Haşmet Babaoğlu, son zamanlarda basında yer alan TRT ile arasındaki sorunun neden kaynaklandığını tespit etmiş. İşte Babaoğlu'yla TRT'yi ters düşüren neden...
Abone olHaşmet Babaoğlu, son zamanlarda basında yer alan TRT ile arasındaki sorunun neden kaynaklandığını tespit etmiş. Babaoğlu son yazısı "Ben hâlâ inanamıyorum.TRT Genel Müdürü ne diyor?" yazısıyla bunun neden olduğunu anlatmış...
Gazeteden girdiğim anda çocuklar seslendiler: "Ooo Haşmet Ağabey! TRT sana gıcıkmış, duydun mu?"
"Benimle kafa bulmayın, bakayım" deyip gülerek odama girdim.
Hürriyet Kelebek'te Cengiz'in (Semercioğlu) köşesini açtım.
Ne göreyim! Full Ekran adlı köşedeki yazının başlığı şöyle: "Haşmet Babaoğlu da TRT'nin hışmına uğradı."
TRT'yle işim yok ki, bu "hışım" nereden çıktı şimdi, diye geçirdim aklımdan...
Cengiz de zaten şu notu yazının başına koymuş: "Bu gelişmeden kendisinin bile haberi yoktur ama Haşmet Babaoğlu da TRT'nin hışmına uğrayan isimler arasında yer aldı."
Bugüne kadar TRT'de program yapmadım. Uzun zamandır sabah programlarına filan da konuk olmuyorum.
Peki acaba ne yapmışım?
Anlatayım.
Burhan Şeşen'in her hafta ünlü bir müzisyen ya da grubu konuk ettiği "Yorumsuz" programı var ya?..
Hani müzisyenlerin canlı performanslarıyla katıldıkları ve bu yüzden de diğer müzik programları arasında çok özel bir yere sahip olan program...
Son "Yorumsuz" da Mor ve Ötesi grubu konuktu.
Benden de grubun müziği hakkında küçük bir görüş alıp banda kaydetmişler ve o bandı programda göstermişlerdi.
Üç satır laf ettiğim kısacık bir bant görüntüsü...
Bu programın yayınlandığı tarih 11 Eylül...
O tarihten, o programdan sonra bir daha "Yorumsuz" ekrana gelmedi.
TRT'nin yeni yayın dönemi ilanlarında, dergisinde, program akışı bildirilerinde "Yorumsuz" varlığını sürdürüyor ama sessiz sedasız yayından kaldırıldığını söylemek daha doğru belki de...
Neden?
TRT'nin bir üst düzey yöneticisi o programdan sonra bizzat telefonla arayarak "Hıncal Uluç bize sallayıp duruyor, onunla birlikte program yapan adamı niye ekrana çıkartıyorsunuz" demiş.
Hemen açtım Burhan Şeşen'e sordum: "İnanamıyorum, doğru mu bütün bunlar?"
"Evet" dedi Şeşen...
"Program ne oldu peki?"
"Bilmiyorum, bana bir şey söylemiyor yönetim."
***
"Burhan Şeşen daha çok bekleyecek gözüküyor. Çünkü TRT kin ve intikam duygularıyla yönetiliyor" diyor Cengiz Semercioğlu.
Bense...
Gençlerin pek sevdiğini bildiğim bir programın benim üç satır lafım yüzünden cezalandırılmasına inanmak istemiyorum.
Bunu kabullenemem.
Bu ayıba fena isyan ederim.
Ancak her şeyden önce de TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz'ün ne düşündüğünü öğrenmek
istiyorum!
Birilerinin küçük hesaplar peşinde olduğunu, ucuz gösterişçiliklerle Genel Müdür'ün gözüne girmeye çalıştıklarını biliyorum...
Ama her şeyden önce Genel Müdür'ün bu ucuzluklara, bu pespayeliklere gerçekten prim verip vermediğini anlayabilmeliyim.
Şenol Demiröz, kültürünü, bilgisini, geçmişini şöyle bir yoklarsa "Yorumsuz" programına görüş veren "Hıncal'la birlikte program yapan adam"ın kim ve nasıl biri olduğunu hatırlar...
Ve umarım ki, benim üzerimden iyi bir programa büyük bir haksızlık yapıldığını anlar...
Yoksa çok mu saf veya çok mu iyi niyetliyim?
Türk futbolunun en büyük sorunu
Bilen bilir, daha önce Radikal Futbol dergisinde, şimdi Radikal'ın spor sayfalarında yazan Erkan Goloğlu hem güldürür hem de düşündürür. (Laf aramızda sohbeti de günümüzün gözde -ve yanlış-deyişiyle "doyumsuz"dur...)
Goloğlu geçen gün Hakan Şükür'ün Milli Takım'a vedasından yola çıkmış ve lafı futbolcu babalarına kadar götürmüştü.
Yazısının işte o bölümünü buraya alıyorum. Çünkü sizin de okumanızı istiyorum.
"Bizim amatör kümede oynadığımız yıllarda, çok büyük bir ilin valisinin oğlu olduğu için Mülkiye'de polis zoru ile oynatılan bir çocuğun hikâyesini bütün Ankara bilirdi. Allah'tan bir gün, bizim maçta hiçbir pozisyon yokken Cemal çocuğun ağzını burnunu kırdı, dört ay ceza aldı ama vali de oğlunu bir
daha göndermedi.
Mülkiye'nin hocası da bu azaptan kurtulmuş oldu.
'Cemal manyak mısın koçum, neden yaptın' demiştim, soyunma odasında. Topçu dediğin maça polisle mi gelir' dediydi.
Neyse, benim tezim şudur: Türk futbolunun en büyük sorunu futbolcu babalarıdır.
İyi kötü gençliğinde ayağı topa gitmiştir, kendini Puşkaş zanneder. Topu bırakmış, kasabanın takımına hocalık yapmıştır, kendini Herberger sanır. Ağbi genç, dinamik bir hoca bulalım, sen idari menecer ol' derler, Havelange gibi ortalıkta dolaşır. Bankada hesap açtırmasını bilmez, oğlunun 'portföyünü' yönetmeye kalkar. Biz de 'Soros ağbi, ver elini öpeyim' deriz ona."
YAZI:Haşmet BABAOĞLU