BIST 9.949
DOLAR 35,24
EURO 36,72
ALTIN 2.981,57
HABER /  POLİTİKA

Teoman'dan Kürt açılımına tam destek

Demokratik açılımı CHP değil de AKP yaptı diye desteklemeyenlerin durumunu "utanç verici" olarak niteleyen Teoman bakın neler söyledi?

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen cumartesi, sanatçılarla buluşarak destek istedi mesela, “siz de elinizi taşın altına koyun” dedi.

Şarkıcı Teoman da o sanatçıların arasındaydı... Kahvaltının ardından Star Gazetesi'nden Fadime Özkan, kendisiyle uzun bir söyleşi yaptı.

Demokratik açılımı CHP değil de AKP yaptı diye desteklemeyenlerin durumunu “utanç verici” olarak niteleyen Teoman, "Hükümeti bu konuda samimi buluyorum" dedi ve ekledi;

İşte Teoman'la yapılan şöyleşi;

Başbakan sanatçılarla buluşup demokratik açılımı anlattı. Siz de oradaydınız, nasıl geçti buluşma?

Valla güzel bir buluşmaydı. Ama hemen- oradaki tüm tereddütlü sanatçılar adına konuşuyorum- şunları da söylemek zorunda hissediyoruz kendimizi; AKP’yi normal, meşru bir siyasi parti olarak görüyoruz; Doğru bulduğumuz fikirlerini destekleyip, doğru bulmadıklarımızı da reddederek. Şakşakçısı olup, yalakalık yapmaya gitmedik yani. "Demokratik açılım" AKP'nin değil, Türkiye'nin derdiydi ve biz de bu konuyu dert ediyorduk.

Davete icabet etme nedeniniz ne, kişisel olarak?

Belki bir işe yararım diye. Çok büyük bir mesele var ortada. Demokratik açılım denince, sorunun çözülmesi için insanların konuya destek vermesi gerekiyor. Tersten de negatif bir propaganda var ve onlarla savaşılması da çok zor. Belden aşağıya vuruluyor, garip kavramlar kullanılıyor, insani kavramlardan yola çıkılmıyor." Teröre 300 milyon dolar harcadık" lafı bile rencide ediyor beni. Orada ufacık çocuklar öldürülürken.

Canınızı acıtan şey de bu mu?

Burasıdır. Geçmişte ne olduğunu, Kürtlerin ne çektiğini hepsini biliyorum ama beni şimdi yaşayan o çocuklar ilgilendiriyor. O yüzden oradaydım. 80’lerden gelen büyük bir ezber var ve insanlar üzerine pek düşünmemişler. ‘Vatan bölünmez’den başlayan üç beş cümleyi söylüyorlar ama konu hiç umurlarında değil. Gerçeği söylesinler. İstanbul’dalar, hayatlarını yaşıyorlar, konu gündeme geldiğinde ezbere ve kalpsizliğe sığınıyorlar. Sanki bu işe çok da inanıyorlarmış gibi. Ben de sinir oluyorum.

HÜKÜMET GAYET SAMİMİ VALLA

Hükümeti demokratik açılım konusunda samimiyetsiz bulanlar da var?

Ben gayet samimi buluyorum valla. Ayrıca kimin samimiyetsiz bulduğuna, onların ne yaptığını da bakmak lazım ki ne düşündükleri bizim için önemli olsun.

Başbakanın sanatçılarla buluşmasının demokratik açılıma nasıl bir katkısı olur? 

Ben  halktan bir kişiyim fakat biraz daha ünlü olduğum için, belki insanlar üzerinde bir etkim vardır diye bir umutla böyle bir şey yapıyorum. Orada hiç birimiz yeni bir şey öğrenmedik ama dertleştik. Herkesin aynı kalp hattında olduğunu gördük. Bir umut bu: Toplumsal uzlaşı diyorsak her bir kişinin açılımı desteklemesi önemli. Yoksa bu nasıl olsa çözülecek ama ne kadar erken olursa, belki bir çocuk daha az ölecek. Herkesin bir şey yapması lazım. Özdemir Erdoğan çok güzel şeyler söyledi. Özellikle İbrahim Tatlıses çok güzel konuştu. Çok tanımazdım ama Nihat Doğan fıstık gibi konuştu. En azından sanatçılar olarak mini bir toplumsal uzlaşıda anlaştık. Ne kadar işe yararız bilmiyorum. Ama bir kişiyi bile ikna etsek iyi. Olup bitenler beni vicdanen çok rahatsız ediyordu, inşallah bu süreçte vicdanımız temizlenir.

