Geçtiğimiz yıllarda büyük ilgi ile izlenen ve reyting rekorları kıran yabancı dizilerin yerini artık yerli diziler alıyor.
Abone olUzmanlar, yerli dizilere bu kadar çok yönelinmesinin ve dizilerin bu kadar tutulmasının, hem sosyal ve kültürel hem de psikolojik nedenleri olduğunu belirtiyorlar. Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye'de kadınlar, erkekler ve çocukların günlük yaşamın ortalama 3 saat 30 dakikasını ekran karşısında geçirirken, erkeklerin bayanlara oranla daha fazla televizyon izlediği ortaya çıktı. Yine aynı araştırmada, yerli dizileri 'çok fazla' izleyenlerin yaklaşık yüzde 40'ını bayan, yüzde 24'ünü de erkek izleyiciler oluşturuyor. Araştırmada, ekranlarda 'sit.com' diye adlandırılan Türkçe karşılığı 'durum komedisi' olan dizilerin daha çok seyirciyi ekran başına topladığı belirlendi. Araştırmaya katılan Atatürk Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Çayköylü, ekonomik ve teknolojik olanaksızlıklar nedeniyle seyircinin ilgisini çekecek yerli diziler yapılamadığını ve bu açığın yabancı dizilerle kapatıldığını, yerli dizilerin ise toplumun aynası olarak görüldüğünü belirterek, "Toplum kendini bu dizilerde görüyor. Kültürel ve psikolojik açıdan kendi yaşantısına ve dokusuna yabancı olmayan yerli dizileri toplum bağrına basıyor" diye konuştu. Sosyolog Cumhur Aslan ise madalyonun diğer yüzüne değinerek, insanların yerli dizilerden beklenti düzeyine göre etkilendiklerini kaydetti. Aslan, insanların Çocuklar Duymasın ve Dadı gibi dizilerde sunulan yaşamlara özlem duyduğunu belirterek, "Kadınlar dizide gördükleri şık giyimli bakımlı bayanla kendisi arasında parelellik kurup özdeşleşiyor. Aynı şekilde erkekler de dizilerdeki para sorunu çekmeyen karakterlerle kendilerin özdeştiriyor. Giderek yoksullaşan insanlara yerli dizilerin pembe bir dünya sunuyor" dedi. Yerli dizilerin Türk toplumuna tümüyle güzel olgular sunmadığına dikkat çeken Aslan, "Bazı yerli diziler toplumun önemli değer yargılarının alt-üst olmasında körükleyici rol oynamakta, özellikle ağa, hanım ağa ve mafya tiplemelerinin sunulduğu diziler, başta genç nesil olmak üzere, toplumun sosyal, kültürel ve demografik değişik katmanlarında büyük tahribata yol açmaktadır" şeklinde konuştu. Ayrıca yüz bölümü aşkın ve uzun süredir ekranlara getirilen, Üvey Baba dizisinde, mafya tiplemeleri, mafya özentisi farklı tiplemelerle, haksızın yanında sempatik, güçlü tip ve davranışların bol bol işlendiğini vurgulayan Aslan, dizilerde gayri meşru hayat tarzı ve haksız kazanç anlayışının sergilendiği mafya olgusu ve onun etrafındaki kişiliksiz, para için her şeyi yapabilecek karakterlerin de yer alması ve gerçek yaşamdan çok uzak olmayan bu yaşam şeklinin, özensiz ve abartılı biçimde işlenmesi, bazı izleyicilerde taklit ve merak eğilimi doğurabileceğine dikkat çekti. "KİŞİLER KENDİLERİNİ DİZİDE BULUYOR" Psikolojik Danışman Ferhan Bıçakçılar, televizyon dizilerinde işlenen ağalık modeline özenen gençlerin özellikle son 2-3 yıldır okullarında gruplaşmaya gittiklerini ve ağalık grupları kurmaya başladıklarını belirterek, "Okullar küçük Seğmen Ağa'larla dolu. Dizilerin sonu ağaların zaferiyle sonuçlandığı için, gençler ağa modelini örnek alıyor. Çocuklarımızın çağdaş ve ruhsal açıdan sağlıklı bireyler olarak yetiştirmek istiyorsak, bu gidişata dur demeliyiz. Dizi yapımcıları mutlaka psikolojik danışmanlarla çalışmalı" şeklinde görüşlerini sundu. Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şahin Filiz, ağalık dizilerine gösterilen ilginin artmasının sebebini insanların özlem duyduğu hayatı anlatıyor olmasında yattığını söyledi. Yaşadığı sorunların üstesinden gelemeyen ve koruma altına alınmak isteyen kişilerin bir özlemin göstergesi olarak, ağalığın ön plana çıktığı dizi filmler yoğunlaştığını ifade eden Filiz, Kırık Ayna, Berivan, Asmalı Konak, Zerda, Aşkına Eşkıya, Kınalı Kar gibi ağalık filmlerinin kahramanlarının, emrinde çalışan kişilere bağırıp çağırdığını ama diğer yandan onları koruduğuna ve ihtiyaçlarını giderdiğine dikkat çekti. Filiz, "Kişiler bu tür dizilerle, kendilerini ve özlem duydukları ortamı buluyorlar" dedi. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Bilim Uzmanı Aydan Özsoy ise bu dizilerin izlenme nedenlerini, Türk toplumunun içinde bulunduğu koşullar gözönüne alındığında, birbirini besleyen mekanizmalara dayandığını belirterek, eski, yeni ile harmanlanarak melez bir yapıda her kesimi kucakladığını belirtiyor. Özsoy, bu dizilerin mekanından dekoruna, kostümünden oyuncularına kadar yeni bir sektör oluşturularak, bunun üzerinden para kazanılan, hatta bazen yerli turizme katkılarından dolayı ödül alan bu dizilerin orta sınıf ve onun altında geliri olan genel televizyon izleyicisinin, özlemleri üzerinde izlenme rekorları kırdığının altını çiziyor. Bu dizilerin, tek amacı para kazanmak olan ve eşit olmayan yaşam koşullarını yeniden üreten ideolojileri, yerel unsurlarla ekrana taşısa da masalsı havasıyla izleyicinin hayali olmaya devam ettiğini kaydeden Özsoy, bu dizilerde efendi son kertede yine efendi, köle de köle olarak kalmakta, ağalı, konaklı konulu dizilerde yer alan karakterlerle insanların özdeşleşebileceği kollektif bir ruhun yaşanacağını belirtiyor.