Türk Telekom Uluslararası İlişkiler Daire Başkanı Halil Yalçın, Telekom'un hedeflerini Nesrin Yanık'a anlattı.
Abone olTürk Telekom, telekomünikasyon piyasasına giren yeni şirketlerle yarışı başa baş götürebilmek için hızını her geçen gün artırıyor. Yeni projelerle altyapı ağını güçlendirirken, uluslararası liberalizasyon sürecini yakından izliyor. Balkanlar ve Kafkaslardaki komşu ülkelerden başlayarak, uluslararası telekom özelleştirmelerine katılıyor. Daha geçenlerde, Bulgar Telekom’un yüzde 65 hissesinin uluslararası alanda özelleştirilmesi ihalesine katıldı ve hisselerin Türk Telekom ile bir yerli yatırımcı ortaklığı ile alınması konusunda bir çalışma başlattı. Savaş öncesi Irak’a anahtar teslimi bir uydu yer istasyonu kuran Türk Telekom, dünyanın amborgo uyguladığı Irak’ın dünyayla bağlantısı olmuş. Bu istasyon savaş esnasında zarar görmüş ama bölgedeki savaş sonrası yatırımlardan Türk Telekom’un ciddi pay alma hedefleri bulunuyor. Uluslararası İlişkiler Daire Başkanı Halil Yalçın, Avrupa Telekom Şebekeleri İşletmecileri Birliği’ne üye olan kurumun, dünyadaki gelişmeleri birebir izlediğini ve bu anlamda Avrupa Birliği’ne devletten önce hazır hale geldiğini de belirtiyor…
Uluslararası İlişkiler Dairesi’nin görevleri neler?
Dairemizin esas görevi Türk Telekom’un yurt dışı haberleşmesi ile ilgili her tür teknik ve idari anlamda işlemlerini yapmak. Şu anda Türkiye’nin 73 ülkedeki 84 operatörle direkt irtibatı var. Bunun dışında adını bile duymadığınız bir ülkeye dahi numarasını çevirerek ulaşabiliyorsunuz. Bu ülkelerle bu irtibatın sağlanması konusundaki ilişkiler, bunun altyapısının nasıl olacağına ilişkin karar vermek, artı yapılan her konuşmanın ülkeler arası hesaplaşmaları yapmak. Artı önümüzdeki günlerdeki kapasite ihtiyacının temini için bu uluslar arası projelerde yer almak hakkında kararları bu daire veriyor. Bununla birlikte diğer ülkelerde verilen diğer hizmetlerde de, yine aynı şekilde hesaplaşma ücretleri yapılıyor. Bunun dışında uluslararası Telekom organizasyonları ile de ilişkileri de yürütüyor. Bir de ağırlıklı olarak Türkiye’nin yurtdışı ve denizaltı fiberoptik kablolama sistemleri olmak üzere bağlantıları ile ilgili işlemler yapılıyor.
Savaş ve yeni dönem Türk Telekom’un ve iletişimin önemini nasıl etkiledi?
İletişim, dünyada insanların her zaman ihtiyaç duyduğu, ticaretin gelişmesi için bir altyapı zaten. Savaşlarda veya bölgesel problemlerde birincil ihtiyaç yine iletişim. Bu da ülkeler arasındaki, daha önceki yıllardan öngörülmüş olan şebekeler, denizaltı fiberoptik kablo şebekeleri veya uydular üzerinden ya da komşu ülkelerle radyolink sistemleri üzerinden gerçekleşiyor. Ve bulunduğumuz coğrafyadaki konumunuza göre sizin için hedef bölgelerde veya ülkeler arası gelişime uygun şekilde bu irtibatların sürekli artırılması veya hizmetlerin çeşitlendirilmesi önem arz ediyor. Ki bu talep geldiği zaman siz bu altyapıyı kurmuş olasınız. Ki, o talebi gerçekleştirebilesiniz.
Savaş durumu, Telekom’un iletişim yapısında olağanüstü çalışma gerektirdi mi?