İBO GÖNLÜMÜN SULTANI OLDU

İbrahim Tatlıses’i niye özellikle çok beğendiniz?

Söz alan birileri , telif haklarından korsanlardan lafa girdi. Kanıma dokunuyor bu. Orada çoluk çocuk ölüyor. İbrahim Tatlıses kalktı ve “Acil serviste, önce ağır yaralı olana bakılır. Bu sorun da böyle çözülür. Önce ağır yaralı olduğumuz, acil çözüm isteyen şeylerle uğraşalım” dedi.hem çok duygulu , hem de teatral bir şeyler söyledi sonra. Gönlümün sultanı oldu.

Bazı korkulardan bahsedenler var: Demokratik açılım iyi güzel de Kürtler de ülkeyi bölecek vs gibi.

Daha evvelden bütün bu işkenceler, Diyarbakır cezaevindeki işkenceler bölüneceğiz diye yapılmadı. Sonradan ne yapıyorsunuz lan, denince böyle bir bölüneceğiz korkusu çıktı ortaya. Geçelim. Kaldı ki böyle bir ihtimal var diye de vahşi mi olalım? Herkesi ezelim mi, köylerini mi yakalım, çoluk çocuğu hapse mi atalım? Bana sorarsan bölünelim gitsin, o çocuklar öleceğine. O korku toplumsal bir paranoya. Kimse de gerçekten inanmıyor buna.

BENİ DE BOYKOT ETTİLER

Ahmet Kaya Magazin Gazetecilere Derneği’nin ödül töreninde “Kürtçe şarkı söyleyeceğim” dediği için çatal bıçakla kovalanmıştı, 11 yıl önce…

O olaydan sonraki hafta Ahmet Kaya’yı destekleyen bir şey yaptım ve Radikal’e bir röportaj verdim, ne kadar rezilce, utanılası bir şey olduğunu  söyledim ve bana da boykot uyguladılar. Cesur olduğumdan değil, zaten gözüken bir şeydi. Orada olanlar korkunçtu dedim diye bana bile dert açtılar.

Ne gibi bir boykot, kimden?

Gazetecilerden.

TÜRKİYE DEĞİŞİYOR, DEĞİŞECEK

Sizce şu an ne oluyor Türkiye’de?

Değişiyor. Değişmesini istemeyenler çok mu beğeniyorlar Türkiye’yi, geçmişimizi çok mu harika buluyorlar? Saçma. Geçelim. Bir değişim var fakat tabiî ki sancılı oluyor, iç içe geçmiş binlerce şey var. Bir sürü parametre var ve hepsi birbirine bağlı. Hiçbir şeyi değiştirmeden TSK kendine gelsin demek de garip. Bütün siyasi yapının içinde 80 yıldır olan bir şey o. Ve başındaki kişiye de 80 yılın hesabını soramayız.

Peki nasıl olacak?

Devrimsel olmasın, evrimsel olsun. Uzlaşılsın ama bu, pazarlık etsinler anlamında değil. Devletin bütün katlarının ufak ufak birbirleriyle buluşabilecekleri bir zemin bulmaları gerek. Bir tane kanunla da kurtulmayız bu durumdan, bir tane anayasayla da.

Süreç dediğiniz gibi mi işliyor şu anda?

Bugün orada konuştuğumuz konuları 15 sene evvel konuşsaydık hepimizi içeri atarlardı valla, Başbakan dahil. Eskisinden iyiyiz.

PEK DE İYİ BİR AĞABEY DEĞİLİZ

Eskiden toplumda sağcı solcu, Alevi Sünni, Kürt Türk, laik anti-laik, türbanlı türbansız ayrımı olur, ötekileştirilen kesime karşı toplumun diğer kesimlerinin Voltran oluşturması beklenirdi, olurdu da. Şimdi daha farklı bir toplumsal yarılma var; demokratikleşme, şeffaflaşma isteyenler ve statüko yanlıları olarak. Bu yarılmayı tehlikeli buluyor musunuz?

