BIST 9.424
DOLAR 34,42
EURO 36,44
ALTIN 2.840,10
HABER /  GÜNCEL

Tetikçilik mi vatanseverlik mi?

Alaattin Çakıcı ve Faik Meral isimlerinin ortaya çıkmasından önce MİT’te bir dönem yozlaşma yaşandı mı? Yalçın Bayer yozlaşmayı istihbarat uzmanı Bekir Çınar'a sordu.

Abone ol

Asala terörüne karşı Devletin bir dönem kullandığı isimlerin daha sonra karanlık işlere bulaşması yeni bir tartışmayı daha alevlendirdi. Çakıcı'nın yakalanmasının ardından vatanseverlik edebiyetı yine yaygınlaştı. Hürriyet'ten Yalçın Bayer, Polis Akademisi’nde güvenlik ve istihbarat konularında dersler veren Bekir Çınar'a sordu. Çınar da MİT'teki yozlaşmayı anlattı. İşte sorular ve verilen cevaplar: Biz vatan için neler yaptık POLİS Akademisi’nde güvenlik ve istihbarat konularında dersler veren Bekir Çınar, ‘Devlet Güvenliği, İstihbarat ve Terör’ adlı kitabında, ‘İstihbarat faaliyetlerinde bulunmak, uzmanlık gerektiren bir meslektir. Zira işin önemi ve çalışmanın gizliliği açısından böyle bir zorunluluk vardır. Her insanın yapacağı meslek değildir. Yıpratıcı ve yorucu olduğundan vücutça, zihinde sağlam ve dayanıklı insanlardan oluşması gerekir. İkinci olarak bu insanların bu işi yapabilecek yetenekte olmaları ve bu yeteneklerini meslek içinde geliştirmeleri gerekir’ diyor. İstihbarat mesleğinde kullanılan ajanlar, çabuk deşifre oldukları için kısa süreli çalıştırmaları gerekiyor. Ama bizde böyle olmuyor. Bu bilgileri aktardıktan sonra emekli bir istihbaratçı ile son gelişmeleri konuşuyoruz: TETİKÇİLİK-VATANSEVERLİK Alaattin Çakıcı ve Faik Meral isimlerinin ortaya çıkmasından önce MİT’te bir dönem yozlaşma yaşandı diyebilir miyiz? Özellikle ANAP ve DYP dönemlerinde evet... Bu ülkede ASALA terörü gerekçe gösterilerek çok ‘kahramanlar’ ortaya atıldı. 1980’lerden itibaren ortaya çıkan Ermeni ASALA terörüne karşı MİT’in, bazı ülkücüleri kullandığı bilinen bir gerçek... ‘Tetikçiliğin’, vatanseverlik sayılması 12 Eylül döneminde başladı. M. Ali Ağca’nın kaçırılması milat olabilir... Daha da ileriye gidersek, ‘komünizm tehlikesi’ne, teröre, silah ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı devlet içinde kendilerine ‘vatansever’ adını verenlerin bizi bugün nerelere getirdiği ortada... Kimdi bu ‘vatanseverler’?.. Dediğim gibi genellikle ülkücü kesimlerdendi; bunlar kadrolu personel değillerdi. ‘Eleman’ olarak adlandırılıyorlardı; gerçek güvenlikçi deyimiyle dosyası kabarık ‘çürük’ insanlardı. Ancak burada MİT’in peşinen suçlanmaması gerekiyor; bu tip insanlar her kurumda çıkabiliyor. VATAN-MİLLET EDEBİYATI Bu kişilerin ‘görevlerinden’ sonra ortaya çıkıp konuşmamaları, deşifre olmamaları gerekmiyor mu? Bu konuda MİT’in kendine özgü bir yasası vardır. Meslek sırlarını öğrenmiş fakat kadrolara atanma niteliklerinden yoksun kişilerin varlığı her istihbarat birimi için sıkıntıya sebep olabilir. Bunların görevleri bittiğinde mafya álemine girip ‘Ben MİT’tenim’ deyip ‘vatan-millet-Sakarya edebiyatı’ yapmaları gülünç değil mi? MESUT YILMAZ NE DEDİ? Devletin güvenliği için ciddi sıkıntı yaratan yozlaşma ne zaman başladı? 20 yıl kadar gerilere gidin... Hükümetlerin düşürülmesine kadar devam etti bu süreç... Bu konuda birçok belge ortaya çıktı; dönemin Kontrterör Daire Başkanı olan Mehmet Eymür’ün adı öne çıkıyor burada. Mesut Yılmaz, muhalefette olduğu dönemde Tansu Çiller’in emriyle Mehmet Eymür tarafından konutunun dinlendiğini söylemedi mi? Alaattin Çakıcı’nın yakalanmasından sonra ABD’den merkeze çağrılan Eymür, emeklilik kararına karşı direnince şeker fabrikalarına müşavir olarak atanmadı mı? Çakıcı ile ilişkilerine gelirsek... Doğan Yurdakul-Cengiz Erdinç’in ‘ÇETE’LE’ adlı kitabında Abdullah Çatlı’nın ekibinde Abdurrahman Buğday, Sami Hoştan, Haluk Kırcı, Mehmet Gözen ve Sedat Peker’in isimlerinin yer alması bir tesadüf