Toplumun iki yüzlüğü
Arabi ve Türk toplumlarının örf adet ve gelenekleri, ahlaki normlarımızı bozacak şekilde yanlış öğretileri örneğin oğlum göster pipini, kızım ört eteğini ile başlayan ve sünnet düğünü, bekaret kemeri ile devam eden, bedende sinir uçlarının yoğun olduğu bir bölgeyi kutsallaştırıp, zihinsel ve
gelişimsel olgunluğumuzu tamamen bunlar üzerine kurgulayıp, yetiştirilme tarzımız, hayvansal iç güdülerimizden kurtulamayıp, insani ilişkiler ve insani ihtiyaçlarımızı yanlış yönetmemize neden olmuştur. Söylenebilecek sözler oğlum göster ahlakını, göster dürüstlüğünü, ört kötülüklerin üstünü,
kızım göster zekanı, güzelleştir çevreni, geliştir ilmini şeklinde devam etmiş olsaydı bu olgularla yetiştirilmiş ve bu öğretiler sisteminde var olmuş olsaydık aya ilk ayak basan insan yerine ayda spor müsabakası düzenleyecek ve marstan dünyaya el sallayacak teknolojiye sahip olurduk.
Bize bahşedilen en üstün şeyin akıl olmasına rağmen benzetmelerimizde bile “saçı uzun aklı kısa” “kısa saçlı aklı uzun” gibi benzetmelerle bir çeşit çatışmaya açık iki tür yetiştiriyoruz. Bu iki türün geleceğimizi oluşturacağını düşünme şeklinden uzak bir öngörü ile. Erkek ne kadar kendini yetiştirse ve geliştirse de penisinin önüne geçemeyen bir varlığa dönüştüğü taktirde, kadın ise yalnızca bazı şeyleri kapatma, örtme, baskılama, saklama, gizleme eğiliminde olmaya devam ettiği
müddetçe ruhsal ve ahlaksal çöküşün tohumlarını hep beraber atıp fidanlarını da bir güzel bilinçsizce suluyor oluyoruz.
Tarihten bugüne ikili çatışmanın bu kadar körüklendiği ve iki farklı
cinsiyetin bu kadar birbirinden koptuğu ve hızlı bir şekilde değer kaybına uğradığı bir nesil daha olmamıştır. Cinsiyet kavramı ve cinsellik olgusunun sağlıklı bir şekilde yerleşmemesi ile birlikte cinsiyetçilik olgusunun bu denli ön planda olması, dürtüsel bozukluklarımızın hat safhaya
çıkmasına, aile yapısının derinden sarsılmasına, aile yapısından ve aile olma olgusundan uzaklaşıp, sorumluluklardan kaçmaya, sorumsuz ve rahat bir hayat yaşama ihtiyacına bizleri itip, disiplini ortadan kaldıran ve toplumların çöküşüne neden olan en temel kavramlardan birkaçı olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Bu durum aynı zamanda kadın ve erkeğin kendi iç dünyasında büyük beklentilere girmesine ve bu oranda da büyük yıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır. Belli başlı kalıpların içerisine sıkıştırılmaya çalışılan, en başında “bu böyledir” diye açıklanıp sorgulamaya
izin dahi verilmeyen, ahlaki gibi görünen bu kavramların öğretileri insan aklının sınırlarını zorlamakta ve zaman içerisinde kişileri derin bir anlamsızlık ve büyük bir açmaza sürükleyerek çok daha büyük ahlaki sorunlara neden olmaktadır.