Başka başka açılardan tehlikeli buluyorum. Hemen taraftar olmaya meyilli bir toplum ya bu, bir partiye oy verilecek ve onun söylediği her şey doğru, diğerlerinin söylediği yanlış olacak diye bir şey var. Mesela demokratik açılımı AKP değil de CHP yapsaydı destekleyebilecek insanlar AKP yüzünden desteklemiyor. Tuhaf, utanılması gereken bir şey.  Ama AKP’ye sinirin yüzünden , elin oradaki çocukların kanına bulaşıyor. AKP’yi beğenme ama demokratik açılımı destekle.  Bir de, hepimiz kardeşiz, zaten etle tırnağız, fasa fisosu… onları da geçelim abi. Etle tırnak tamam da tırnağı da bayağı budadık.  istediğimiz zaman sopa atabileceğimiz, bakkala gönderip ekmek aldırabileceğimiz, ayak işlerimizi yaptırabileceğimiz, hiç söz hakkı vermeyeceğimiz, "otur lan" diyebileceğimiz bir kardeş türü,  Kürt kardeşlerimiz. Pek de iyi bir ağabey değiliz.

LAİKÇİLER ÖBÜR TARAFI AŞAĞILIYOR

Yaşanan değişimi bir iktidar savaşı olarak yorumlayanlar var. Güç el değiştiriyor deniyor. Sizce? 

Kültürel olarak benim laikliğe vurgu yapanlar ve laikçiler safında olmam lazım. Oradan geldim. Ama benim o safta hiç beğenmediğim bir şey var: Aşağılıyorlar öbür tarafı. Bunu da öyle tartarak falan yapmıyorlar, bu adam nedir, iyi midir,  başarılı mıdır, çalışkan mıdır, dürüst müdür, mert midir vs. demiyor, geçmişine falan da bakmıyorlar. Tek şu: Bu herif dinci ya! Laiklik tamam ama laikçi denilen adamların yanında değilim. 

İşte tam da bu noktada iş gelip demokratik işleyişin en temel, en basit noktasına dayanıyor: Sandığa. ‘Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi’ gibi şeyler söyleniyor sonra da.

Asıl problemin nerede başlayabileceğini anlatayım: Aysun Kayacı öyle dediği zaman Pınar Kür de ‘bir dakika ya, yazar olarak benim oyumla bir mankeninki bir mi?’ diyebilir. Orhan Pamuk da, Pınar Kür’e ‘Benim oyumla seninki bir mi, ben Nobel'liyim?’ mi diyecek o zaman? Nereye varacak? Tabi ki dağdaki çobanın oyu da, Aysun Kayacı’nın oyu da aynı olacak.

KATSAYI KALKSIN ÇOCUKLAR İSTEDİĞİ YERDE OKUSUN

Benzer bir eşitsizlik de malum, katsayı uygulamasıyla yaşanıyor?

İHL’ler meslek lisesi kategorisinde olmasaydı bu katsayıyla falan kimse uğraşmazdı. ihl ler yüzünden meslek okulları da yedi cezayı.Ben o çocukların katsayılarının kesilmeden istedikleri okula gidebilmeleri taraftarıyım. 14, 15 yaşındaki çocukların tam anlamıyla ne okumak isteyebileceklerini bilmediklerini düşünüyorum. Bırakın çocuklar nerede okumak istiyorlarsa orada okusunlar.

BİZE YALAN SÖYLEDİLER

Başörtüsü yasağı da eğitimde kızlar için eşitsizliğe, hak gaspına yol açıyor. Buna ne diyorsunuz?

Valla bu işlerin başı, galiba şapka kanunu. Giyinmeyi pek bilmeyen bir millet olarak en çok kafa yorduğumuz konu da bu. Biz, şapka giymiyor diye adam asmış bir tarihten geliyoruz. Ayıp ya. Küçük Prens de var biliyor musunuz? Biz alıştık, böyle öğretildi ama dışarıdan bakınca öyle saçma geliyor ki. Milli tarihin ne kadar yanlış öğretildiğini sonradan öğrendik tabi. Bize tekke ve zaviyeler kapatıldı, irtica var falan deniyordu. Meğer öyle değilmiş. Bize yalan söylediler. her konuda.

