Tekme...
Soma'daki facia neredeyse unutuldu. Herkesin dilinde, Erdoğan'ın Müşaviri Yusuf Yerkel'in attığı tekme var.
Soma'daki facia neredeyse unutuldu. Herkesin dilinde, Erdoğan'ın
Müşaviri Yusuf Yerkel'in attığı tekme var.
Twitter'a, Facebook'a girmek bugünlerde gerçekten ciddi bir sorun
haline geldi. Adımız çıkmış dokuza inmez sekize misali önüne gelen
sana çatıyor. Sen, "Günaydın" diyorsun, onlarca
kişi aynı anda seni ablukaya alıyor. "Yaaa tabi günaydın
dersin yalaka. Sen Yusuf Yerkel'in madenci yakınına attığı tekmeyi
konuşsana" demeye başlıyor.
O halde konuşalım...
Ama önce görüntüleri kısaca hatırlayalım...
Başbakan'ın konvoyundaki bir araç protestocuların arasından
geçerken, şahsın biri iki özel heraketçı polisin omuzlarından
destek alarak önünden geçen araca tekme atıyor.
Bunun üzerine iki özel harekatçı hemen devreye giriyor ve malum
şahsı yere yatırarak etkisiz hale getiriyor. Bu arada isminin Yusuf
Yerkel olduğunu öğrendiğimiz müşavir bey aradan fırlıyor ve yerdeki
şahsa topa vurur gibi tekmeyi basıyor. Yetmiyor, bir daha vuruyor.
En azından medyaya yansıyan görüntüler bundan ibaret.
Anlayacağınız mesele oğluna terlik atan karısına, ayakkabı fırlatan
baba pozisyonunu andırıyor.
Şimdi gelin olayın detaylarına inelim.
Önce şunun adını net bir şekilde koyalım. Konvoydaki araca tekmeyi
atan kişi, öyle anlatıldığı gibi madenci yakını falan değil, aksine
oraya hır çıkarmak için gelen yüzlerce provokatörden yanlızca
biri...
Anlamayanlar için altını birkez daha çizerek söyleyeyim.
Bu şahıs Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'ının konvoyundaki bir araca
saldırıyor. "Eeee ne olmuş yani? Orada olsam ben de
aynısını yapardım. Ne olmuş arabaya tekme atmışsa?" diye
soran yarım zekalı arkadaşım!
Şunu çok iyi bilmen gerekiyor.
Hani o özgürlüğüne sürekli vurgu yaptığın Avrupa'daki liderlerden
birinin konvoyuna bu saldırıyı yapsan var ya!.. Misal, Obama ya da
Putin'in aracına yönelik böyle bir hamle yaptın mı, seni oylum
oylum oyarlar!
Örnek istiyorsan hemen vereyim...
Bilmem hatırlar mısın?
Muntazer el-Zaidi isimli Iraklı bir gazeteci, 2009
yılında ABD Başkanı Bush'a "Bu sana
elveda hediyesi, köpek. Bu Iraklı yetim ve dullardan sana bir
hediye" diyerek ayakkabı fırlattı. O ayakkabının içinde
ayak yoktu ama, Zaidi bu eylemin karşılığında 10 ay hapis cezası
yattı.
Bu örnek seni kesmediyse, başka bir örnek vereyim.
Geçtiğimiz yıl ABD'de Miriam Carey isimli bir kadın yolu arabasıyla
Beyaz Saray'a giden bir yola yanlışlıkla saptı. Arabanın arka
koltuğunda kadının 1 yaşındaki kızı Erica vardı. Polis bir an
tereddüt etmeden arabayı yaylım ateşine tuttu ve genç kadın delik
deşik edilerek öldürüldü.
Yani o demokratik ülkelerde bırak arabaya tekme atmak, binaya
yaklaşmak bile saldırı olarak kabul edilir bu durumlarda. Senin
başbakanın, "Bu ülkenin başbakanını yuhalarsan tokatı
yersin" diyor, elin adamı ise, "Bunlardan birini
yaparsan seni ya hapse atarım, ya kadın, erkek çocuk dinlemem delik
deşik ettiririm" diyor!
Anladın değil mi çiçeeem!..
Şimdi gelelim olayın diğer boyutuna...
Dikkat ederseniz yukarıda verdiğim örneklerde,
"Bush'un veya Obama'nın müşaviri eylemciye müdahale etti,
yerde tekmeyi bastı" gibi bir cümle kurmadım.
İşte bizdeki yanlış tam da burada başlıyor.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da kolluk kuvvetleri
müdahalede bulunuyor ama o sırada bizim müşavir aradan Ronaldo gibi
fırlayıp voleyi çakıyor!
Yani atılan her iki tekme de yanlış! Araca tekme atmak nasıl yanlış
ise, tekme atana tekme de bir o kadar yanlış. Hatta ondan on kat
daha büyük yanlış!
İster provokatör olsun, ister eylemci olsun, ister sıradan vatandaş
olsun. Hiçbir sebep, sorumluluk makamında bulunulan insanların
vatandaşı tekmelemesini mazur gösteremez. Başbakan aracına tekme
atmak, başbakan müşaviri tarafından tekmelenmenin doğal bir sonucu
olamaz, olmamalı...
Zaten iki özel harekatçı eylemciyi etkisiz hale getirmiş. O özel
harekatçılar kolluk kuvvetlerine teslim eder şahsı, mahkeme gerekli
görürse cezasını verir. Yusuf Yerkel savcı veya hakim değilse,
suçlunun cezasını sokak ortasında tekmeleyerek veremez.
Tekmeliyorsa bunun bedelini ödemeli.
Ya özür dileyerek, ya da o makamı boşaltarak.
Gözüme ilişen yorumlara bakılırsa Erdoğan hayranı bazı kişiler,
atılan tekmeyi yerinde görüyor. AK Partili olmak demek bütün
hataları görmemek olmamalı...
Mustafa Sarıgül'ün attığı yumruktan dolayı kendini savunurken,
"Ama o vatandaş değil, AK Partiliydi" demesi ne
kadar yanlışsa, müşaviri savunanların, "Ama o
pravokatördü" demesi de bir o kadar yanlış.
"Yumruğu atan Sarıgül, yiyen AK Partili olunca yanlış,
tekmeyi atan AK Partili, yiyen başka biri olunca doğru" mu
diyeceğiz?
Kabul ediyorum!
Erdoğan bir kuşatma altında her yerden saldırı var. Bu saldırılar
haliyle hem kendisinde, hem onu koruyanlar arasında, hem de onu
seven seçmenleri arasında ciddi bir gerginliğe neden oluyor.
Belli ki bu gerginlik daha epey süre devam edecek. Ancak bu
gerginlikler arasında olsanız da fazilet ve adaleti elden
bırakmayacaksınız ki ayakta kalabilesiniz.
Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye nasihatı neydi?
Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik
bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik
bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar,
uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom
ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek
bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek,
şekillendirmek sana..
Oğul!
Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!..
Hep anlatırım, yeri gelmişken bir kez daha anlatayım.
Kanuni Sultan Süleyman ile İbrahim arasındaki kadim dostluk,
Pargalı'nın dillere destan bir sözüyle başlamıştı. Bir hatasından
dolayı Kanuni'yi eleştiren Pargalı, o eleştirinin sonunda şu
cümleyi kurmuştu:
"Sözden korkmayacak yürekli ve zeki
insanlaradır sözümüz. Çünkü ancak onlar, söz ne kadar acıysa,
söyleyenin o kadar dost olduğunu bilir..."
Bilin ki AK Parti içindeki yanlışları en acı sözlerle dile
getirmezseniz, düşmanlarından daha büyük düşmanlık edersiniz
Erdoğan'a...
Ve unutmayın!
Bu ülkenin kuruluşundan beri inancınızdan ve siyasi görüşünüzden
ötürü tekme yiyen sizdiniz. Yarın aynı tekmeleri bir daha
yemeyeceğinizin garantisi yok!