Sayım Çınar, gazeteci, televizyoncu Hakan Çelik ile yeni dönemi, seçim sürecini konuştu, yeni Türkiye’nin yeni seçimini değerlendirdi.
Abone olİNTERNETHABER - SAYIM ÇINAR
sayimc@superonline.com
Genel seçim havasında geçen bir yerel seçim yaşadı Türkiye, sonuçlar da bazı kesimler için büyük sürpriz oldu. Sayım Çınar, gazeteci, televizyoncu Hakan Çelik ile yeni dönemi, seçim sürecini konuştu, yeni Türkiye’nin yeni seçimini değerlendirdi.
Yerel seçimden ziyade genel seçimler havasında geçen bir seçim yaşadık. Nasıl değerlendiriyorsun seçim havasını, sonuçları?
Benim için sürpriz olmadı. Bu bir yerel seçimin ötesinde bir seçim oldu. Referandum, plebisit, güven oylaması havasında geçti yerel seçim bu sefer. Başbakan oylandı bu seçimde, pozisyonu oylandı. AK Parti bu durumdan zaferle çıktı. 17 Aralık, Gezi, tapeler, yolsuzluk iddialarının ardından girildi bu seçime. Sosyal medyaya yansıyan hava büyük bir yenilgi olacağı, büyükşehirlerin kaybedileceği yönündeydi. Eksik okuma olduğunu anlıyoruz. AKP yükseltti bile diyebiliriz oylarını. Dünya çapında araştırılması gereken bir seçimdir bu. Sosyolojik olarak incelenmesi gereken bir seçimdir. Kim kaybetti kim kazandı bunu konuşabiliriz ama kazanan temel olarak Recep Tayyip Erdoğan’dır. Karşısında kaybeden ise muhalefet, liberaller, cemaat ve aydınların büyük bölümüdür. Sosyal demokratlar başbakanın otoritesini sorguluyorlardı ve sosyal medyaya da yansıdı. Aydın ve elitler açısından da gözden geçirilmesi gereken bir durum olduğunu anlıyoruz. Sosyal medya gerçeği ne kadar yansıtıyoru oturup konuşmak zorundayız. Ne ölçüde oylara dönüşüyor sosyal medya tepkisi, bunu değerlendirmeliyiz. Liberallerin, komünistlerin, özgürlük söyleminde bulunanların, ideolojik kişilerin yoğun olarak kullandıkları bir mecra. Cemaat çok başarılıydı sosyal medyada. Öyle bir hava yaratmıştı ki yaracak AKP’yi. Saygın isimler, akademisyenler, gazeteciler var aralarında ancak siyasi bir karşılık bulamadılar.
“LİDER ÇEVRESİNDE KENETLENMELER SEÇİMLERE DAMGASINI VURDU”
Yüksek oranlı bir katılım oldu seçimlere. BDP için de bir zaferden söz edebiliyoruz bence. Sen nasıl değerlendiriyorsun BDP’nin durumunu?
Konumlarını koruyan iki parti oldu. Türkiye’nin yoğun kutuplaşması, liderler çevresinde kenetlenmelere yol açtı. Liderimiz saf dışı edilmek isteniyor, onun çevresinde kenetlenelim duygusu oldu. CHP ve MHP’liler de varını yoğunu ortaya koydu.
Beyaz Türklerin yas tuttuğunu düşünüyor musun?
Yanlış ve eksik okuma yaptılar. Komşularından ve kendilerinden müteşekkil bir dünya olduğunu düşündüler. Oysa Yozgat’ın, Denizli’nin, Kayseri’nin, Karadeniz şehirlerinin Türkiye okumaları çok farklıydı. Sayısal olarak da Beyaz Türkler kendi güçlerini ve harekete geçirebilecekleri güçleri abarttılar. Gezi, başbakanın sertleşmesi gibi durumlardan yola çıkarak farklı oy sonuçları olacağını düşündüler. Başbakanın bağırarak konuşması, öfkelenmesi Anadolu seçmeninin üstünde itici, irite edici bir durum oluşturmadı, aksine uzun adam, karizmatik adam duygusu ağır bastı. Avrupa’yla Amerika’yla, 1950’lerini düşünerek söylüyorum, karşılaştırdığımızda seçmen eğilimleri benzerlikler gösteriyor . Türkiye’nin dindar ve muhafazakar oluşu, ekonomik beklentileri gibi gerçekleri üst üste koyduğumuzda Türkiye seçmeni enteresan bir durumu ortaya koyuyor. İstikrar beklentisi içindeler. Son dönemdeki refah artışı oldu ve Anadolu güçlendi. AKP zenginlerini üretti, 20 yıl öncesine bakılınca Anadolu daha da zenginleşti. Bunların devamı için AKP’yi seçtiler. MHP ve CHP’nin bu istikrarı sağlayacağını düşünmediler.