Kendinizi kandırılmış mı hissediyorsunuz?

Allahtan lisede arkadaşlarımla kendimizi çok anarşist zannediyorduk. Kitaplarda da foyası ortaya çıkmıştı bu işin. Her şey güllük gülistanlıkken bir Sırplı gitti Avusturya Macaristan İmparatorunu vurdu kahretsin, deyip kah kah gülüyorduk. Almanlar yenildi diye bizim de yenik sayılmamıza da. , ama hoca sorduğunda öğretileni tekrar etmek zorundaydık not almak için. Bu örneği her şeye yayabilirsiniz.

KENAN EVREN ÜNİVERSİTEYE SOKULUR MU HİÇ?

Siz 16, 17 yaşında durumun farkına varmışsınız ama Kenan Evren’i alkışlayan gençler de aşağı yukarı o yaşta. Asabilmek için bir çocuğun yaşını büyüten bir darbeci generali mahalledeki tonton amca yerine koyup alkışlayabiliyorlar. Sizin yaptığınızı onlar neden yapamadılar?

Bence yanlış baştan nerede biliyor musunuz? Muğla Üniversitesi, aydın bir üniversite olarak Kenan Evren’in oraya gelmesine nasıl izin verir? Bir öğrenci derneği Evren’i çağırmıştır, rektör de çok özgürlükçüdür karışmaz ve izin verir. Böyle mi olmuştur sizce?

 Hatalar zinciri oradan başlıyor. Üniversiteye sokulur mu o adam canım. Evren darbe zamanı bütün üniversite hocalarına neler neler yaptı? peki ya oradaki üniversite hocaları  utanmıyorlar mı, "bu herifin burada ne işi var?" diye sormadıkları için rektörlüğe?

Kaldı ki o öğrenciler darbe sonrası doğan çocuklar ve diyelim ki yakın tarihi bilmiyorlar ama o hocalar 80 darbesini yaşamış insanlar.

Hem o darbeyi yaşamış hem onların muadilleri neler neler çekmiş, bu adam yüzünden. Üniversiteleri mahveden, kitapları yaktıran adamı getir, üniversitede konuştur, bir de alkışlat. Üniversiteye girememesi lazım o adamın. seri katili, imam ya da doktor yapmak gibi bir şey bu!

EVREN DARBE YAPTI DİYE YARGILANMASIN

Darbe ve darbeseverler daha gür bir sesle kınanıyor ama yine de heveslileri var. Hala!

"Darbe", "darbeci" denilince işin içine gereksiz bir entelektüel terminoloji giriyor. 12 Eylül yargılanacaksa darbe konsepti içinde değil sonradan yaptıklarından yargılanması düşüncesindeyim.çünkü; Darbe demokrasiye aykırı, başka ülkelerde var mı böyle şeyler, falan filan. ben orada değilim. konuşurken içinde kaybolabileceğimiz bir sürü kavram. boşverelim. Tamam. Darbeyi yaptı bu adam. Diyelim ki okeyiz. Sonra ne yaptı, asıl ona bakalım: Berbat ve canice şeyler yaptı. İnsanlara zevkine sadistçe işkenceler yaptı.

PKK’nın kitleselleşme nedeni 80 sonrası Diyarbakır cezaevinde yaşananlardır denir.

Ben de bunu söylüyorum. Sizin o alkışladığınız adam yüzünden kalkıyor şehit cenazeleri. En azından ateşin üzerine bir güzel benzin döktü o alkışladığınız adam.

BEN HER ÇOMAK SOKUŞA İNANIRIM

Genç Sivilleri takip ediyor musunuz? Evren’i alkışlayanlarla yaşıtlar ama cesur ve sorgulayıcılar. Üretim hatası sayılmalılar belki de.

Valla ben çomak sokuşa inanırım. Önce bir zorluk oluyor ama ezberciler de bir yerden sonra utanacaklar, orada olmaya. Değişecekler. Döngü değişecek, utanılacak bir şey olacak bu. Ama insanlar onlara utanılacak işleri yapanlar olarak davranırsa olacak.

