TRT bir ilke daha imza atıyor. TRT İstanbul Televizyonu, 'Gamalı Haç İle Kızıl Yıldız Arasında' adlı belgesel şimdiye kadar izlemediğimiz bir konuyu gündeme getiriyor.
Abone olTRT İstanbul Televizyonu tarafından hazırlanan “Gamalı Haç İle Kızıl Yıldız Arasında” adlı belgesel, savaş tarihi belgesellerinde şimdiye kadar izlemediğimiz bir konuyu gündeme getiriyor. 23 Ocak 2006’dan itibaren 8 bölüm halinde TRT-2 ekranlarında izleyeceğimiz belgesel, II. Dünya Savaşı’nda Nazi ve Kızılordu arasında kalan Rusya Müslümanları’nın acı dolu yıllarını anlatıyor.
Belgeselin ilk bölümü 23 Ocak akşamı TRT-2'de 22:30'da yayınlanırken, tekrarı aynı gece 01:25'de ve 24 Ocak sabahı 07:20'de TRT-2 ekranlarına gelecek. 'Gamalı Hac İle Kızıl Yıldız Arasında', TRT'nin internet sitesi www.trt.net.tr adresinden de izlenebilecek...
Ödüllü belgesel yönetmeni Neşe Sarısoy Karatay’ın imzasını taşıyan ve danışmanlığını Zafer Karatay’ın yaptığı “Gamalı Haç İle Kızıl Yıldız Arasında”, II. Dünya Savaşı’nda ölen, kaybolan, sürgüne gönderilen Türkler’in hayatlarını gösteriyor. Sovyet Rusya topraklarında yaşayan Türkler’in cephede nasıl kullanıldığını, savaşın ardından neler yaşadıklarını gözler önüne seriyor… TRT kameraları, II. Dünya Savaşı’nın karanlıkta kalmış köşelerinden bakan Sovyet Doğu halklarının; Kazak, Kazan ve Kırım Tatarı, Kırgız, Türkmen, Kafkas halkları, Karaçaylar ve Malkarlar’ın yüzünü aydınlatıyor!.. Tarihin önemli bir dönemine ışık tutan belgeselde Prof. Nadir Devlet ve Alman araştırmacı-yazar Patrick Von Zur Mühlen’in de görüşlerine yer veriliyor…
1,5 yılda 150 saat çekimde 100’den fazla tanıkla röportaj
Türkiye, Kırım, Türkmenistan, Kırgızistan, Almanya, Azerbaycan, Avusturya, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen çekimlerine geçtiğimiz yıl başlanan belgesel; 1,5 yılda 100’den fazla savaş tanığının röportajlarına yer veren 150 saatlik bir maraton…
Belgeseldeki hoş sürprizlerden biri de savaş nedeniyle ayrı düşen Dadali kardeşlerin belgesel çekimlerinde birbirine kavuşması. Muhammed (80) ve Ahmet Dadali (68) kardeşler, tam 60 yıl sonra belgeselin çekimlerinde buluştu.
İki cephede savaşmak zorunda kalanlar…
Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşayan Türkler'in, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi ordusuna nasıl tutsak düştüğü, esir kamplarındaki korkunç yılları ve Alman üniforması giydirilerek yeniden Joseph Stalin'in Kızılordu’suna karşı nasıl kullanıldığı, Naziler’in işgal ettiği bölgelerden toplanan genç insanların “Doğu işçisi - Ostarbeiter” olarak zorla çalıştırılmaları tanıkların anlatımıyla ekranlara geliyor…
Belgesel, Cengiz Dağcı’nın öyküsüyle desteklendi
Savaşta Nazi ordularına esir düşen Kazak Alim Almat'ın esir kamplarında gördüğü zulmü anlatmasıyla başlayan belgeselde, Kırımlı yazar Cengiz Dağcı'nın “Korkunç Yıllar” ve “Yurdunu Kaybeden Adam” adlı eserlerinden sahnelerle zenginleştirilmiş öykü de yer alıyor. Öyküde roman karakteri Sadık Turan'ın yaşamı canlandırılıyor. Turan'ın ilkokuldan atılmasıyla başlayan süreçte ailesi ve Kırım halkının Stalin yönetiminin ekonomik ve sosyal baskısı altında kıvranması, Kızılordu saflarında askere ve savaşa katılması, Nazi ordusuna esir düşmesi ve hayatının asla hatırlamak istemediği korkunç yıllarını geçirdiği esir kampları, Alman üniformasıyla 'Doğu Lejyonları'nda savaşa zorlanması, Roma'da süren kaçak hayatı ve Uruguay'da orman işçiliği sırasında biten ömrü dramatik belgesel biçimiyle seyirciye sunuluyor. Belgeselin o korkunç yılları anlatan sahneleri, Çatalca’nın İzzettin ve Sazlıbosna Köyleri’nde, Riva ve Belgrad ormanlarında çekildi. Sadık Turan’ı, Engin Geldikaya başarıyla canlandırdı…
Gamalı Haç ile Kızıl Yıldız Arasında Yankılanan Çığlıklar
Bay Mirza Hayit - Özbekistan:
“Ağabeyimin kafasını bayram hediyesi yaptılar”
"- Ağabeyimi öldürüp, kafasını kesip bayramda anneme verdiler. Çok azap çektik. Sovyet rejiminin kötülüklerini gördük. Sonra talebelik zamanında iki dostumu öldürdüler."