“EKONOMİK BEKLENTİLER SEÇMEN EĞİLİMLERİNDE AĞIR BASTI”
Neden güvenmiyorlar bu iki partice sence?
Hatırladıkları zaman diliminde bu partilerin önemli bir başarıları yok. Deneyip başarılı olup olmayacaklarını denemek büyük bir risk gibi görünüyor. Endişe ağır bastı. Geldiğimiz noktada 5 – 6 aylık bir deneme yanılma sürecine girmek istemedi seçmen. Almanya’da Merkel’in de benzer bir durumu var. Tutucu, sevilmeyen bir kadın. Ancak Merkel yine de seçildi. Ekonomik beklentiler ağır bastı. Almanya dış ticaret fazlası veren bir ülke bugün ve bunu Merkel başardı.
Sarıgül kaybetti, oysa büyük beklentiler vardı. Antalya ve Ankara da kaybedildi. CHP için zorlu bir dönem geliyor gibi görünüyor.
CHP’nin bir hezimete uğradığını düşünmüyorum ama büyük başarı da kazanmadı. AKP’yle oyların eşitlenmesi ya da yakın olması gerekirdi. AKP’nin oylarında homojen bir dağılım olduğunu görüyoruz, her bölgeden oy alıyor. Diyarbakır’da CHP yok, Orta Anadolu’da yok, Karadeniz’de yok. Bölge partisi değil CHP ama sadece sahillere sıkışmış bir parti görünümünde. Türkiye’ye dağılmadan başarılı bir parti denilemez bir partiye. Tüm Türkiye’ye dağılacaksın ve temel olarak ben bu ülkeyi AKP’den daha iyi yönetirim duygusunu vereceksin. Bu duyguyu verebildi mi, pek emin olamıyorum.
“KISIK SESLE ÇIKMASININ BİLE ERDOĞAN’A PUAN KAZANDIRDI”
Suriye tapesini yaşadık çok yakın dönemde, buna rağmen AKP’nin bu oyu alması önemli.
Oy kaybedeceği alanlardan biri Suriye politikasıydı. Davutoğlu ve politikası eleştiriliyordu. Ancak Erdoğan bu politikaya son dönemde öyle bir anlattı ki paralel yapı devletin en mahrem alanlarına giriliyor, Türkiye tuzağa düşürülmek isteniyor fikrini işledi. Suriye politikasını bile kendi lehine çevirmeyi başardı. Son günlerde o kısık sesle çıkmasının bile Erdoğan’a puan kazandırdığını düşünüyorum. Eve gitmeyen, her şeyi yapan, durmadan çalışan bir başbakan görünümünde Erdoğan. Belki de liberallerde böyle bir algı uyandırmadı ama dokunmak istediği kesimler üzerinde büyük etki yarattı. Bak nasıl fedakarlık yapıyor, bu halde bile karşımızda dedirtti. Mağduriyet dilini çok iyi kullandı başbakan.
Sosyal medyada gazeteciler seçimlere ilişkin bize yanlış bilgiler verdiler diye düşünüyorum.
Gazetecilerin performansını ben de çok başarısız buldum. Önyargılarından kendilerini kurtaramadılar. Yanlış okumalar yaptılar. Türkiye’nin en önemli yorumcuları ısrarla yanlış okudular süreci. Hala da devam ettiriyorlar. Bu kadar üst üste yanlış yorum yapan gazeteci dünyanın başka hiçbir yerinde bu şekilde olduğu yerde duramaz.
