BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  EKONOMİ

Torba tasarıyla ilgili eleştirilere cevap

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı torba tasarıyla ilgili eleştirilere cevap verdi...

Abone ol

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından Torba Yasa'yla ilgili dün yapılan yazılı açıklamayla kamuoyunun bilinçli olarak yanıltılmaya çalışıldığı ve konuyla ilgili ortaya atılan iddiaların ''gerçek dışı'' olduğu belirtildi.

Açıklamada, TBMM'de görüşmeleri devam eden Torba Yasa Tasarısı'nın, çalışanlar ve emekliler lehine bir çok hak getirmeyi, çalışma hayatı içindeki pek çok bürokratik engeli ortadan kaldırmayı, işsizlikle mücadelede ek tedbirler getirilmesini ve genel olarak çalışma hayatının kalitesinin artırılmasını amaçlayan bir düzenleme olduğu ifade edildi.

Buna karşın, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından Torba Yasa'yla ilgili dün yapılan yazılı açıklamada kamuoyunun bilinçli olarak yanıltılmaya çalışıldığı ve gerçek dışı iddialar ortaya atıldığı kaydedilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

''İddia edildiği gibi İşsizlik Sigortası Fonu'nun amaçları dışında kullanılması söz konusu değildir. Aksine yapılan düzenlemelerle işsizlik sigortası fonundan çalışanların yararlanmaları kolaylaştırılmakta, kısmi süreli çalışanların dahi işsizlik ödeneğinden yararlanmalarına imkanı sağlanmaktadır. Aktif istihdam programları ile işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları yapmak üzere fondan ayrılacak payın daha etkin ve verimli bir şekilde kullanılması ve mevcut kullanım alanlarına ilave olarak, işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, istihdamı artırıcı ve koruyucu tedbirler alma ve uygulama amacıyla kullanmaya yönelik düzenleme yapılmaktadır. Ülkemizin öncelikli sorunu işsizlik olduğuna göre fonun işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, istihdamı artırıcı ve koruyucu tedbirler alma ve uygulama amacıyla kullanılması doğal bir gerekliliktir. Mahalli idarelerde istihdam edilen ihtiyaç fazlası işçilerin kanunda belirtilen kamu kurumlarına aktarılmaları işçilerimizin lehine olan bir uygulamadır.

Bilindiği üzere adrese dayalı nüfus kayıt sistemine geçilmesi üzerine bazı belediyelerin nüfusu büyük oranda azalmıştır. Bu belediyelerin merkezi idareden aldıkları pay da nüfusa paralel olarak azalmış personeli norm kadronun üzerinde olan belediyeler personel maaşlarını ödeme güçlüğüne düşmüşlerdir. Halen mahalli idarelerde 122 bin 343 işçi norm kadrosu bulunmasına karşın 174 bin 644 işçi çalışmakta, norm kadro fazlası 52 bin 301 personel bulunmaktadır. Bu işçilerimiz de bir kısmı aylarca ücretlerini alamamakta aileleri ile birlikte geçim sıkıntısı yaşamaktadırlar. Bu durumun düzeltilmesi için sürekli olarak ilgili mercilere talepte bulunmaktadırlar. Diğer yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca yürütülen toplum yararına çalışma programına en yoğun başvuru yapılan alanlardan biri de okulların temizlik hizmetlerinin yapılması olmuştur. Yapılan düzenleme belediyelerde uzun süredir mali imkansızlıklardan dolayı maaşlarını alamayan işçilerin ihtiyaç duyulan ve maddede belirtilen kamu kurumlarına aktarılmasından ibarettir. Böylece mahalli idarelerdeki ihtiyaç fazlası işçilerimiz kanunda gösterilen kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılarak aylık ücretlerini, kıdem tazminatlarını ve diğer sosyal haklarını düzenli bir şekilde alabilmelerine imkan sağlanmaktadır. Bu düzenleme ile belediyelerde hizmet alımı yolu ile taşeronlaşmanın yaygınlaşacağı yönündeki iddianın da hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Zira aktarılacak işçiler zaten mahalli idarelerdeki ihtiyaç fazlası işçiler olup, yerlerine işçi alınmayacağı gibi bu ayrılacak işçiler gerekçe gösterilerek ilave hizmet alımı yapılmasına müsaade edilmeyecektir.''

''MEMURLARIN ÖDÜNÇ VERİLECEĞİ İDDİALARI GERÇEK DIŞIDIR''

Açıklamada, memurların kurumlar arasında 6 aya kadar kamu yararı ve hizmet gerekleri gibi gerekçelerle geçici görevlendirileceği, memurların ve işçilerin başka kurumlara ödünç verileceği iddialarının da tamamen gerçek dışı olduğu vurgulanarak, ''Zira memurların geçici görevlendirilmelerini düzenleyen maddede bu geçici görevlendirmelerde memurun muvafakatinin aranacağı açıkça belirtilmiş, istisnai durumlar için kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek üstelik Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınmak suretiyle geçici görevlendirme yapılabileceği belirtilmiştir'' denildi. Tasarıda norm kadrosu fazlası memurların ihtiyaç fazlası personel olarak 4/C statüsüne geçirilmesine yönelik bir düzenlemenin ve niyetin de olmadığı bildirildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
 ''Kanun tasarısı ile evden çalışma, uzaktan çalışma ve çağrı üzerine çalışma biçiminde esnek çalışma modelleri getirilerek iş yaşamının esnek ve kuralsız hale getirildiği bu şekilde çalışanların eksik çalışmalarına ilişkin primlerini ceplerinden ödeyecekleri, sağlık sigortasından yararlanamayacakları, asla emekli olamayacakları, gelirinin yüzde 12'si oranında prim ödemeyenlerin sağlık hizmetlerinden yararlanamayacakları, kadın emeğinin sömürüleceği yönündeki iddialar da kamuoyunu yanlış ve yanlı bilgilendirmeye yönelik tamamen gerçeklerden uzak iddialardır. 'Çağrı üzerine çalışma', yeni getirilen bir çalışma modeli değil, halen İş Kanunu'nda mevcut olan bir çalışma şeklidir. Çağrı üzerine çalışmanın yeni getiriliyormuş belirtilmesi dahi ortaya atılan iddiaların asılsızlığının ve önyargılılığın bir göstergesidir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de gelişen teknolojik imkanlar ve çalışma hayatındaki yenilikler nedeniyle ortaya çıkan evden çalışma ve uzaktan çalışma olarak tabir edilen çalışma şekillerine yönelik şu anda her hangi bir düzenleme olmadığından bu şekilde çalışanlar bu gün kayıt dışı çalışmakta dolayısıyla sosyal güvenceden ve İş Kanunu'ndan kaynaklanan güvencelerinden yoksun bulunmaktadırlar. Yapılan düzenleme ile hali hazırda evden çalışma ve uzaktan çalışma yöntemine göre çalışanlar hukuki güvence ve kayıt altına alınmakta, İş Kanunu'ndan ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan bütün haklardan yararlanabilmelerine imkan tanınmaktadır. Kısmi çalışanların çalışmadıkları günlere ilişkin sigorta primlerini yatırmalarına imkan sağlanarak iddiaların aksine zamanında emekli olabilmelerine imkan sağlanmaktadır. Bugün ayda 16 gün çalışan kısmi süreli çalışan bir işçinin emekli olabilmesi için 60 yıl çalışması gerekmektedir. Yapılan düzenleme ile kısmi süreli çalışanlara da tam süreli çalışanlarla aynı süre ve şartlarda emekli olma imkanı getirilmektedir.''

''KADIN EMEĞİNİN SÖMÜRÜLECEĞİ İDDİALARI İNSAFSIZLIKTIR''

Açıklamada, tasarının genelinde kadınlar için getirilen düzenlemelerin göz ardı edilerek, kadın emeğinin sömürüleceği iddialarında bulunulduğu belirtilerek, bu ''insafsızlık'' olarak nitelendirildi. Evlerinden firmalara parça başı iş yapan kadınların tasarı ile kayıt altına alındığı, sosyal güvenceye ve iş kanunundan kaynaklanan diğer bütün hak ve güvencelere kavuşturulduğu belirtildi. Düzenlemeyle ayrıca, kadın istihdamına yönelik teşvikler getirildiği, bu çerçevede kadınların sigorta işveren prim payı 54 aya kadar süreyle devlet tarafından karşılandığına işaret edildi. Erken doğum (prematüre) yapan kadınlara doğum öncesi izinlerini doğum sonrası kullanma imkanı da tanındığına işaret edilerek, kamuda çalışan kadınların emzirme izinleri ilk 6 ay için günde 3 saate, sonraki 6 ay için günde 1,5 saate çıkarıldığı bildirildi.

