CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in gündeme taşıdığı bu olay uzun süre tartışma konusu olacak gibi görünüyor...
Abone olCHP'li Erdemir, basın toplantısında İnegöl'de bir dershanede çalışan Taylan öğretmenin 'Alevi olması' dolayısıyla karşılaştığı sorunları anlattı.
CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, "Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i, eğitim kurumlarında sıklıkla yaşanan ayrımcılık, nefret söylemi ve ötekileştirme süreçleriyle kararlı şekilde mücadele etmeye, gerekli önlemleri almaya davet ediyorum" dedi. Erdemir, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Taylan öğretmenin, 2009-2010 öğretim yılında İnegöl'de bir dershanede çalışmak üzere sözleşme imzaladığını, öğretmenin 'Alevi olması' dolayasıyla çalıştığı sürece öğretmenler, dershane yöneticilerinin nefret söylemi, ayrımcı davranışlarına maruz kaldığını savundu.
Erdemir, Taylan öğretmenin, yaşadıkları nedeniyle Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğüne şikayet dilekçesi gönderdiğini, müdürlüğün dersane şubesine kınama cezası verdiğini, İnegöl savcılığına yapılan suç duyurusunun ise 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararıyla sonuçlandığını, karara itiraza ise henüz yanıt gelmediğini anlattı.
ÖZÜR VE TAZMİNAT
Dershanenin genel merkezi ve İnegöl şubesinin, olayın basına yansıması nedeniyle öğretmene 5'er bin liralık iki ayrı tazminat davası açtığını belirten Erdemir, dershanenin Taylan öğretmenden özür dilemesi ve tazminat davasını geri çekmesini istedi.
Erdemir, 'Artık Türkiye'de insanlar yalnızca ayrımcılığa ve nefret söylemine maruz kalmamakta, maruz kaldıkları ayrımcılıkla mücadele ettikleri için de cezalandırılmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i, eğitim kurumlarında sıklıkla yaşanan ayrımcılık, nefret söylemi ve ötekileştirme süreçleriyle kararlı şekilde mücadele etmeye, gerekli önlemleri almaya davet ediyorum. Artık eğitim kurumlarımızda nefretin pedagojisi değil, eleştirel akıl ve insancıl değerler rehber olsun' diye konuştu.
Erdemir, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkaran kanun teklifine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, gelişmiş ülkelerde eğitimin niceliği değil niteliğinin tartışıldığını söyledi. Erdemir, 'Türkiye'de de gönül isterdi ki eğitimin içeriğini tartışalım. Ama ne yazık ki hiçbir ön hazırlık yapmadan, katılımcı demokrasi adımları atmadan, bir çırpıda eğitim sistemini yaz boz tahtasına çeviriyoruz' dedi.
OLAYI TEK TEK ANLATTI
Taylan Öğretmen, 2009-2010 öğretim yılında İnegöl Kültür Dershanesi'nde çalışmak üzere bir yıllık sözleşme imzalar. Alevi olması nedeniyle çalıştığı süre boyunca gerek öğretmenler gerekse dershane yöneticilerinin nefret söylemlerine ve ayrımcı davranışlarına maruz kalır. Örneğin bir öğretmen kendisine "Tunceliler şerefsiz oluyor, Alevi ve Kürt oldukları için isyan ediyorlar" der. Bir başka öğretmen ise "Alevi ve Şiilerin hepsi sapık" der. Bir müdür yardımcısı ise Taylan Öğretmen'in çok başarılı bir öğretmen olduğunu ancak iş yerindeki huzuru ve öğretmenler odasındaki sinerjiyi bozduğunu, toplu sohbet ve toplu namazlara katılmadığını ve diğer öğretmenler ve işyeri müdürünün Alevi bir öğretmen ile aynı ortamda çalışmanın günahını artık taşımak istemediklerini belirtir. Biliyorum ki tüm bu yaşananlar nefret söylemini siyasetin bir aracı yapan ve kindar nesil yetiştirme çabası içinde olan Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidarında hiç de şaşırtıcı değildir. Şaşırtıcı olan ise mağdur bir öğretmenin hakkını arama sürecinde başına gelenlerdir.
KINAMA VERİLDİ AMA
Taylan Öğretmen, haklarının bilincinde olan her sorumlu yurttaşın yapması gerekeni yapar ve inancı dolayısıyla maruz kaldığı sistematik ayrımcılık ve ötekileştirme nedeniyle Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikayet dilekçesi gönderir. Yapılan incelemeler sonucunda, Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nce dershane şubesine 'KINAMA' cezası verilir. İnegöl Savcılığı'na yapılan suç duyurusu ise 'Kovuşturmaya Yer Olmadığı' kararıyla sonuçlanır. Bu karara 5 Eylül 2011'de yapılan itiraza ise Yalova Ağır Ceza Mahkemesi henüz yanıt vermemiştir.
MAĞDURLAŞTIRMA
Dershanenin Genel Merkezi ve İnegöl Şubesi olayın basına yansımasını gerekçe göstererek Taylan Öğretmen'e 5'er bin liralık iki ayrı tazminat davası açmıştır. Bu tazminat davalarının Taylan Öğretmeni sindirmek ve davadan vazgeçmesini sağlamak amacıyla açılmış olduğu kuşkusu uyanmaktadır. Tazminat davaları, hakkını ve hukukunu meşru yollarla savunan Taylan Öğretmeni sistematik bir mağdurlaştırma süreciyle karşı karşıya bırakmaktadır. "Mağdurlaştırma", insan hakları literatüründe "bir kişinin ayrımcılığa uğradığı gerekçesiyle yaptığı şikâyet sonucunda kötü bir davranışla karşılaşması veya farklı muamele görmesi" olarak tanımlanmaktadır. Artık Türkiye'de insanlar yalnızca ayrımcılığa ve nefret söylemine maruz kalmamakta, maruz kaldıkları ayrımcılıkla mücadele ettikleri için de cezalandırılmaktadır. Toplum olarak takdir etmemiz gereken yürekli yurttaşlar, nefret ve ayrımcılık karşısında susmadıkları için mağdur edilmektedir.
Yaşanan bu ibret verici gelişmeler sonrasında sizlerin huzurunda şu üç davette bulunmak istiyorum.
Kültür Dershanesi Genel Merkezi'ni ve İnegöl şubesini Taylan Öğretmen'den özür dilemeye ve tazminat davalarını geri çekmeye davet ediyorum. Maddi güçlükler içinde bulunan mağdur bir öğretmenin 10.000 lirasını almak bir eğitim kurumuna yakışmaz. Unutmasınlar ki ağlayanın malından kimseye hayır gelmez. Atalarımızın dediği gibi:
"Alma mazlumun ahını, gökten indirir şahini".
Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'i eğitim kurumlarında sıklıkla yaşanan ayrımcılık, nefret söylemi ve ötekileştirme süreçleriyle kararlı bir şekilde mücadele etmeye ve gerekli önlemleri almaya davet ediyorum. Artık eğitim kurumlarımızda nefretin pedagojisi değil eleştirel akıl ve insancıl değerler rehber olsun.
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı nefreti ve ayrımcılığı körükleyecek eylem ve söylemlerden uzak durmaya, sekiz yıldır sürüncemede kalan Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu'nu ve Ulusal İnsan Hakları Kurumu'nu hayata geçirmeye ve Nefret Suçları Yasası'nı bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündemine getirmeye davet ediyorum.
Nazım'ın da dediği gibi: "Bu davet bizim! Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu hasret bizim!"