Bunlar zaten varolan altyapı. Irak’ta mesela, benim koordinatörlüğünü yapmış olduğum bir proje vardı. Dünyada Irak ambargoya uğradığından ve yurtdışından teçhizat alımları da dahil olmak üzere, bir sürü kısıntıları vardı. Fakat Türksat uydusu üzerinden bu ülkeye, anahtar teslimi bir proje hazırladık. Ve beş kuruş para almadık. Tamamen gelirden geri ödemeli mantığıyla bir uydu yer istasyonu kurduk. Sınır komşumuz olduğu için digital radyolink projemiz vardı, ki back-up’lı bir sistem olsun diye. Bunların hepsini, Telekom peşinen ödedi. Götürdük, sistemi kurduk, faaliyete geçirdik ve bütün dünyaya da anons ettik. “Biz şu kalitede Irak’a hizmet veriyoruz” dedik. Transitik imkanları anlamında, bütün dünyanın Irak’a, Irak’ın da bütün dünyaya olan trafiğinde, hem gelir elde ettik, hem de Türkiye ile Irak arasında daha öncesinde başka ülkeler üzerinden gerçekleştirilen haberleşmeye verdiğimiz para da otomatikman ortadan kalktığından, bizim için bir artı oldu. Fakat savaş sırasında, maalesef bu istasyon da zarar gördü. Şimdi savaş sonrası yeniden yapılandırmada da değişik çalışmalarımız var.
Türk Telekom, Irak’ın yeniden yapılandırmasında görev alacak mı?
Tabii ki. Türk Telekom’un sadece bölgede değil, bölge dışında da bu tür çalışmaları var. Ama tabii ki önce kendi komşu ülkelerimizle, özellikle Kafkaslar ve Balkanlardaki ulaşımın ve buradan bizim lojistik destek anlamında hizmetlerimizin daha kolay olacağı düşüncesiyle, bu bölgelere yönelik çalışmalarımız var. Irak da bunların içerisinde yer alıyor.
Altyapı yatırımları olarak baktığımızda, dünyayla yarışacak Türk Telekom’un şu anda öncelikleri neler olmalı?
Yurtdışı bağlantılar konusunda, ağırlıklı olarak geniş bantlı internet ve data bağlantıları için yurtdışına direkt denizaltı kablolardan yatırım yapılması konusu gündemde. Onunla ilgili de zaten bu yıl içinde bir projemiz var. Türkiye’den Avrupa’daki herhangi bir ülkeye termine olacak şekilde, denizaltından bir fiberoptik kablo projemiz var. Bu projeyle ilgili ihale anonsu da yapıldı.
Bu yatırıma neden gerek duyuldu?
Bu projeyi yapmamızın nedeni şu; 1 Ocak 2004 itibariyle Türk Telekom piyasası liberal hale gelecek, yerli ve yabancı yatırımcılar Türk Telekom’a rakip olmak üzere faaliyet gösterecekler. Fakat, bütün dünyada olduğu üzere “dominant operatör” olarak adlandırdığımız Türk Telekom büyüklüğündeki operatörler, her zaman alt yapıyı sağlayıcı rolü almışlardır. Bunun da nedeni, yılların birikimiyle gelinmiş bir yatırım, kapasite var. O kapasitenin, piyasaya yeni giren şirketlere uygun maliyetlerle kullandırılması var. Bunu da yine, Türkiye telekomünikasyon piyasasında Türk Telekom play-maker göreviyle yerine getirecektir. Çünkü bütün dünyadaki uygulamalar benzer şekilde olmuştur. Avrupa’ya 01.01.1998 itibariyle, liberalizasyon sonrası baktığımız zaman Türk Telekom’un şu an için muhatabı olan Fransa Telekom, Deush Telekom, British Telekom gibi şirketlerin bulunduğu pozisyonda, biz de 2004 sonrası bulunmak için bu altyapıyı hazırlamak durumundayız. Şimdiye kadar bununla ilgili olarak çok yatırım yapıldı. Şimdi de “uluslararası konsorsiyum kabloları” diye adlandırdığımız, termine olan değişik kabloları Türkiye’ye getirdik. İstanbul’un kuzey tarafında değişik noktalar seçmek suretiyle alternatifleri artırmak, artı internetin ve özellikle liberazisyon sonrası beklediğimiz geniş bantlı kapasite ihtiyaçlarını karşılamak için, bu altyapıyı bugünden sağlamak zorundayız.
Türk Telekom sabit telefon sektörünün tek kuruluşu. GSM sektöründe ise kıyasıya bir rekabet var. Bunun Türk Telekom açısından getirisi nedir?
Şu an 21 milyon hattımız, 19 milyon abonemiz var. Bu 19 milyon aboneye GSM pazarında yeni 19 milyon abone daha ilave edildi. Buna göre pasta daha da büyümeye başladı. Önceki dönemlerde, özellikle fix telefondaki dezavantaj şuydu; aradığınız kişi yerinde bulunmadığı zaman call komlike olmadığından dolay,ı bu gelir olarak size geri dönmüyordu. Şimdi insanlar işin kolay tarafına alıştıktan sonra, doğal olarak herkes GSM telefonuyla görüşmeyi tercih ediyor. Bu da bizde ilave trafik üretimine neden oluyor. Bunu da ilave gelir olarak düşünüyoruz. Bunun yanı sıra, Türk Telekom’un fix abonelerinden elde ettiği gelirlerde doğal olarak bir düşme var. Çünkü neticede insanların ihtiyacı sınırlı kapasitede. Bunun bir kısmını GSM’den, bir kısmını da fixten kullanıyorlar. Ama tüketicilerin fiyat kıyasını iyi yapmaları kendi yararlarına olur diye düşünüyorum. Çünkü ikisinin arasında tarifelerden kaynaklanan avantajları, kişisel olarak ben kullanıyorum.
İnternet, kablo net, kablo tv gibi hizmetlerin altyapısını Türk Telekom sağlıyor. Bu hizmetlerin alımında, son yıllarda bir düşüş yaşanıyor mu?
Türk Telekom’un devlet şirketi olmasından dolayı Kamu İhale Kanunu’na tabi olması nedeni ile, doğal olarak prosedür anlamında pek çok evreden geçmesi bir zorunluluk. Bu da şirketin dinamiğinde ağırlığa neden oluyor. Çünkü rakipleriniz çok hızlı karar verip projeyi hemen hayata geçirirken, siz belli prosedürleri uygulamak zorundasınız. Yeteri kadar talep gelmediği ya da ihalenin herhangi bir şekli açısından eksiği olması nedeni ile, iptal de edebiliyorsunuz. İstenilen zaman diliminde projenizi hayata geçiremediğiniz zaman da, bu ihtiyaç başka şekilde başkaları tarafından gideriliyor. Bu da doğal olarak Türk Telekom’a bir yük getiriyor. Fakat son zamanlarda, aldığımız kararları hayata geçirirken daha hızlı hareket ediyoruz. Çünkü artık zaman çok kısaldı.
Türkiye’de internetin yurt dışına çıkışında durum nedir?
Üç yıl öncesinin kapasitesi ile bugünü kıyasladığımız zaman, yurt dışına internet çıkışı çok yüksek miktarlara erişti. Gerek fiberoptik kablolar üzerinden gerekse uydular üzerinden 10 kat seviyelerine geldi. Geçen yıl Eylül ayında mevcut kapasitemizi tamamen ikiye katlamıştık ki, bu 1.2 cigabitler seviyesindeydi. Şimdiki öngörümüz, bu kapasiteyi de ikiye katlamak. Onunla ilgili olarak çalışmalar sürdürülüyor. Yaz ortasında bu da hayata geçer. Burada çok hızlı hareket etmek zorundasınız. Çünkü pazarda ciddi bir talep var ve bu talebi karşılamak durumundasınız. Ve kapasite kullanım oranları, beklediğimizden daha hızlı bir şekilde artıyor.
Uluslararası ilişkiler dairesi olarak, kısa vadeli projeleriniz neler?