DENEME SÜRESİNİN 4 AYA ÇIKARILMASI

Öte yandan, meslek lisesi öğrencileri, meslek yüksek okulu öğrencileri ve çıraklık okulu öğrencilerinin aynı kategori içine sokulacağı ve stajyerlik uygulamasıyla bunların mağdur edileceği yönündeki iddiaların da tamamen gerçeklerden uzak olduğu belirtilerek, açıklamada şu ifadeler kullanıldı: ''Tasarıda çırakların mevcut durumunu değiştiren hiç bir düzenleme yer almamaktadır. Hali hazırda mesleki öğrenim gören öğrencilerin staj imkanı hemen hemen hiç yokken, staj yapanlara doğru dürüst ücret ödenmezken hatta staj yapabilmek için öğrenciler işyeri bulamazken staj imkanının geliştirilebilmesi için 10 personel çalıştıran işyerlerinde de öğrencilerin staj yapabilmelerine imkan tanınmaktadır. Ayrıca, meslek yüksek okullarının öğrencilerine ve mesleki teknik eğitim veren yüksek okulların öğrencilerine de staj imkanı getirilmektedir. Mesleki eğitim veren okullarda staj eğitim eğitimin bir parçası olup kapsamın genişletilmemesi halinde gerekli biçimde eğitim almaları mümkün olmayacaktır. Deneme süresinin 2 aydan 4 aya çıkarılması işçilerin bu süredeki ücretlerine, izin haklarına, ihbar tazminatına hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Kaldı ki bu düzenleme hali hazırdaki kanunda da mevcut olup toplu iş sözleşmesi ile bütün işçiler için 4 aya kadar arttırılabilmesine yönelik hüküm bulunmaktadır. Tasarı ile bu husus ilk defa işe girenler içinde 4 ay olabilecek şekilde düzenlenmektedir. İlk defa işe girecekler için deneyimin nedenli önemli olduğu açıktır. İşverenler işe alacakları işçilerin deneyim sahibi olmalarını tercih etmektedir. Nitekim genç işsizliği oranı ortalama işsizlik oranının oldukça üzerindedir. Böylece ilk defa işe girecek olanların istihdamı kolaylaştırılmaktadır.'' İşçi şikayetlerinin müfettişler eliyle değil de bölge müdürlüğü memurları eliyle incelenmesinin denetimsizliği arttıracağı, işçinin temel haklarının bağımsız iş müfettişlerinden alınarak bakanlık personeline verilmesinin denetimsizliğe neden olacağı yönündeki iddiaların da doğru olmadığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:


''5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 10. maddesinde yer alan hükme istinaden vuku bulan işçi şikayetleri halihazırda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri tarafından incelenmekte ve sonuçlandırılmaktadır. İşçi şikayetleri çok çeşitli konularda olabilmektedir. İşyeri ve çalışma şartlarına, iş şartlarına, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine, sigorta işlemlerine ilişkin şikâyetler olduğu gibi, işçilerin mali haklarına ilişkin şikayetler de yoğun bir şekilde Bakanlığa intikal etmektedir. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, işyerlerinin kapanması ya da istihdamda daralmaya gidilmesi sonucu, işten çıkarılan işçilerin, işverenleri ile aralarında çıkan iş uyuşmazlıklarının idari yönden çözümü için bakanlık bölge müdürlüklerine çok yoğun başvuru olmaktadır. Asli görevleri işyeri denetimi olan iş müfettişlerince iş sözleşmesi sona ermiş işçilerin iş sözleşmesinden kaynaklanan kişisel alacaklarına ilişkin şikayetlerinin incelenmesi, bu incelemenin işyeri denetimini gerektirmemesi, belgeye dayalı incelemeler olması nedeniyle tam anlamıyla bir teftiş ve denetim faaliyeti olmayıp, bu şikâyetlerin sonuçlandırılmaya çalışılması, bugünkü haliyle hem uzun zaman almakta hem de iş müfettişlerinin asli görevleri olan işyeri denetimlerinden geri kalmalarına neden olmaktadır. Öte yandan, çalışma hayatında emeğin karşılığı ve tek gelir kaynağı olan ücreti ile geçinen işçilerin, iş sözleşmesinden kaynaklanan bireysel alacakları ile ilgili şikayetlerinin en kısa zamanda çözülmesi veya en azından yol gösterilmesi bu kişiler açısından da büyük önem arz etmektedir. Nitekim 2009 yılında işçi şikayetleri bölge müdürlükleri aracılığıyla çözümlenmesine yönelik düzenleme yapılmış ve 40.000 civarındaki işçi şikayeti kısa sürede sonuçlandırılmış ve işçi şikayetlerini sonuçlandırma süresi 15 güne kadar düşürülmüş ancak yasal boşluk nedeniyle bu sürecin kesintiye uğraması bu düzenlemeyi zorunlu kılmıştır.''

Düzenleme ile iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin işçi şikayetlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüklerince incelenebilmesine imkan tanınarak iş müfettişlerinin asli görevleri olan işyerlerinin teftiş ve denetimine yoğunlaşmalarının, öte yandan işçi şikayetlerinin hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasının amaçlandığı ifade edildi. Açıklamada, ''Görüleceği üzere bütün bu iddialar asılsız, mesnetsiz, önyargılı mülahazalarla ortaya atılmış, yanlış, yanlı, iyi niyetten yoksun iddialar olup, bazı kesimlerin şimdiye kadar yaptıkları gibi vatandaşlarımız için yapılmış ve yapılması düşünülen bütün iyileştirmelere karşı çıkmayı refleks haline getirmiş olmalarının bir sonucudur.'' denildi.