Gönlüm ve duygularım gaziden, aklım hukuktan yana diyen Özkök, teröriste ödül, gaziye ceza mı verildi diye soruyor.
Abone olHürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde, Hayata Dönüş operasyonunda ölen bir örgüt üyesinin ailesine ödenen 109 milyar lira tazminatla, bir Güneydoğu gazisinin tazminatının geri alınmasını olayını kıyaslıyor.
İşte Ertuğrul Özkök'ün yazısı:
Gönlüm gazide, aklım hukukta
Bir genel yayın yönetmeninin bazen okuyucuları ile paylaşmak istediği zor anlar vardır.
Bunlardan birini önceki gün yaşadık.
Hislerimiz ve aklımızın birbirine böylesine girdiği bir ‘‘mesleki vakayla’’ az karşılaştık.
GAZETECİLİK OKULLARINA
Bu olay belki hukuk ve gazetecilik okullarında da incelenir diye yazmak istiyorum.
Önümüzde iki haber vardı.
İstanbul İdare Mahkemesi, ‘‘Hayata Dönüş’’ operasyonu sırasında ölen TKEP-Leninist örgütü üyesinin ailesine 109 milyar tazminat ödenmesine karar vermişti.
İkinci haber ise Sivas'tan gelmişti.
Sivas Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi, bir Güneydoğu gazisine verilen tazminatın geri alınmasını kararlaştırmıştı.
Kısaca ayrıntılarına hiç girmeden önümüzdeki haberlere baktığımızda şöyle bir tablo ile karşı karşıyaydık:
‘‘Teröriste ödül, gaziye ceza.’’
Bu, belki hepimizin içindeki öfkeyi de dışa vuran manşet olurdu.
Ancak önümüzdeki tablonun başka bir yanı daha vardı.
Her ikisi de mahkeme kararıydı.
Yani bağımsız yargının verdiği kararlardı.
Bir an kendinizi o gazinin yerine koyup düşünün.
Hayatınızın en güzel yaşlarındasınız.
Ülkeniz için Kuzey Irak'ta mücadele verirken içinde bulunduğunuz araba mayına çarpmış ve iki bacağınızı kaybetmişsiniz.
Akranlarınız gezip eğlenirken, siz tekerlekli bir sandalyeye mahkûm kalmışsınız.
Ve uğruna çarpıştığınız, uğruna iki bacağınızı kaybettiğiniz bu devlet, size verdiği 57 milyar lirayı faiziyle geri istiyor.
NE HİSSEDERDİNİZ
O genç adamın verdiği tepkinin aynısını siz de vermez miydiniz?
Belki de daha fazlasını verirdiniz.
Üstelik ortada daha vahim bir durum vardı.
Mahkeme, devletin size verdiği 57 milyar lirayı geri isterken, bir başka mahkeme, devletin ‘‘terörist’’ diye tanımladığı bir kişinin ailesine 109 milyar lira tazminat ödenmesini kararlaştırıyordu.
PKK olayını yaşamış, onun acılarına katlanmış bir ülkenin vatandaşı, bu iki karar karşısında isyan etmez de ne yapardı?
Genç gazi karşısında hepimiz çok duygulandık.
Ama dediğim gibi bunların her ikisi de bağımsız yargının kararlarıydı.
İşte o nedenle aynı gün önümüze gelen bu iki olay, hem hukukçular hem de gazeteciler açısından çok ilginç bir ‘‘vaka’’ oluşturuyor.
Sivas'taki hákim olaya hukuki açıdan baktığı zaman ne yapabilirdi?
Sonuçta bu olay ‘‘vatandaşla devlet arasındaki’’ hukuki bir sorundu. Gazi, iki defa tazminat aldığı için İçişleri Bakanlığı mahkemeye başvurup ikinci tazminatı geri istiyor.
Ben hukukçu değilim, ama belki de hákimin yaptığı, şekli hukuk açısından doğruydu.
Yani bağımsız mahkeme, yasalara uygun kararını vermişti.
İstanbul'daki olaya gelince.
Yargı, ‘‘terörist’’ diye bilinen bir kişinin hakkını da savunmuştu.
GÖZLERİ BAĞLI YARGI
Daha da önemlisi, ilerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidebilecek bir vakada, Türk iç hukuku olayı kendi çözmüştü.
Eğer, elinde terazi tutan yargı, karşısındaki kişinin ne olduğuna bakmadan karar dağıtacaksa, hákim burada da kararını vermişti.
Dolayısıyla hukuki açıdan bir sorun yoktu. Tam aksine, Türk yargısı belki de Avrupa Birliği hukukuna bile örnek olacak bir karar vermişti.
Bunu çevremdeki insanlarla tartıştım.
Tepkilerin yüzde 90'ı aynıydı.
Yani hem İstanbul'daki mahkemenin, hem de Sivas'taki mahkemenin kararına tepki gösteriyorlardı.
Hepsi gazinin yanındaydı. Hepsi cezaevinde ölenin ailesine tazminata karşıydı. Dün gazetemize gelen telefonlar da aynı gerçeği ortaya koyuyordu.
Telefon eden hemen herkes, o parayı ödemek için gazinin hesap numarasını istiyordu.
SONUÇ
Peki sonuç? Bana göre sonuç şuydu:
Bu olayda hukuk da iyi sınav verdi, kamuoyu da.
Yani yargı hukuka sahip çıktı, halk da gazisine... Peki ya benim görüşüm?
Benimki aynen böyle.
Gönlüm ve duygularım gaziden, aklım hukuktan yana...