Eskiden aristokrasinin şehriydi. Şimdi olaysız bir günü geçmiyor Trabzon'un...
Abone olİnfakto Araştırma Şirketi’nin danışmanı araştırmacı Yavuz Saltık, kurucusu olduğu Trabzon Fikir Kulübü adına koordinatörlüğünü yürüttüğü ‘Trabzonluların Sosyal, Ekonomik ve Demografik Portresi Araştırma Raporu’nu yorumladı.
Koordinatörlüğünü de yürüttüğünüz bu araştırmanın çıkış noktası neydi?
Gazete ve televizyonlar sosyolojik analiz istiyor, elimizde belge yok. Araştırmaya dayalı olmayınca yetkin olmayan kişiler de konuşur oldu hatta Dink cinayetinin ardından “TSK, Trabzon’a müdahale etsin” önermesine kadar giden yorumlar yapıldı. Trabzon’da her gün kıyametler kopuyormuş gibi bir hava estirilince bu araştırmayı yaptık. Araştırmaya göre, Trabzonluların büyük çoğunluğu hayatından memnun ve mutlu ayrıca yine yarıdan fazlası geleceğinden umutlu. Rakamlar Türkiye ortalamalarının çok üzerinde. 18-25 yaş arasındaki gençlerin umut oranı yüzde 70’e yaklaşıyor. Bunun nedeni Karadeniz insanının ne pahasına olursa olsun yaşama asılması. Hayat iddialı bir şeydir ve iddia, hırs olan her yerde Karadeniz insanının izi vardır. Türkiye’de profesyonel futbolcuların yüzde 35’i Trabzonlu, bu tesadüf değil. Bu iddia sporda böyle meyve verirken o nahoş olaylarda da öyle kötü sonuçlar ortaya çıkarıyor.
1900’lere kadar çok parlak bir entelektüel hayat varken, 100 yıl içinde bu noktaya nasıl gelindi sizce?
Trabzon’un ihmal edilmişliği Cumhuriyet’le başladı. Cumhuriyet’ten sonra tek olumlu şey Trabzonspor. Üretim yok, başarı hikayeleri yok, gençlerin rol modeli yok… Trabzon an be an ekonomik önemini kaybediyor. Kars-Bakü-Tiflis demiryolu hattının ve sınır ticaretinin açılmasıyla belki yeniden ekonomisi canlanabilir. Osmanlı döneminde neredeyse tüm Karadeniz’e Trabzon deniyordu. İpek Yolu üzerinde, limanı var, stratejik konuma sahip. Merkezde yaşayan çok sayıda aristokrat aile ve bir şehir kültürü vardı. Evlerde şarabın da yapıldığı, piyanonun da çalındığı bir şehir. Azınlıkların kenti terk etmesinin ardından boşalan yerlere çevre köy ve ilçelerden aileler geldi. Azınlıkların terk ettiği tek yer Trabzon değil... Aristokrasi, sadece azınlıkların gitmesi ve köylülerin gelmesi nedeniyle değil, para kazanma kaygısıyla göç etti. Kalanlarla köylerden gelenler yavaş ve tekdüzeleşerek kaynaştı. Gidenlerin ardında bıraktıkları kültürün izlerini sürmek hâlâ mümkün. Bu yılın ilk 9 ayında toplam 40 piyano satıldı Trabzon’da.
Sovyetler’in dağılmasının ardından ticaret şansı artmıştı, ayrıca fındık, çay ve balık neden ekonomiye katkı sağlamıyor?
Trabzon sınır ticareti şansını değerlendiremedi. Bazı işler yapıldı ama fuhuş sektörü engel oldu. Çay ve fındık fabrikaları ortalama 20 kişinin çalıştığı küçük işletmeler. Çay, fındık toplayan işçilerin hiçbiri bölgeden değil. Gürcistan’dan gelen kaçaklar veya Ağrı’dan kamyonlarla getirilen tarım işçileri. Trabzonlular yevmiyeyi beğenip tarlaya gitmiyor. Hamsimizi bile Çanakkale’de işleyip satıyorlar. Know-how, profesyonel yaşam Trabzon’a girmiyor. Marka yok tek marka Trabzonspor. Bir genç, futbolcu ya da garson olarak ama mutlaka Trabzonspor’da işe girmek istiyor.
Araştırmanıza göre, her 100 kişiden 18’i “kendi hakkımı kendim ararım”, diyor. Bunların arasında gençler, 50 yaş üstü, öğrenci ve eğitim seviyesi düşük olanlar daha fazla.
Aslında yaşananlar Türkiye’nin sorunu. Trabzon söz konusu olduğu için olaylar Trabzon’da oluyor yaklaşımı yanlış ve haksız. Bir şehre önyargılı davranmayın. Gençlerin vadideki kurtlara yem edilmemesi ve sahip çıkılması gerekiyor. Çünkü gençler kolay olanı seçiyor, yapması gereken sadece çizgili bir takım elbise almak…
kaynak: Akşam