Hürriyet Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, TRT'de başlayan 5 ayrı dil ve lehçede yapılan yayını değerlendirdi. Çölaşan yapılan yayınların gönülsüz ve zorlama olduğunu söyledi.
Abone olAnadille yayın yapılmasıyla ilgili polemik giderek büyüyor. Hürriyet Gazetesi yazarı Emin Çölaşan'da TRT ekranında komedi başlıklı yazısıyla yapılan yayını eleştiriyor.
Çölaşan'a göre, "AB Türkiye’ye Kürtçe yayın için bastırdı, TRT’den kültürel zenginlik komedisi başlatıldı. Fakat AB sadece Kürtçe istiyordu. Bizimkiler araya sos malzemesi olarak öteki dilleri sokuşturmayı başardı."
İşte Emin Çölaşan'ın kaleminden anadilde yayın eleştirisi:
TRT ekranında komedi...
AB ısrarla bastırınca ‘kültürel zenginliğimiz’ aklımıza geliverdi!
TRT ekranlarından göstermelik, dostlar alışverişte görsün misali Boşnakça, Arapça, Kırmançi, Çerkezce ve Zazaca yayın yapılmasına karar verildi. İlk üç yayını izledim. Birbirinin kopyası! Sadece dil değişik.
Ekrana sırasıyla Kofi Annan, Abdullah Gül, Irak olayları, bir futbolcunun transferi geliyor. Güya ‘habercilik’ yapılıyor. Sonra o dillerden müzik vesaire.
Boşnak kökenli vatandaşlarımız bu yayınlara tepki gösterdi. ‘Bizi bu kumpasın içine niye kattınız’ diye ve haklı olarak sordular.
Çok önemli: Müslüman olmayanların dilinden yayın yok. Rumca, Ermenice, İbranice yok! Belli ki din ayrımı yapılıyor.
AB vallahi kızacak!
Komedi büyük. Dünkü yayın ‘Kırmançi lehçesi’ diye başlatıldı. Sayın ve muhterem yetkililer Kürtçe diyemiyor. Dilleri varmıyor. Sonracığıma efendim (Kürtçe değil) ‘Kırmançi lehçesiyle’ ekrana aynı suratlar getirildi.
TRT hükümetten emir aldı, yasal olmayan yayın yapıyor. Yapanlar da, yaptıranlar da gönülsüz. Zorlama bir olay. Her şey sırıtıyor.
AB’nin baskısıyla başlatılan Kürtçe’yi öteki dillerin arasına gizleyip perdeleme yapıyorlar.
Böylece bir kez daha AB’nin teftiş malzemesi olmayı başardık! Bu komediyi sergilerken hiç utanmıyoruz, sıkılmıyoruz.
Sonuçta AB’yi kandırmaya yelteniyoruz. Acaba onlar bu kadar saf mı? Kanıyorlar mı? Hayır, onlar bizimle oyun oynuyor.
***
Biz bir konuyu hemen yozlaştırır, hemen reklam ve reyting malzemesi yapmaya kalkışırız. Şimdi yine aynı olaya tanık oluyoruz.
Şarkıcı, türkücü, sanatçı mısın? Şu sıralarda medyada isminin geçmesi için yapacağın şey basit! Diyarbakır yöresine gidip Kürtçe şarkı attıracaksın, omzuna da bir poşu saracaksın. Mikrofondan birkaç kelime Kürtçe söyleyeceksin!
Ertesi gün gazetelerin birinci sayfasında ve ekranlarda yer bulacaksın!
Seni dinleyen ahali Apo posterleri açacak, Apo sloganları atacakmış, ne gam! Sen o oyunlara alet olacaksın. Yeter ki medyatik olasın, reklamın yapılsın, ismin geçsin!
Kürtçe klip mi var! Hemen üzerine balıklama atlayıp programında onu göstereceksin. Böylece ‘kahraman’ olacaksın! İsmin geçecek, program belki reyting yapacak, araya daha fazla reklam alıp daha çok para kazanacaksın!
Türkiye’yi bu durumlara düşürdüler.
***
AB bastırdıkça bastırıyor: ‘Leyla Zana ve ekibini derhal tahliye edin, yoksa aralık ayında müzakere tarihi yerine nasihat alırsınız...’
Dikkat ediniz, Zana ve ekibi tahliye edilmek üzere!
AB bastırdıkça bastırıyor: ‘Heybeliada’daki papaz okulunu derhal açın...’
Şimdi onu da açmak üzereler. Ne şiş yansın ne kebap vaziyetinde bir ‘formül’ aranıyor!
AB Türkiye’ye Kürtçe yayın için bastırdı, TRT’den ‘kültürel zenginlik’ komedisi başlatıldı. Fakat AB sadece Kürtçe istiyordu. Bizimkiler araya sos malzemesi olarak öteki dilleri sokuşturmayı başardı.
Böylece Kürtçe perdelenmiş (!) oldu. Kafamızı yine kuma gömdük.
Yakında hep birlikte göreceğiz. AB, TRT ekranında başlatılan bu göstermelik yayınları, bu komediyi yetersiz bulacak...
Ve daha ‘özgür’ yayınlar isteyecek. Biz de kuzu gibi yerine getirmek zorunda kalacağız.
***
Hiçbir şeyi kendi özgür irademizle yapamıyoruz. Dışarısı bastırıyor, biz adamların dümen suyuna giriyoruz. Onlar tak diye istiyor, biz şak diye yapıyoruz!
Ulusal çıkarlarımız, özgür irademiz, ülkemizin kuralları, onuru falan kalmadı. AB’nin, ABD’nin, IMF’nin boynu eğik, emir kulu ve uslu çocuğu olduk.
Osmanlı döneminde başımızda kapitülasyon belası vardı. Avrupa ülkeleri örneğin mahkemelerimize emir verir, verdirirdi. Şimdi baskı daha ‘kibarca’, ‘diplomatik yollarla’ ve ‘müzakere tarihi’ verme vaatleriyle yapılıyor.
Adamlar yumuşak karnımızı keşfedip ellerini içeri sokmuş, Türkiye Cumhuriyeti ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar.
Demek ki biz böylesine layıkmışız.
(Emin Çölaşan’ın notu: Bu yazı dün Leyla Zana ve ekibinin tahliye kararı çıkmadan önce yazılmıştı.)
Yazı: Emin Çölaşan
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr