BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Terim deyince ilk akla gelenler

Fatih Terim nasıl birisi? Egoist mi süpermen mi? Futbolcuları nasıl motive ediyor? İtalya ona ne kazandırdı? Peki ya talebeleri onun için ne düşünüyor?

Abone ol

Müfit’in karısı insanlarda 2 lop varsa, Fatih Hoca’da 4 lop vardır der, yalan mı? Çalışır kafam. Çok iyi bildiğim bir şey var. Bu ülkede benden nefret edenler bile beni takdir ediyor, diyor Fatih Terim.

Milli Takım’ın Bulgaristan’la yaptığı dostluk maçı öncesinde Sofya Hilton’un kral dairesinde konuşuyoruz. Heyecanlı, mağrur, tavizsiz ve her zamanki gibi karizmatik. Tepeden tırnağa Nike giymiş. Çorabının üzerinde Fatih Terim yazıyor. Ben hayretler içinde ‘Çorabınızda adınız yazıyor’ deyince, ‘Bir tekstilci arkadaş üretmiş, bu Nike değil’ diyor. Röportaj süresince ‘Ben meşhur ettim’ dediği aromalı purolarından bol bol tüttürüyor. Söz dönüp dolaşıp egoya geliyor. ‘Benim egom şişik değil. Ben nelerle karşılaşıyorum bir bilseniz. Her sabah arayıp bağlılıklarını bildirenler var. Bulgaristan’a indiğimde havalimanında Atatürk’ün hayatını yazan bir kitap hediye ettiler. ‘Siz futbolun Atatürk’üsünüz’ dediler. Tövbe, tövbe!’ 

9 yıl aradan sonra ilk kez Milli Takım ile kamp yapıyorsunuz? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

- Heyecanlıyım. Başka söze gerek yok. Dokuz sene sonra ilk defa. Biliyorsunuz ben geçmişte altı sene, 90-96 yılları arasında Milli Takım antrenörlüğü yaptım. Türkiye gibi istikrar arayan bir ülkede çok uzun bir zaman diye düşünüyorum.

Siz teknik direktörlük yaptığınız takımlarda takımın mali probleminden, futbolcunun psikolojisine kadar her şeyle ilgilenirdiniz. Detaycılığınızla tanınıyorsunuz. Şimdi ‘Milli Takımlar Başsorumlusu’ oldunuz. Ümit Milli Takım, A Milli Takım, Genç Takımlar ve Olimpik Milli Takım size bağlandı. Başınıza nasıl bir dert açtığınızın farkında mısınız?

- Ben bu göreve yarışmak için geldim. Öncelikle A Milli Takım’ın yarışması için çalışacağım. Ama bu yarışma bilgilerimi, becerilerimi, tecrübelerimi diğer arkadaşlarıma aktarmama engel değil. Ben aynı anda birçok işe rahatlıkla yetişebilirim.

Siz süpermen misiniz?

- Yok canım, estağfurullah. Kolaycı değilim, hepsi bu! İşin kolayına kaçsam ayda bir ya da iki ayda bir oynanan maça konsantre olurum, iş biter. Hafta sonları lig maçlarını izlerim. Oyuncuları takip ederim. Milli maça üç gün kala Milli Takım’ı açıklarım, gelirim maçları oynarım. Hiç de yorulmam. Çok da rahat bir iş olur. Ama bu benim tarzım değil. Ben fazla sorumluluktan hiç şikayet etmedim. Üç şehre de giderim, altı şehre de giderim. Elimden gelenin fazlasını yaparım. Hiç de gocunmam. Yetişebildiğim yere yetişirim. Benim çalışma şeklim böyle. Hayatım bu. Lideri böyle gören insanların da başka türlü çalışması beklenemez. Dolayısıyla başarı gelir, diye düşünüyorum.

KÖLN’Ü, BERLİN’İ BİR SALLAMAK GEREK

 Göreve gelir gelmez 5 yıllık kalkınma planı yaptınız. ‘75 milyonluk ülkede, 75 tane futbolcu çıkmaz mı’ dediniz ve işe koyuldunuz. Şimdi Evliya Çelebi gibi gezip gelecek vaat eden futbolcu mu arayacaksınız?

-Aynen öyle. Ben başta olmak üzere tüm antrenörler, tüm bölge antrenörleri, hatta tüm ülke bu dev aramaya katılacaktır. Biz bunu daha önce yaptık. Şimdi daha iyisini yapacağız. Tüm Türkiye’yi gezdikten sonra, Almanya’ya da gideceğim. Çünkü orada 4-5 milyonluk bir ülke var. Köln’ü, Berlin’i, Hamburg’u da bir sallamak gerekiyor. 

Bir zamanlar ‘Ben teknik direktörlük ceketimi astım’ dediğiniz için Milli Takım’ın başına geçmekte hayli direndiniz. Ama o kadar çok baskı geldi ki vatan haini ilan edinmekten çekindiniz ve ikna oldunuz. Mutlu musunuz? Bazen kararlardan dönmenin iyi olabileceğini gençlere tavsiye eder misiniz?

- Etmem. Herkes sözünün arkasında dursun. Ben hayatım boyunca, bütün sözlerimin arkasında oldum. Çalışmadığım süre boyunca bana onlarca teklif geldiğini tahmin edersiniz herhalde? Kabul ettiğim kulüp herhangi bir kulüp değil. Milli Takım’dan bahsediyoruz. İşin içine milli duygular girdi. Bu sözden dönmek değildir bence. Türkiye için çalıştığımı düşünüyorum, en azından böyle teselli buluyorum.

PAROLA: BASKI YOK PERFORMANS ÇOK

İtalya’dan, Milan’dan, Avrupa futbolundan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?

- Kazanmanın da kaybetmenin de çok doğal olduğunu öğrendim. Adamlar futbolun bir oyun olduğunun farkında. Bizim yendiğimiz Milan - Inter derbisinden sonra, 12 futbolcu gece kulübüne gitmiş. 7’si Interli, 5’i Milanlı. Kazanan da eğleniyor, kaybeden de. Baskı yok, performans çok. Parola bu! 

Motivasyon konusunda uzman olduğunuz dilden dile dolaşıyor. Doğru mu?

- Ben motivasyonu başka türlü algılıyorum. Önce işin tüm değerlerini yerine getireceksin, sonra motivasyon olayına gireceksin. Yani öncelikle oyuncuyu teknik olarak, fizik olarak, taktik olarak ve sistem olarak hazırlayacaksın. Sonra hazır olan bünyenin kalbine ve gönlüne girerek motive edeceksin. Yoksa ‘Haydi arkadaşlar, hep beraber’le maç kazanılmaz.

YARDIMCILARINA VE FUTBOLCULARA SORDUK

Fatih Terim deyince aklınıza ilk gelen nedir?

Oğuz Çetin: Fatih Hoca demek güven demek.

Eser Özaltındere: Karizma

Mehmet Özdilek: Güven, dürüstlük, bilgi ve otorite.

Bülent Korkmaz: Türk futboluna damgasını vurmuş bir teknik adam.

Emre Belözoğlu: Başarı, hırs, azim, disiplin, sevgi ve kazanma isteği.

Hamit Altıntop: UEFA kupası 2000.

Hasan Şaş: Türk futbolunun önderi.

Serhat Akın: İmparator ve başarı.

İbrahim Toroman: Bilgi birikimi, tecrübe, otorite ve güven.

Okan Buruk: İmparator.

Fatih Tekke: Çok başarılı teknik adam, çok karakterli ve karizmatik bir insan.

Stres bize uzak bir hadise değil arkadaşımız olur

Dudaklarınızı yediğinizin farkında mısınız?

- Evet, zaman zaman yiyorum. Bu alışkanlık meselesi. Stresle alakalı. Stres bize çok uzak bir hadise değil. Hatta arkadaşımız olur. Dudaklarımı yediğimi fark etmiyorum bile. Maçı çok farklı kazanıyorken bile stresli oluyorum. Bazen o andan itibaren bir sonraki maçın stresine giriyorum. 

Hiç psikiyatrdan yardım aldınız mı?

- Profesyonel yardım almanın çok mantıklı olduğunu düşünüyorum. Özel bir seansa gitmiyorum. Ama etrafımda görevli psikolog arkadaşlarım var. Gerektiği zaman onlarla konuşuyorum.

Egonuzu kontrol altına almak için herhangi bir şey yapıyor musunuz?

- Kafamı boşaltmak, stres atmak için bahçeyle uğraşırım.

Peki siz şişko egolu olduğunuzu kabul ediyor musunuz?

- Bilmiyorum. Dışarıdan öyle gelebilir. Ben, ben, dediğim zaman ukalalık yapmak istemiyorum. O bir egonun devamı değil. Masum bir ben o kadar. Genelde biz derim aslında. Ekibime güveniyorum. İyi yapanlardan Allah razı olsun diyorum. Hep biz diyorum ama ağzımdan bir tane ben kaçırınca o gündeme geliyor. Bazen fazla ben diyorum galiba. Olabilir hatamı kabul ediyorum ama kötü niyetli olmadığımı söylemek isterim. E yaptığım bir şeyi de ben yaptım, derim yani. Deli zekası var bende... Müfit’in karısı hep söyler, insanlarda iki lop varsa, Fatih Hoca’da dört lop vardır der, yalan mı? Öyle işte... Çalışır benim kafam.

Kırılmış duygularımı onardım

Bir sezon futbola ara verdiniz. Hiç çemberin dışından bakabildiniz mi?

- Tabii baktım. Her işte bir hayır var dedim kendimle, ailemle, arkadaşlarımla ilgilendim. Geçmişi irdeledim, doğruyu yanlışı gördüm. Kendimle hesaplaştım, kendimi dinledim, kendimi yargıladım. Gelecek hayatta yapacaklarımı ve yapmayacaklarımı tanzim ettim. Hedeflerimi belirledim. Biz kötü geçirdiğimiz günlerin önemini biliriz. Önce iğneyi kendime batırdım sonra kırılmış duygularımı onardım. Ama hiç futboldan uzak kalmadım. Kendime kurduğum elektronik sistem sayesinde ikinci lig maçlarını bile canlı izledim. Hafta sonları Türkiye’den ve Avrupa’dan 20’ye yakın maç seyrediyordum.

Köşe yazmayı ya da futbol yazarı olmayı hiç düşünmediniz mi?

- Asla. Bu benim en önemli prensibime aykırıydı. Çok ağır teklifler almama rağmen ne tek satır yazdım, ne televizyon programı yaptım. Ben o işleri ancak emekli olduğumda yaparım. 

Size ne verseler hayatınızdan futbolu çıkarırsınız?

- Çıkarmam. Benim işim bu. Futbolculuğu bir günde bıraktım. Gittim teknik direktöre, bırakıyorum, dedim. 31 yaşındaydım. Futbolu hayatımdan çıkaracağım zamanı ben tayin ederim. 

Haber: Sibel Arna
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr