BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Toplumun akıl sağlığıyla oynamak!

Bir kurum düşünün ki Türkiye'yi seçime taşıyacak.. Öyle bir kurum ki, partilerin verdiği aday listelerini inceleme gereği bile duymadan hop diye geçici aday listesini açıklıyor..

Bir kurum düşünün ki Türkiye'yi seçime taşıyacak.. Öyle bir kurum ki, partilerin verdiği aday listelerini inceleme gereği bile duymadan hop diye geçici aday listesini açıklıyor..

Sonra ne mi oluyor?

İstanbul'dan bir kişi kalkıyor ve "Sizin geçici listelerde adını duyurduğunuz 12 kişi milletvekili seçimlerine katılamaz çünkü daha önceden mahkumiyetleri var" diye ihbarda bulunuyor.. Bunun üzerine bizi seçime götürecek olan bu kurum, "Yaaa öyle mi, durun yahu buna bir bakalım" diye zahmet edip araştırıveriyor ve o ihbarın gereğini yerine getiriyor..

12 ismi o listelerden atıyor..

O kimliği belirsiz adam ihbar etmese, kanun yasa şu bu hak getire..

Acaba diyorum..

Acaba yerküre üzerinde ihbar mekanizmasının bu kadar mükemmel işlediği bir başka ülke var mıdır?

Acaba koskoca YSK, isimsiz imzasız bir ihbarla harekete geçecek kadar hukuktan kanundan yasadan bihaber üyelerden mi oluşuyor?

Bunların milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmadıkları yönünde o isimsiz vatandaş ihbarda bulunmasaydı. YSK uyumuş olacak ve seçimlerde kazanmaları halinde milletvekili olarak yemin ederek göreve başlayacaklardı öyle mi?

Ülkenin haline bakar mısınız?

Meclis bir yasa çıkarıyor.. Ama o yasayı bilmesi gereken en önemli kurum yasadan habersiz..

Eskiden 5 yıl siyaset yasağı alan kişiler mahkemelerden "Memnu haklarının iadesi" kararını alıp seçime ancak öyle gidebiliyorlardı.. Ancak 2005 yılında çıkan yasa ile mahkemeler artık bu belgeyi vermiyor..

"Gerek yok 5 yılı doldurmuşsan, hesap var nizam var.. Sayı saymayı bilen herkes senin siyasi yasağının bittiğini anlar. Benim belge vermeme artık gerek kalmadı git siyasetini yap" diyor..

BDP'liler de, 12 bağımsız aday da bu talimata uyuyor.

Yasa dışı bir şey yaparsan sorun yok. Yasaya uyduğun zaman ortalık karışıyor.. İki gündür Türkiye'yi ateş topuna çeviren krizin nedenine bakar mısınız?

YSK BDP'lilere "Neden mahkemelerin kararına uydunuz, neden yasayı uyguladınız" diye ceza kesiyor!

İşin komik tarafı, bu krizin mimarı YSK, aldığı karardan çark edecek ya.. 24 saat önce aldığı kararda geri adım atıyor ve  ne yapıyor biliyor musunuz?

"Yok yok siz gidin yine de mahkemeden bize o kararı getirin" diyor.. "Benim seni aday göstermem için senin yasayı kanunu çiğneyip gelmen gerekiyor" diyor..

PKK terör örgütüne katılıp askere kurşun sıkanı cezaevinden milletvekili gömleği giydirerek çıkarmak normal.. O eski militanın polise şamar atması da normal.. Ergenekon Terör örgütünden tutukladıklarını milletvekili adayı yapmak da serbest..

Ama siyasi düşüncelerini dile getirdiği için cezaevine girip cezasını çekene, yasakları bitmesine, kalkmasına rağmen siyaset yapmak ise yasak!

İnsanın akıl sağlığıyla oynamak bu olsa gerek...

Görünen o ki, YSK Başkanı'nın açıklaması, ÖSYM Başkanı'nın açıklaması kadar Erdoğan'ı tatmin etmedi.. Hatta 70 milyonu tatmin etmediği aşikar..

O zaman bu noktada...

Tam da bu noktada bu yasayı çıkaran parlementonun mensupları ayağa kalkıp isyan etmiyorsa, hele hele hükümet kanadı cılız bir iki ses dışında dilsizi oynuyorsa...

Başbakan sanki bu mesele hiç yaşanmamış gibi davranıyorsa, burada durup düşünmek gerekiyor..

Eğer AK Parti, bölgede BDP'den sonraki ikinci büyük parti olmanın avantajını kullanmak için bu meselede kambura yatıyorsa, bilinsin ki bu oyun AK Parti'nin değil bizzat terör örgütü PKK'nın işine yarar..

Eğer kurulan bir kapansa, Erdoğan gibi kurt bir politikacı bu kapana ayağını kaptıracak ilk siyasetçi olur..

Bölgede Ulu Önder Atatürk'ün büstüne tırmanılıp, yüzüne Abdullah Öcalan maskesi takılması artık sözün bittiği yer, kepazelikte ise gelinen son noktadır..

Terör örgütü bu bahaneyle bölgede yeni bir gerginlik yaratırsa, bilinsin ki akacak kanda boğulacak ilk isim bu kez Ankara'daki siyasiler olur..

Başta da Erdoğan...