Tekel işçilerine 4/C'ye geçiş için tanınan 30 günlük süreye dava geldi.
Abone olTEKGIDA-İŞ Sendikası, 4 Şubat 2010 tarihli Bakanlar Kurulu kararının, geçici personelin 30 günlük süre içerisinde ilgili kurumlara başvurmasını öngören hükmünün iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı.
TEKGIDA-İŞ Sendikasınca Danıştay'a verilen dava dilekçesinde, 4 Şubat 2010 tarihli ''Kamu Kurum ve Kuruluşlarındaki Geçici Mahiyetteki İşleri Yürütmek Üzere Geçici Personel İstihdamı ve Bu Personele Ödenecek Ücretler Hakkında Karar''ın 2. maddesi (1/a) bendinde yer alan ''30 günlük süre içinde'' ibaresi, bunun dayanağı Bakanlar Kurulu Kararının 1. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ''30 gün içerisinde'' ibaresinin iptali istendi. Dilekçede ayrıca davacı sendika üyeleri açısından, 31 Ocak 2010 itibariyle iş akitleri kamu tarafından feshedilmiş ve 30 günlük sürenin 2 Mart 2010'da doluyor olması da gözetilerek, öncelikle idarenin savunması alınıncaya kadar yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi talebinde bulunuldu.
Dava dilekçesinde, Tekel'in özelleştirilmesi sonrasında birimlerde çalışan sendika üyelerinin iş akitlerinin 31 Ocak 2010 tarihi itibariyle feshedildiği, fesih işleminden sonra 4 Şubat 2010 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile de bu şekilde iş akdi feshedilen personelin, fesihten sonra 30 gün içinde başvuruda bulunduğu takdirde, geçici personel statüsünde çalışmaya başlayabileceklerinin öngörüldüğü belirtildi.
Dilekçede, Anayasa ve ilgili yasalara göre, çalışma hakkını kısıtlayıcı yöndeki düzenlemelerin, demokratik toplum düzeni gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerektiği vurgulandı.
Anayasanın 49.maddesinde ''çalışma hakkı''nın tanımlandığı belirtilen dilekçede, dava konusu düzenleme ile bu haktan yararlanma için ''30 günlük'' başvuru süresi şartı, yani bir anlamda süre sınırlandırması getirildiği ifade edildi. Dilekçede, ''Sonuçta, karar ile temel bir hak, özgürlüğün kullanımı zaman yönünden sınırlandırılmak istenmiş olup bu isteğin ölçülülük denetimine tabi tutulması gerekmektedir. Anayasa'da tanımlanan çalışma hakkının kullanımı sınırlandıran 30 günlük süre şartı ölçülülük ilkesine aykırıdır'' denildi.
Başvuru için neden 30 günlük bir sürenin belirlendiğinin açıklamasının da olmadığı savunulan dilekçede, bu 30 günlük yasal süre içinde, işçilerin, bir yandan işsiz kalmanın getirdiği koşulları değerlendireceği, bir yandan da o güne kadar geçerli olan çalışma koşullarından tamamıyla farklı, hukuki statüsü, kimliği belirsiz, hukukiliği konusunda ciddi bir tartışma bulunan bir statüye geçme yönünde seçimde bulunacakları ifade edildi.
GİDERİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN ZARARLAR
İşçilerin gelecek yaşamlarını derinden etkileyecek böylesi bir karar için daha makul, daha uzun bir seçim yapma süresine ihtiyaçları bulunduğu belirtilen dilekçede, davaya konu Bakanlar Kurulu kararının fesihten sonra, 4 Şubat 2010 tarihinde yayımlandığı anımsatıldı.
Dilekçede, ''İşçiler, iş akitlerinin feshi tarihinde yürürlüğe girmemiş koşulları, 30 gün içinde değerlendirmek zorunda bırakılmaktadırlar. 30 günlük süre, hak arama özgürlüğünü de ihlal edecek ölçüde kısa bir süredir. Bir idari karar olan Bakanlar Kurulu kararına dava açma süresi 60 gün olup, işçiler pek çok yönden Anayasa ve imzalanan uluslararası sözleşmelere aykırı yönleri olan bu çalışma ilişkisine karşı dava açma ve açılacak davada verilecek karara göre, geleceklerini belirleyecek karara varma şansına da sahip olabilmelidirler'' denildi.
Karara göre sendika üyesi işçilerin 2 Mart 2010 itibariyle bu çalışma ilişkisine yönelik istemde bulunmalarının gerekeceği belirtilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
''Anayasanın 49. maddesinde tanımlanan 'çalışma hakkı' ile uluslararası sözleşmeler çerçevesinde, 'insan onuruna yaraşır' iş hakkına sahip işçilerin, pek çok açıdan temel çalışma normlarına aykırı ve yöntem saptırması ile malul bir statüde çalışmaya zorlanması açık bir hukuka aykırılık olmanın ötesinde, çalışma hakkının kullanımının son derece yetersiz bir süre ile sınırlandırılması sebebiyle, giderilmesi mümkün olmayan zararlar doğması kaçınılmazdır.''