BIST 9.183
DOLAR 39,56
EURO 45,55
ALTIN 4.289,63
29°İstanbul

Travmanın Benjamin Button Etkisi

Travma, en yalın haliyle ölüm ya da ölümlü ilişkili olan her türden olay olarak açıklanır. İçerisinde ciddi bir kayıp barındıran olaylar travmadır. Ve hatta tam da bu sebeple doğumun kendisi de belirli bir ölçüde travma niteliği taşır. Çünkü anne karnının kaybı ile sonuçlanır.

Bir hadisenin travmatik olması, hadisenin şiddeti kadar kişinin ona yüklediği anlamla da ilişkilidir. Ortaya çıkan klinik tablonun özelliği, kişinin algı düzeyi ve atfettiği anlamla ilişkilidir. Travmatik olarak varsayılabilecek olaya tek başına iyi ya da kötü diyemeyiz. Yüklenilen anlama göre iyi ya da kötü, rahatsız edici ya da normal olaylar vardır. Bir taraftan her yaşanılan travma da kötü sonuçlar vermez. Bakıldığında kültür denilen kavram yaşanılan travmanın bir ürünüdür. Bu sebepledir ki bir taraftan ilk insanlarda travmadan söz edilmesi mümkün değildir. Bu durum henüz soyut düşünmeye geçememiş olmaları ve algı seviyelerinin düşük olması nedeniyledir. Sigmund Freud Organizmanın yani çocuğun hazır olmadığı bir zamanda dışarıdan gelen kuvvetli stimulanlarla yani kuvvetli cinsel uyarımla karşı karşıya kaldığında başa çıkamayacağı bir durumda kalacağını bunun da travma olarak açıklanacağını ileri sürer. Çocuk söz konusu olduğunda soyut düşünme kavramı henüz gelişmemiş o halde ilk insana benzer bu sebeple travmatize olmaz kesinlikle diyemeyiz. Soyut düşünme olmasa bile özellikle çocuk söz konusu olduğundan en ufak bir uyaran dahi bizler için fazlasıyla önemlidir. Bu sebeple çocukken şiddet görmek hiç şüphesiz travmatik hadise niteliğindedir. Sigmund Freud’a göre anne-babanın fazla ilgisi ve sevgisi de çocukta fazlaca uyarıma sebebiyet verebileceğinden bir çeşit travma yaratabilir. Travma çocuk söz konusu olduğunda ebeveynin onu bir şekilde uyarması sonucu değil, uyarabilme ihtimali sonucunda da ortaya çıkabilir. Bu durum hiç şüphesiz ruhsal bir incinme yaratır. Freud, “insan ruhunu travma dediğimiz şey o kadar sarsabilir ki beğenmeyip burun kıvırdığımız histeri ortaya çıkabilir” der. Yine Freud’a göre hazır olunmayan bir zamanda ortaya atılan cinsel uyarımın travma yaratması gibi bu durumla ruhsal hastalık arasında da doğrudan bir ilişki vardır der. Üstelik bu durum bir başka olayla da tetiklenip ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda bir başka travma, ruhsal hastalık, stimülan olmasa bile çocuğun kafasında böyle bir olay “ya olursa” inancı-şüphesinin bile travma yaratacağına inanır. Travmada flashbackler mutlaktır. Geçirilmiş olan bir hadisenin kişi istemediği halde görüntüleriyle, zihinsel temsilleriyle ve çeşitli duyu sistemleri ile geri gelmesidir. Flashbacklerde sadece hadise değil, duygulanım da beraberinde gelir. Bu durum sindirilemeyen anıların hazmedilebilmesi adına ortaya çıkar. Kişinin yaşadığı travmaların benzerlerini tekrar yaşama eğilimlerine sahneleme denir. Bu bir travma ile savaşma metodudur. Üstesinden gelinemeyen olaylar karşısında kişinin bir müddet sonra disosiye olma olasılığı yüksektir. Disosiyasyon, kısaca o sırada yaşanılan andan koparak travma yaratan olayın canlandırılması ve yaşanması durumu olarak açıklanabilir. Kişi o sırada olayın farkında ve bilincindedir. Ancak tüm bunlar karşısında travmanın Benjamin Button etkisi yarattığını söylememin sebebi, kişi kaç yaşında olursa olsun yaşanılan örseleyici yani travmatik hadisenin üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun şayet kişi söz konusu olan travmatik hadisenin üstesinden gelemediği takdirde hadisenin yaşanmış olduğu o zaman dilimindeki yaşta, o zaman dilimindeki duyguda, düşüncede ve dolayısıyla da davranış eğiliminde kendisini bulur. Üstesinden gelinemeyen, çalışılmamış travma, travmanın gerçekleşmiş olduğu ana bir fixe yani saplanmayı beraberinde getirdiğinden kişi adeta o zamana regrese olur. Bu da kişi kaç yaşında olursa olsun travmatik hadiseye benzer bir olay karşısında kişinin örselendiği  o yaşında yer almasına sebep olur. Beden büyür, yaş büyür, akıl-kalp-ruh çocuk kalır.

Close menu