Kenan Evren, insanlar onun hakkındaki fikirlerini söylediğinde, kınadığında, ne hissediyor, aynaya nasıl bakıyor, uykuya nasıl dalıyordur, diye düşündünüz mü bunu hiç?

Düşündüm aslında. Bu adamdan nefret eden o kadar çok insan var ki. Ki ben birinci dereceden değil, kavram olarak nefret ediyorum ondan. Hapse atılsın ya da çıkıp biri vursun istemiyorum. Ama toplumun genelinin bu adam berbat bir adam diye düşünmesini istiyorum. Ölmeden evvel bunu görmesini istiyorum.

ÖNCE UTANSIN SONRA ÖLSÜN

Görüyor mudur şu an sizce?

Uzun yaşayacak gibi duruyor. Görecek. Bir de kendinden bir tür Atatürk dizayn ediyordu ya, yazık. (gülüyor) Atatürk’ün giyim zevkini almış, tipi de düzgün birazcık. Hatta hiç tanımasan sempatik biri bile. Ama tarihe utanılacak biri olarak geçecek. Onu hissetsin isterim. Bunu adalet için ve başkalarına örnek olsun diye istiyorum. O yüzden başını yastığa koyduğunda negatif şeyler hissediyorsa, bu beni hiç üzmez.

Hadi 80’de bu darbe oldu. Ama 28 Şubat’da güncellenmiş bir post modern darbe oldu ve istenen sonuç alındı. 27 Nisan’da e-muhtırası ve ortaya saçılan bir sürü darbe planları vesaire var. Şiddeti düşse de kimse utanıp çekinmiyor, darbe biçim değiştirip tekrar ediyor. 

Biraz daha utanç var ama. Hakaret kabul ederim, dedi İlker Başbuğ. Benim bu konuda bir teorim var, uydurayım mı?

PLANLAR DARBE İÇİN YAPILMADI

‘Uydur’ lütfen.

Darbe planları darbe yapmak için değil ‘her an darbe yapabiliriz’i hükümete gösterebilmek için yapılıyordu. Büyük ihtimalle belgelerin sızdırıldığını da biliyorlardı, hatta komik komik sızdırıyorlardı. Asıl istedikleri o darbe yaparızı gösterip istedikleri gibi yönetmekti ülkeyi. Ben darbe yapacaklarını düşünmüyorum.  Zaten iyi ki de yapmamışlar, yüzlerine gözlerine bulaştırırlardı onu da. çok beceriksizler. Neyse.

ASKERE KOŞA KOŞA GİTMEDİK

Askerliğinizi yaptınız mı?

Çok zor koşullarda, 28 gün.

Mehmetçik değil Mehmet Bey olarak hı? 

Hatta Teoman Bey olarak...

Daha düne kadar askerin her höt dediğinde toplumun hemen hizaya gelmesi sanki askerlikte sağlanan bir şartlı refleksmiş gibi geliyor bana.

Bence oradan olmuyordur. Kabul edelim, askerliğe koşa koşa gitmedik. Zaten orada da pek bir şey yapılmıyor aslında. Öyle, boş boş oturup, sıkılıyorlar, bir, bir buçuk sene sevdiklerinden uzak kalıyorlar. Savaşanlar hariç hiç bir işe yaramıyorlar. Tamam, biz bedelliydik ama kadroluları da gördük. Ama askeriye meselesinde hepimizde garip bir şey var. Ben bu lafları ediyorum ama bir kışlanın önünden geçerken nöbet tutan çocukları görünce burnumun direği sızlıyor. Yazık, sözlüsü yavuklusu anası babası vardır diye düşünüyorum. İçimize işlemiş asker sevgisi, ayrıca hoş da ama gerçeklere dönelim, profesyonel orduya geçelim. Kurumlar konusunda Türkiye 1955 model ne yazık ki.

MECLİS UNUTMUŞ TÜRKİYE’Yİ

Meclise baktığınızda ne görüyorsunuz, toplumsal kurumsal değişimi kıvırabilecek durumda mı sizce?

Unutmuşlar Türkiye’yi. Başka bir şeyle ilgileniyorlar. Takımlarını kurmuş her buluştuklarında maç yapıyorlar. Genel başkanlar ne olacağını söylüyor, onlar da tekrarlıyorlar. İnsani değerlerle ilgisi olmayan şeylerden bahsediyorlar.

ANAYASA MAHKEMESİNE İNANCIMI 367 İLE KAYBETTİM

Yine de Anayasa Mahkemesinin, Meclisin yaptığı yasayı geri çevirmesine, Danıştay’ın iptallerine ya da HSYK’nın tutumuna itiraz edenler artık yargının, yasama yürütme üzerindeki tasarrufunu sorgulamaya ve ‘bir dakika, ben oyumu AYM’ye vermedim’ demeye de başladı.

Ben doğruyu, detaylardan kurarım. Anayasa Mahkemesi’ne bütün inancımı 367’yle kaybettim zaten. Dursun Çiçek’in sahte imza atmasıyla da bütün o darbe planlarının gerçek olduğuna inandım . Gitmiş adam sahte imza atmış. Her şey ortaya çıktı. var mı yok mu, ıslak mıydı değil miydi diye tartışmaya gerek yok. Bitti artık, çok daha ahlaksızını yaptı zaten.

HEPİMİZ HASTALANDIK

Toplum birbirini anlayabiliyor mu sizce?

Ben arkadaşlarımı bile anlayamıyorum. Çok kötü bir eğitimden geçip, hastalandık.. Bir sürü yalan, palavra ezberletip, bir de korkuttular. Sonra biz büyüdük. Böyle düşünmeye devam edenler, ediyor hala. Ne yapmamız lazım? Önce öğretilenleri unutmamız lazım ki öğrenmekten bile zor bir süreç. Sonra yeniden inşa edeceğiz gerçeği. Bir Türk’ün önünde normal bir insanın üç katı zorluk var, gerçeğe ulaşma, kendini yetiştirme konusunda. "Yalanı öğren, onu unut, gerçeği inşa et."

CESUR İNSANLARA İHTİYAÇ VAR

Bunları konuşuyorsunuz, evde, arkadaş çevrenizde. İkna edebildikleriniz var mı?

Abi, o kitabı ben de alayım diyenler var! Birden bire damarlarım şişmiş arkadaşlarıma bağırırken buluyorum kendimi. Bütün gün Fanatik okuyacağına etrafına bak, diyorum. kolay olanı yapıp, risk almamak için çok söyleneni tekrarlayıp vicdanlarını susturuyorlar.Böyle düşünüyordum ama artık öyle düşünmüyorum diyen cesur insanlara ihtiyaç var.

Sözlerinizin yerini bulduğunu düşünüyor musunuz?

Etkim büyük, milyonları peşime takacağım demiyorum. Bir tane çocuk bile ikna olsa yeter. Bir gün daha kazanırız. Belki bir çocuk daha…

ÖLENLERİN ORTAK PAYDASI FAKİRLİK

Kenan Evren’in yaşını büyütüp astığı Erdal Eren kuzeniniz miydi?  

Değildi. Yengemin kuzeniydi.  O süreci, asıldığı günü ve ailesine son mektubunu hatırlıyorum. O mektuptan çok etkilenmiştim.

Bir şarkı yaptınız: İki Çocuk. 

Erdal mitolojik bir kahraman oldu ama öldürdüğü iddia edilen   jandarmadan  hiç bahsedilmiyordu, hiç kimseyi ilgilendirmiyordu o tarafı meselenin.   içime dokundu.  Zekeriya Önge diye bir jandarma eri.  ondan da bahsetmeliydim, haksızlık olurdu tersi.

Kürt sorununda da sorun bu sanki. Ülkenin bazı çocuklarını öldürmek üzere güdülenmiş ve karşılarına çıkarılmış ülkenin başka çocukları var ve ölüyorlar.  

Benim meselem de bu.  O çocuklar öldüler oralarda. 18, 20 yaşında çocuklar , hepsinin ortak paydası, fakir ve gözden çıkarılabilir olmaları.. Sorun bakalım Devlet Bahçeli’ye, Deniz Baykal’a veya demokratik açılıma karşı çıkanlara. Senin oğlun yeğenin nerede yaptı askerliğini diye.  İstanbul, Ankara, İzmir Antalya'dır.