BIST 9.911
DOLAR 35,20
EURO 36,65
ALTIN 2.962,68
HABER /  GÜNCEL

Tuncay tekmeyi kime attı?

Tuncay Diyarbakırspor maçında attığı gol sonrası reklam panosunu tekmeledi. Yıldız futbolcunun agresifliği kimeydi? Yazar Emre Aköz tekmenin neden atıldığını yazdı.

Abone ol

Fenerbahçeli Tuncay attığı beraberlik golü sonrası reklam panolarını parçalarcasına tekmeledi. Sevinç yerine volkan gibi parlayan Tuncay'ın bu tavrını Sabah yazarı Emre Aköz yazısıyla neden böyle davrandığını yazdı.

Yazı: Emre Aköz
Haber:


-Seyretmeyenler için önce olayı özetleyeyim: Cumartesi akşamı oynanan F.Bahçe-Diyarbakırspor maçı... F.Bahçe 2-1 mağlup durumda. 77'nci dakikaya kadar birçok şutu avuta giden, bir vuruşu direkten dönen Tuncay Şanlı, nihayet golü atarak skoru 2-2'ye getiriyor.
Herkes büyük bir sevinçle gol pasını veren Ümit Özat'a sarılmasını... Ya da seyircisiz tribünde maçı kaygıyla izleyen Başkan Aziz Yıldırım'a zafer işareti yapmasını beklerken... Tuncay saha kenarındaki bir reklam panosunu tekmeliyor!
Birçok futbolcunun gol attıktan sonra 'boşalamadığını', 'sevinemediğini', tersine kızdığını, gerildiğini biliriz.
Sanki haksızlığa uğramıştır da... O da golü atarak, karşı tarafı 'cezalandırarak' adaleti yerine getirmiştir.
Ancak bu kadar 'basit' bir durum değildi Tuncay'ınki! Savaşta düşmanı süngülüyormuş gibi tekmeliyordu panoyu. Bir daha, bir daha vuruyordu.
Derken pano devrildi... Hırsını alamayan Tuncay bu kez da kramponuyla eziyordu panoyu: Güm! Güm!
İlk bakışta tuhaf, hatta saçma gelen bu davranışın ardından ne vardı acaba? Tuncay kime karşı hınç duyuyordu?
Reklam panosuna mu? Elbette değil. Diyarbakırlı futbolculara mı? Hayır, öyle olsa o dakikaya kadar sert, haşin, kavgacı bir Tuncay'ı izlerdik.
Peki kimi cezalandırıyordu?
Bence 'sağ' ayağını! Gol vuruşlarında Tuncay'a ihanet eden, kale yerine, topu avuta atan sağ ayağını...
Daum karşısında kendisini utandıran sağ ayağına kızıyordu: Çünkü Alman hoca, takımın yediği ikinci golün ardından onu santrfor mevkiine çekmişti. Gol bekliyordu Tuncay'dan. O da birçok pozisyon bulmuş ancak değerlendirememişti. Çünkü sağ ayağı söz dinlemiyordu.
Müthiş bir fırsattı halbuki. Daum çok zaman sonra onu sol kulvardan alıp rakip ceza sahasına sürmüştü. Yine 'golcü' Tuncay', 'manşetlere çıkan' Tuncay olma şansını elde etmişti.
İki gol atsa, maçı çevirse, kahraman olacaktı. Ve bu fırsat defalarca önüne gelmişti. Ama olmuyordu işte... Sağ ayağı bir türlü topa düzgün vurmuyordu.
Çok şey istemiyordu sağ ayağından: Topun bir santim sağına ya da soluna dokunsa; tamamdı... Ancak sağ ayağı direniyordu.
Yıllarca fantezisini kurduğu şuh kadınla nihayet sevişeceklerken; başını öne eğen, vuslatı engelleyerek onu mahcup eden bir tenasül uzvu gibiydi sağ ayağı.
Farkındaydı Tuncay: Aslında golü atarken de topa iyi vuramamıştı. Ancak rakip kaleci hata yapmıştı. Bir Rüştü, bir Mondragon bunu yemezdi. Gole rağmen kızıyordu sağ ayağına.
Cezalandırmak şarttı! Tabii kesip atarak değil. Birazcık acıtarak. Haddini bildirerek. Çünkü maçın bitmesine daha en azından 13 dakika vardı ve o organ, o kahrolası ayarsız sağ ayak hâlâ gerekliydi.
Kontrollü bir şiddet gösterisi yeterli olacaktı sağ ayağın hizaya girmesine. Bunun için de bir 'günah keçisi' gerekliydi... Ve 'demir' kale direği yerine, 'teneke' reklam panosuna vurdu Tuncay: 'Ey sağ ayağım, kendine gel!..'
Hakem de 'asıl sen aklını başına topla' deyip sarı kartı çıkardı Tuncay'a. Mazlum panonun öcü alınmıştı...