Hürriyet gazetesi yazarı Verda Özer, eski asker Metin Gürcan'ın yaptığı 'TSK'nın kurumsal dönüşümü' anketi sonuçlarını bugünkü köşesinden yazdı.
Abone olTürk Silahlı Kuvvetleri-TSK'daki askerlerin yüzde kaçı AK Parti'li? Anayasa referandumunda askerlerin sandıklarından ne çıktı? TSK'daki FETÖ'cü sayısı ne? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve politikaları TSK içindeki askerler tarafından destek görüyor mu?
TSK'ya yönelik merak edilen bu soruların yanıtlarını Eski asker ve Sabancı Üniversitesi’ne bağlı İstanbul Politikalar Merkezi’nde araştırmacı olan Metin Gürcan'ın yaptığı TSK anketi yanıtladı. Doktorasını “TSK’nın kurumsal dönüşümü” üzerine yapan Gürcan tezini hazırlarken ordunun içinde bir de anket yaptı. Gürcan’ın tespitlerini Hürriyet gazetesi yazarı Verda Özer, bugünkü köşesinden yazdı. Verda Özer'in kaleminden TSK anketinden çıkan sonuçlar:
“Öncelikle şöyle genel bir eğilim olduğunu söylüyor:
Atatürkçülük, subayların yüzde 85’inin temel değeri, yaşam felsefesi. Ancak alt rütbeler (yani yüzbaşı ve altı) daha kariyerist, yani kendi kariyerlerine dönükler. Rütbe yükseldikçe (binbaşı ve üstü) askerlerin siyasi görüşü ve değerleri daha öne çıkıyor. Dolayısıyla üst rütbelerde laiklik hassasiyeti çok daha yüksek.
Gürcan, ordunun yüzde 85’inin “ultra-laik” olduğunu söylüyor. Bu tanımı dolduran ise “dindarlık” anlayışı. Bunu da anketinde 4 kriter üzerinden sorgulamış: Oruç tutma, ahiret inancı, faiz algısı ve din-bilim ilişkisi. Bu yüzde 85’lik kesim, dinin kamuda görünür olmasına özellikle karşı. Alt rütbelere indikçe laiklik hassasiyeti zayıflıyor.
Gürcan’a göre "Kemalist, NATO’cu, Avrasyacı, ülkücü gibi tüm kategoriler bu yüzde 85’in içinde. Yani hepsi Atatürkçü ve ultra-laik; sadece kimi merkez sağa, kimi ise merkez sola daha yakın.”
Ordunun genelinden siyaseten sağa kayış olduğunu gözlemleyen Metin Gürcan’ın tespitleri şöyle devam etti:
“Bununla birlikte Gürcan, ordunun genelinde siyaseten sağa doğru bir kayış olduğunu gözlemliyor. Anlaşılan hem Irak ve Suriye’deki gelişmeler, hem de 15 Temmuz sonrası süreç milliyetçi damarı güçlendirmiş. Bu anlamda terörle mücadelede başı çektiği için Kara Kuvvetleri’nin “en merkez sağda” olduğunu söylüyor. Deniz Kuvvetleri de -daha çok sahil bölgelerinden asker aldığı için- laiklik hassasiyeti en yüksek kuvvet. Hava Kuvvetleri ise “ortada”.
HALA BÜYÜK ORANDA FETÖ BAĞLANTISI VAR
Gelelim yüzde 85’ten geriye kalan yüzde 15’e.
Gürcan bu kesimi “radikal” diye niteliyor. FETÖ’cü askerleri de bu gruba dahil ediyor. Ancak: FETÖ bağlantılı askerlerin üst rütbelerde başarıyla temizlendiğini özellikle vurguluyor. Binbaşı ve altındaki rütbelerde ise “hâlâ büyük oranda FETÖ bağlantısı var” diyor. Dolayısıyla ordu genelinde hala aşağı yukarı yüzde 15’lik bir FETÖ’cü gruptan bahsediyor.
AK PARTİ'YE DESTEK YÜZDE 1
Bu oranlara baktığımızda ise AK Parti’yi destekleyen kesimin hakikaten yüzde 1 civarında olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu rakamlar, TSK’nın toplumun ciddi bir bölümünün eğilimini yansıtmadığını gösteriyor.”
DESTEK KONJONKTÜREL
Özer, Metin Gürcan’ın tespitlerini aktardığı yazısının şöyle devam ettirdi:
“Gürcan, TSK içinde AK Parti desteğinin düşüklüğünü şöyle açıklıyor: “Orduda iki temel yarılma olageldi: Laiklik ve üniter devlet yapısı. Son zamanlarda ise bir 3.sü ortaya çıktı: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı destekleyenler ve desteklemeyenler.”
Bunu da 2 sebebe bağlıyor.
1'ncisi; AK Parti’nin ordu içinde kurumsal parti kişiliğinin zayıflaması ve Erdoğan’ın şahsi karizmasının güçlenmesi.
2'ncisi ise; 15 Temmuz kalkışmasının bir beka sorunu yarattığı, sonrasında 2. Kurtuluş Savaşı’nı verdiğimiz ve Erdoğan olmadan bu mücadelenin başarılı olamayacağı inancı.
ERDOĞAN'A DESTEK
Ona göre Erdoğan’ın 15 Temmuz sonrası orduya yönelik izlediği politikayı destekleyenler, alt rütbelerde yüzde 50 civarında. Desteklemeyenler de yüzde 50. Üst rütbelerde ise desteklemeyenler yüzde 70’lere çıkıyor. Gürcan buna referans olarak, en çok subay ve astsubay lojmanının bulunduğu Ankara Oran’daki askeri yerleşkeyi gösteriyor. 16 Nisan referandumunda buradaki sandıklardan çıkan “hayırcılar” yüzde 70 civarında.
Erdoğan’a yüzde 30’luk desteğin ise tamamen konjonktürel, yani geçici ve içselleştirilmemiş olduğunun altını çiziyor. “İçselleştirilmiş reisçilik” diye tanımladığı Erdoğan desteğini ise, “çok çok çok düşük” diye tanımlıyor.