister taşıdığın tencerede
yüzdür. Marmara'da süs balıklarının ne işi var şimşir
kafa!"
Hani dersiniz ki onların yorumlarını okuyan hükümet yetkilileri,
"Aaaa balık mı istiyorsunuz? Tamam burayı patates deposu
yaparız, sizin için de camekanlı bol balıklısını yaparız"
diyecek.
Tüneli bulmuş, balıklısını istiyor manyak!
Heee, oldu canım!
Balığın yanına şöyle bir 70'lik rakı. Biraz beyaz peynir, az
doğranmış kavun falan da ister misin?
Cem Yılmaz'ın dediği gibi, ortaya da bir salata...
Oh misss!
Daha başka ne verim abime?