2003 için hedeflerimiz, özellikle Türk Telekom’un yurtdışında kendi sahip olduğu bir fiberoptik kablo sistemini hayata geçirmek. Bununla Avrupa’daki herhangi bir noktaya direk erişimi sağlayıp, oradaki şebekelere doğrudan erişim imkanı sağlayacağız. Bunun anlamı şu; internette geniş bantlı data hizmetlerinde high way diye adlandırdığımız kapasiteler, sadece Türk Telekom’un kullanıcılarına değil, üçüncü kişilere de sağlanmış olacak. Diğer projelerimiz, özellikle Balkanlar ve Kafkaslar’daki Telekom şirketlerinin özelleştirilmesine aktif katılım. Bununla ilgili olarak da geçen gün başlattığımız bir çalışma var. Bulgar Telekom’un yüzde 65 hissesinin uluslararası alanda özelleştirilmesi ihalesine, ilk defa Türk Telekom teklif veren pozisyonunda katıldı. Bu hisselerin Türk Telekom ile bir yerli yatırımcı ortaklığı ile alınması konusunda bir çalışma başlattık. Teklifimizi verdik. Bunun dışında, Orta Asya cumhuriyetlerinde, sınırlarımızın dışında işletmecilik yapabilmek konusunda dünyadaki liberazisyon sonrası işlemlerle aynı şekilde Türk Telekom’un da yer alması çalışmaları sürüyor.
Özel sektörle rekabet açısından baktığımızda Türk Telekom’un dezavantajları neler?
Bizim 63 bin personelimiz var. Bunun yaklaşık 20 bini ilkokul ve ortaokul seviyesinde. Türk Telekom bir teknik şirket olmasına rağmen, mühendis ve teknisyen sayısı son derece düşük. Üretime doğrudan katkısı olacak işgücünün de esasen bu kaynaktan sağlanması gerekiyor. Rakiplerinize baktığınız zaman, onlar pozisyonlara uygun nitelikli insanları iyi fiyatlarla rahatlıkla istihdam edebiliyorlar. Türk Telekom’un en büyük eksikliliklerinin başında bu geliyor.
Türk Telekom’u teknik anlamda özel sektör şirketleri ile nasıl kıyaslayabilirsiniz?
Türk Telekom, Türkiye piyasasındaki diğer şirketlerin teknik elemanını sağlayan bir kuruluş. Burayı iyi bir insan yetiştirme laboratuarı olarak niteleyebiliriz.
Avrupa Birliği’ne girersek Türk Telekom’un şartlarında nasıl bir değişiklik olur?
Türkiye’nin, AB’ye aday ülkeler statüsünde olması nedeniyle yapması gereken pek çok hazırlık çalışması var. Burada, AB mevzuatına uygun nitelikli mevzuat olması lazım. Zaten Türk Telekom’un AB’nin koyduğu kuralların dışında bir faaliyeti yok. Çünkü Avrupa’da faaliyet gösteren Avrupa Telekom Şebekeleri İşletmecileri Birliği’ne üye. Bu uluslararası kuruluşlar, dünyadaki veya bölgelerdeki telekomünikasyon kurallarını oluşturan ve daha sonra hayata geçiren kuruluşlar. Bunlara üye olan Türk Telekom, faaliyetleri takip ediyor ve birebir uygulamaları Türkiye’de geçerli oluyor. Dolayısıyla Türk Telekom AB’ye hazır durumda.
Türk Telekom’un ulusal ekonomiye de ciddi bir katkısı var, öyle değil mi?
Türk Telekom döviz getiren kuruluşlar sıralamasında her zaman birinci oluyor. Türkiye’nin 214 ülke ile arama ve aranma imkanı var. Bunun karşılığında yaptığımız hesaplaşma neticesinde, yurt dışından net anlamda getirdiğimiz döviz miktarı 100 milyon dolardan fazla. Geçmiş yıllarda daha fazlaydı. Ama hesaplaşma ücretlerinin düşmesi, artı bizim tarifelerimizi Avrupa’daki tarifelerle paralel hale getirmemiz nedeni ile bir düşme oldu. Yıllık 2 milyar dakika trafik üretiyoruz. Yurt dışından daha fazla trafik elde ettiğimizden dolayı, ciddi bir döviz girdimiz var.