Saadet Kıpçaklı – Kırım Tatarı:
“Namazı tekmelerle sürdü”
“- Babaannem namaza uymuş, namaz kılıyordu. Camlar kapalıydı. Tabii görünmesin diye kapatmış. Namaz kılarken birisi arkadan bir tekme attı, babaannem yüksek sesle tekbir getirdi. Öyle yaparlardı bir şey olursa, yüksek sesle “Allahuekber” derlerdi. Tekmeden sonra yere yüzüstü düştü, ağlamaya başladı...”
Süleyman Tekiner - Azerbaycan:
“Babam kurşuna dizilmiş!”
“- Babamı hapsedildikten ki 8 Ağustos 1937’de hapsedilmiş ve 1 Eylül’de kurşuna dizilmiş. Ama bunu söylemediler bize. Bir gün eve mahkeme icra memuru geldi.çünkü babam kurşuna dizilmişti ama emlakine el konmuştu.”
Dr. Mehmet Kengerli – Azerbaycan:
“Nefes alan insanları gömdüler!”
“- Kırım’da esir düşen 435 bin Rus askerinden biriydim. Esir kamplarında kalmasam da orayı gördüm, yaşadım… Orada şart diye bir şey yoktur. Almanya gibi son derece bencil, ırkçı bir felsefeye dayalı bir toplumda şart aranmaz. Kış mevsiminde kar, kıyamet: Sıfırın altında 25-30 derece… Onlarca kamptan daha nefes alıp veren insanlar gömülmeye götürülürdü.”
Alim Almat - Kazakistan:
“İnsan hayvanlaşıyor mu desem?“
“-Benim kaldığım kampta 80 bin kişiydik. 80 bin kişiden 6 ay zarfında 3 bin kişi kaldık açlıktan. Elinle başını şöyle bir tuttuğun zaman elinde kalıyor bitler. Orada tifüs hastalığına yakalandım. Tifüs hastalığında 14 güne kadar yaşabiliyorsun!.. Günde 50-100 kişiyi arabalarla taşıyıp, çukura atıp gömüyorduk. Acayip bir şey oluyor insan; yanındaki ölmüş, onun üzerindekini alıp kendi üzerine örtüyorsun, oralı bile değilsin. İnsan hayvanlaşıyor mu ne deyim?..”
Musa Ramazan - Kafkasya:
“Onlara çikolata bile verdiler”
“- Stalin, “Benim esirlerim yok, onlar vatan hainidir!” demişti. Sonra da Kızılhaç’tan ayrıldı. Biz gördük ki İngilizler’in, Amerikalılar’ın pilotları esir kamplarında uluslararası kuruluşlardan her şeyi buluyordu; çikolatasına kadar... Onlara doktor da veriyorlardı. Bizde ne yemek ne de doktor vardı."
Hüseyin İkramhan – Özbekistan:
Otlar bile ölüm sundu
“- Bahar zamanı yeşillikler yetişiyor. Esirler, aç oldukları için o yeşilliklerden yiyor ve yürüyüp barakaya geldikten sonra acıyla bağırıyorlardı. Çünkü o otlar, mideyi ezerek tamamen parçalıyordu. Böyle bağıra bağıra ölenler oldu.”
Sefer Aymergen – Kuzey Kafkasya:
“Esir sayısı yürüdükçe azalıyordu”
“- Sabahleyin baktık öbek öbek kar kaplamış. Yürüyen harekete geçiyor, nöbetçiler arkadan geliyor. O karın üzerinde kafasına vuruyor tekmeyle, dipçikle birer kurşun sıkıyor. Neymiş o numara yapıyormuş da oradan kalkıp partizanlara kaçacakmış. Halbuki adam…. Böyle iki gece, üç gün dağlarda kaldık. Oraya biz giderken tahmini 15-16 bin Rus esiri vardık. Çekoslovakya’ya gittiğimizde 2 bin 500 kişi vardık.”
Onlar şimdi evinize geliyorlar
Ve daha nice anıların izinde birleşen tarihi gerçekler… Savaşın tanıkları; acılarını, gözyaşlarını, korkularını, umut ve sevinçlerini sizinle paylaşmaya geliyor!..
Belgeselin künyesi
Yapım -Yönetim: Neşe Sarısoy Karatay
Genel Danışman: Zafer Karatay
Metin Yazarı: Neşe Sarısoy Karatay
Danışman: Prof. Nadir Devlet, Patrik Von Zur Mühlen
Görüntü Yönetmeni: Tevfik Öber
Yapım Yönetim Yardımcıları: Gökhan Taygan, Zeliha Aydın, Ayşe Hilal Tuztaş
Sanat Yönetmeni: Uluhan Hasdal
Kurgu: Deniz Çankaya Salmanlı, Tufan Bilgen, Adem Yılmaz, Sıdıka Eralp, Nuray Belen
Seslendiren: Emin Baykırkık, Kemal Kocatürk
Sadık Turan Karakterini Canlandıran Oyuncu: Engin Geldikaya