mü? Çatlı ve ekibine kimler sahip çıktı o zaman? Hatırlanırsa, bu isimlerden Haluk Kırcı, Bahçelievler’de 7 TİP’linin öldürülmesi olayında yer aldı. Mahkûmiyeti ile ilgili tartışmalar sırasında tahliye edildikten sonra o da bu hükümet döneminde yurtdışına kaçtı. Şimdi nerededir acaba? Yargıya intikal eden uyuşturucu kaçakçılığı, adam kaçırma, haraç alma ve çeşitli kurşunlama olaylarını çok yaşadı Atatürk’ün Türkiyesi. Çakıcı!... En son Fransa’da yakalandığı zaman suç dosyasında hepsi de ‘MİT ile çalıştığı’ dönemde olmak üzere adam yaralama, tehdit, öldürmeye azmettirme, haraç alma gibi tam 35 ayrı olay adliye kayıtlarında yer alıyor. 1985’ten bu yana hakkında 13 kez yakalama kararı çıkartıldı. Daha önce de Atilla Yılmazer, Atilla Vural ve Nuri Ayyıldız adına (yeşil pasaport) sahte pasaportlar kullandı. ‘Turizm müşaviri’ Nedim N. Acar adına düzenlenmiş gerçek bir diplomatik pasaport kullanmışlığı da var. Son olayda ise emekli MİT mensubu Faik Meral’ın yeşil pasaportu... Bunları kim verdi, kim sağladı? Çakıcı’ya pasaport veren Faik Meral... ‘Ben 1987’de Paris’te bulundum’ diyor. Hatırladığım kadarıyla ASALA terör örgütünün eylemleri, 15.7.1983’te Orly Havaalanı baskını ile bitti sayılır. Ondan sonra münferit saldırılar oldu, o ayrı... Gazetelerde okuyoruz; işadamlarını korkutmuş, uyarmış, para istemiş Meral... Söylediğim gibi MİT bünyesinde mesleğe girerken, şunu şunu yapmayacağım diye hükümleri olan yasaya istihbaratçı olarak riayet etmiş mi? ‘Terör uzmanı’ diye orada burada konuşması ve sahte MİT kimliği kullanması karşısında uyarılmış ama hakkında bu yasaya göre ne yapılmış? Kocaman bir hiç. Hukuk mukuk hak getire. EYMÜR NELER YAZIYOR? Mehmet Eymür, ABD’den yayın yaptığı internet sitesinde Faik Meral’i ‘esprili, zeki, gayretli bir istihbarat memuru olarak tanıdım’ diyor. Ben de okudum... Dahası var ama onun MİT Müsteşarlığı’na gelmek için çok uğraştığını ve bazı temaslarda bulunduğunu duyduğunu yazmış; hatta Alaattin Çakıcı ile münasebeti olamayacağını düşünüyormuş. Ancak sonunda ‘Vah be memleket nerden nereye gelmiş... Olmadı Faik, olmadı. Sen birkaç kuruşluk menfaat için benliğini, kimliğini yıllarca çalıştığın mesleğini satmışsın. İyi bir istihbaratçı ve terör uzmanıydın Faik, yazık oldu sana’ diyor. Timsahın gözyaşları değil mi? Peki, Eymür’ün ‘Çakıcı ile ASALA’ya karşı birlikte çalıştığı filan yalan. ‘İsmi hiç bilinmeyen o sessiz hakiki kahramanlara haksızlık edip yeni kahramanlar, efsaneler yaratma’ demesine ne diyorsunuz? İlginç değil mi? Kendisini ortaya çıkan bu işlerin içinden sıyırmak istiyor. Alaattin Çakıcı’yı Rodos’a kaçıran yat sahibi Mehmet Salih Hantal’ın, Antalya Varsak’ta Polar buz fabrikasında ortaklığı yok muydu? Beşiktaş Kulübü’nde Çakıcı’ya vizeyi alan Kerem Eymür, Mehmet Eymür’ün yeğeni değil miydi? GERÇEK KAHRAMANLAR Çakıcı’ya ilk kaçışında yardımcı olan Pekin’deki MİT görevlisi Yavuz Ataç... Dış Operasyonlardan Sorumlu eski Daire Başkan Yardımcısı’ydı. Çakıcı’ya, ilk kaçışında ‘kırmızı’ pasaport temin etmekten hakkında soruşturma açılınca emekliliğini istemek zorunda kaldı. MİT’te bir ara dengeler değişince Çakıcı’nın, Ataç’ı MİT Müsteşarlığı’na getirttirmek istemesi ilginç değil mi? Atatürk’ün kurduğu ve cumhuriyetin en temel kurumunda bu yaşananlar çok üzücüdür. Mehmet Eymur bu hükümet döneminde Şenkal Atasagun’un yerine MİT’in başına geçmek için kulisler yürütmüş, ancak başarılı olamayınca yeniden Amerika’ya dönmüştür. Bu olanlar karşısında eski MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas’a yanarım bugün... Kimse kahramanlık yapmasın, Ermeni terörü için gerçek savaş verenlere karşı günah işlemesin. Onlardan bugün ikisi halen hayatta; biri asker biri de sivil... Sanırım yaşananları ibretle izliyorlardır. Yazı:Yalçın Bayer Kaynak:www.Hurriyetim.com.tr