Seçimleri birçok kanal verdi. CNNTurk iyi bir yayın yaptı.
Barış Tünay bence çok iyi bir ekip topladı ve geniş spektrumda farklı görüşleri bir araya getirdi. Anlaşılır grafikler CNNTurk’teydi.
“ISRARLA AYNI HATALARI YAPMAK YENİ HATALARI BERABERİNDE GETİRİYOR”
Ayşe Arman sandıktayım şeklinde twit attı ve devamında okuma yazma bilmeyen seçmenler olduğunu, bu insanların kimlere oy verdiğini merak ettiğini alaycı sayılabilecek bir dille ifade etti. Nasıl değerlendiriyorsun bu yaklaşımı?
Ne yapacağız yakacak mıyız bu insanları? Bu ülkenin gerçeği bu. Hedefimiz bunu değiştirmek olmalı, küçümseyerek, aşağılayarak olmaz. Profesör ile sıradan insanı karşılaştırmaktan, oy karşılaştırması yapmaktan vazgeçmek gerekiyor, diğer türlü elitist, seçkinci demokrasi olur bunun adı. Mahsurlu yerlere götürür. Göbeğini kaşıyan adam üzerinden bir Türkiye okuması yapılamaz. Israrla aynı hataları yapmak yeni hataları beraberinde getiriyor.
Zaman gazetesinin son dönem yayın politikasını nasıl değerlendiriyorsun?
Cemaate gönül verenler açısından en saygın mecra. Cemaatin sesi durumunda. Beni şaşırtmadı bu yönüyle, Fetullah Gülen’in görüşlerini yayınladılar, Ekrem Dumanlı röportajı da şaşırtmadı.
“BAŞLIKTA 'EY TAYYİP' DİYE HABERCİLİLK OLMAZ"
Muhalif gazeteleri nasıl değerlendiriyorsun?
Yanlış okuyan gazetecilerin analizlerini gözden geçirmelerini umuyorum. Hazin bir durum söylediklerin bu derece yanlış çıktıktan sonra yine ekranlara çıkıp konuşmak. Birgün, Evrensel, Sözcü, Cumhuriyet, Karşı gibi mecralar var ve son derece sert bir dil kullanıyorlar. Diğer tarafta Akit, Star, Yeni Şafak var. Bugün, Zaman, Doğan gurubu var diğer yanda. Bu büyük bir zenginlik. Başbakanın herhangi bir önyargı göstermeden kendisine karşı yazanlarla da bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Önyargıları kırmak gerekiyor. Keşke bir seyahatine kendisinden farklı düşünen gazeteleri de alsa. Toplumsal barışı sağlama açısından da önemli. Ben son derece saygı duyuyorum her türlü görüşe, küfür ve ırkçılık olmasın yeter. Ancak kimi durumlarda üslup sorunu var. Başlıkta “ey Tayyip” diyerek habercilik olmaz. Sosyal medyada yapılır, şaka yollu yapılır ama muhalif bir gazetenin başlığında bu olmaz.
Önümüzdeki günlerde neler bekliyor sence bizi?
Başbakan bir balkon konuşması yaptı ve cemaatle ilgili mesajlar verdi. Toplumun önemli bir bölümüne sizi de kucaklayacağım dedi. Bunu önemsiyorum, %55’lik kesimin kendini kaygı içinde hissetmemesi gerekiyor. Onları ötekileştirmeyecek politikalar üretmesini bekliyorum. Ey Üsküplüler, Ey Filistinliler diyor, ey Beşiktaşlılar, ey İzmirliler de demeli. Senin özgürlük alanına da saygı duyacağım, sınırlamayacağım mesajı vermesini bekliyorum. Cemaatin üzerine daha çok gideceğini düşünüyorum. Kendisini ihanete uğramış hissediyor. Bunu yaparken abartarak içerde ve dışarıda yeni düşmanlar yaratmamasını dilerim. Tahammülsüz zaten insanımız, bunu daha da körükleyecek durum tehlikeli olur. Toplumsal barışa ihtiyaç var, dışarıdan yatırım istiyorsak bunun ortasında yarılmış bir ülkeye gelmeyeceğini de bilmeliyiz.