BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Terörün kanlı bilançosu

Dünya terör tehdidinden yakınıyor; ama bu tehdit, Türkiye'de yıllardır var. 12 Eylül öncesi siyasi kamplaşmalar, PKK terörü vs. İşte Türkiye'de terörün kanlı bilançosu.

Abone ol

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Türkiye’de 1979-2004 yılları arasında yaşanan 97 bin terör olayı sonucu 42 bin
976 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

"İstanbul Demokrasi ve Küresel Güvenlik Konferansı"nın açılışının ardından düzenlenen panelde konuşan Prof. Dr. Özcan, Türkiye’deki terörist faaliyetlerin 1961 Anayasası’ndan sonra başladığını, 1971-1980 yılları arasında artan terör olayları nedeniyle günde neredeyse 20 kişinin öldüğünü anlattı.

Prof. Dr. Özcan, 1979-1983 yılları arasında 40 bin 37 terör olayı meydana geldiğini, aynı yıllar arasında yapılan değerlendirmeye göre de 12 Eylül öncesinde 32 bin kişinin hayatını kaybettiğini, sonrasında ise bu rakamın 7 bine düştüğünü kaydetti.

1975-1983 yılları arasında ise 3 bin sivilin hayatını
kaybettiğini, teröristlerle birlikte bu rakamın 5 bin 624 olduğunu dile getiren Prof. Dr. Özcan, 1984-2004 yılları arasında da en çok terör olayının 1993’te yaşandığını bildirdi. Prof. Dr. Özcan, bu tarihler arasında yüzde 66’sını bölücü örgüt PKK’nın gerçekleştirdiği terör olaylarında 10 bin kişinin öldüğünü belirterek, "1979-2004 yılları arasında yaşanan 97 bin terör olayı sonucu 42 bin 976 kişi hayatını kaybetti. Türkiye’de halen 5 bin teröristin yaşadığı belirlendi. Terörle mücadele için 100 ile 120 milyar dolar arasında para harcandı. Bu rakam, Türkiye’nin toplam borcuna tekabül ediyor" dedi.

ABD’de yaşanan 11 Eylül olaylarından sonra terörün insanlık suçu haline geldiğini ve ortak hareket edilmeye başlandığını dile getiren Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ılımlı bir Müslüman ülkesi olarak görülen Türkiye’nin işbirliğinin ABD’ye göre önemli olduğunu söyledi.

Türkiye’nin teröre karşı savaşta partner durumuna geldiğini, buna da "stratejik ortaklık" denildiğini ifade eden Prof. Dr. Özcan, Avrupa’nın ise terörle mücadeleye Türkiye’den farklı baktığını, Türkiye’nin terörle mücadelesinin Avrupa’da "bireysel hakların engellenmesi" olarak görüldüğünü kaydetti.

Sorbonne Üniversitesi Öğretim Üyesi Kriminolog Alain Bauer de teröristler ve suçluların küreselleşmeyle birlikte kendi reklamlarını yaptıklarını, kurum ve kuruluşlar oluşturduklarını anlatarak, buna örnek olarak mafyayı gösterdi.

Avrupa’nın suç alanında başı çektiğini kaydeden Bauer, Avrupa’da polis ve adalet sisteminin yapacağı çok şey olduğunu, kara paranın aklanması konusunda da yetersiz kalındığını söyledi.

"TERÖR ÖRGÜTÜ EL-KAİDE"

Bauer, terör örgütü El-Kaide’nin ortaya çıkmasından bu yana 10 yıl geçtiğini ve örgütle ilgili onlarca kitap yazıldığını ifade ederek, "Ama yazılanların bir kısmı doğruydu. Örgütün piramit bir yapılanması yoktur. Bulutsu bir yapıları vardır. İnsanlar bu örgütle ilgili bilgi sahibi değildir. Usame bin Ladin bu örgütün lideri değil, belki ruhani lideri, belki sözcüsü olabilir. Kimin neye karşı mücadele ettiğini bilmediğimiz bir yapılanmaları vardır" dedi.

Afganistan’daki mağaraların örgütün karargahı olmadığını savunan Bauer, El-Kaide’nin yapılanması ve hareket tarzının da görmezden gelindiğini, intihar eylemlerinin köküne inilerek örgütün yapısı hakkında bilgi edinilmeye çalışıldığını kaydetti.

Bauer, terör örgütleriyle mücadelede polisler ile politikacıların birlikte çalışmasının önemine de işaret ederek, Türk polisinin bu alandaki hedeflerini gerçekleştirmede kararlı olduğunu gördüklerini sözlerine ekledi.

Cleveland Eyalet Üniversitesi’nden Prof. Dr. David Forte de radikal İslamcılar arasındaki çatışmaların hiçbir zaman gerçek dinin parçası olamayacağını vurguladı.

Demokrasinin sağlanması için hükümetlerin hukuk devleti ilkesine uyması gerektiğini belirten Forte, bu şekilde de hükümetlerin sivil toplum kuruluşlarına adil davranacağını söyledi.

Forte, üniversitesindeki Müslüman öğrencilerinin kendisinden danışman olarak yardım istediğini anlatarak, "Bunlar, Türk öğrenciler. Derin dini inanışları nedeniyle Hıristiyanlığa saygı gösterdiklerini görüyorum. Böyle bir anlayış olması gerekir" diye konuştu.

Kaynak: