BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

TGS'den geri adım yok

TGS, yürürlüğe giren ''yeni TCK'nun tüm engelleyici hükümlerine karşın, gazetecilerin bilgilendirme ödevini yerine getirmekten vazgeçmeyeceğini'' bildirdi.

Abone ol

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)Yönetim Kurulu, yürürlüğe giren ''yeni Türk Ceza Kanunu'nun tüm engelleyici hükümlerine karşın, özgür ve ilkeli gazetecilerin, halkı özgürce bilgilendirme ödevini yerine getirmekten vazgeçmeyeceğini'' bildirdi. TGS Yönetim Kurulu'ndan yapılan yazılı açıklamada, yeni TCK'nın iyi ve kötü yanlarıyla yürürlükte olduğu belirtilerek, şöyle denildi: ''Sendikal haklara saygının kalmadığı gazetecilik işkolunda çalışan basın emekçileri adına, yeni TCK'nın özellikle sendikal etkinliklere bir güvence niteliğindeki 117 ve 118'inci maddelerini iyiler hanesinde sayabiliriz. Bundan sonra 'hukuka aykırı olarak', 'tehditle' basın emekçilerini sendikadan istifaya zorlamak, Anayasal bir suç olmasının yanı sıra TCK uyarınca hapis cezasıyla yaptırıma bağlanan yasadışı bir eylem durumuna gelmiştir. Basın emekçilerinin ücretini azaltmaya ya da çalışma koşullarını kötüleştiren anlaşmalar gerektiren bir suç olacaktır.'' ELEŞTİRİLER Açıklamada, öte yandan yeni TCK'nın basın, düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili maddelerinin ise yasanın varsayılan felsefesiyle bile çelişkili olduğu ifade edilerek, şu görüşlere yer verildi: ''Yeni TCK'da suç olarak sayılan bazı eylemlerin, basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde uygulanacak cezanın artırılması ilkesinin korunması, kanunun 61'inci maddesiyle yani 'hakime takdir yetkisi' verilmesi felsefesiyle tezattır. Basın, düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili maddelerde verilen hapis cezaları ile diğer bazı maddelerdeki yaptırımlar kıyaslandığında, kanunun, kişilik haklarının korunması felsefesiyle de uyuşmadığı ortaya çıkmaktadır. Örneğin, 'kasten yaralama' fiilini düzenleyen 86'ncı maddede, insan bedenine 'acı' verilmesi ya da kişinin 'sağlığının' veya 'algılama yeteneğinin' bozulması halinde uygulanacak ceza 1-3 yıl arasında hapis cezası iken, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntülerin basın-yayın yoluyla yayımlanması halinde verilecek ceza 1.5 yıldan 4.5 yıla kadar hapistir ve para cezasına da çevrilememektedir. Yeni TCK'nın basınla ilgili hükümlerinin, kişilik haklarını korumaktan ziyade özgür ve eleştiren haberciliği sindirmek için hazırlanmış olduğu kanaatimiz, her geçen gün ortaya çıkan gelişmelerle pekişmektedir. Özellikle, yasadışı eğitim kurumu açılması halinde verilecek cezaları para cezasına çevrilebilecek ve tecil edilebilecek düzeye düşüren iktidar partisi iradesinin, basın, düşünce ve ifade özgürlüğüne hapis cezası uygulamaktan vazgeçmek için neden gösterilmediğini sormak hakkımızdır. Hırsızlık ve yağma suçlarını işleyenlere tanınan 'pişmanlık' halinde cezada indirim uygulamasından gazetecilerin 267'nci maddedeki 'iftira' suçunu işlemesi halinde yararlandırılmamasının ya da 'pişmanlık duyulduğuna dair haberin aynı yöntemle yayımlanması' gibi olanaksız bir şarta bağlanmasının amacı da basını sindirmektir. Yasada tanımlandığı biçimiyle 'iftira' ve 'hakaret' suçlarını, siyasi iktidarın temsilcilerinin mi, kamu görevlilerinin mi, yoksa gazetecilerin mi daha önce ve daha sık işleyeceğini de merak ediyoruz Siyasetçilerin, on binlerce kişiye hitap ederken işleyebilecekleri hakaret ve iftira suçlarından pişmanlıklarını, yine aynı yöntemle on binlerce kişinin karşısında itiraf etmelerini beklemek de hakkımızdır. Özgür ve ilkeli gazeteciler, yasanın tüm engelleyici hükümlerine karşın, hapis cezası tehdidi altında bile halkı özgürce bilgilendirme ödevini yerine getirmekten vazgeçmeyecektir. Basınla ilgili bazı maddelerde değişiklikler yapılırken verdikleri sözleri tutmayarak geleceğe yönelik düzenlemeler bakımından da güvensizlik yaratan siyasi iktidar, cezaevlerinin gazetecilerle dolmasının siyasi sorumluluğunu da şimdiden kabullenmiş olmalıdır.''