BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Tek tıkla ekonomi gündemi

Ekofinans'la ekonomi gündemi başlıyor. Türkiye ve dünyanın önde gelen ekonomi ve finans haberlerini sizin için derledik.

Abone ol

Elektrik abonelerinden, tüketim bedelinin yüzde 15'ine varan oranlarda alınan Kayıp-Kaçak Bedeli'ne, tüketicinin yaptığı itirazlarda, lehte ya da aleyhte sonuçlar çıkabiliyor.

Konuya ilişkin AA muhabirine açıklama yapan Tüketiciler Birliği Genel Sekreteri Mehmet İmrek "Dava aynı dava lehte de karar var, aleyhte de karar var. Buradaki bir başka konu bilgi eksikliği. Hakem heyetlerinin bilgileri de sorgulanmalı" dedi.

Kayıp-kaçak bedellerinin iptali yönünde Aralık 2011 tarihinde Danıştay'a toplu dava açtıklarını ancak bu davanın "Süresinde açılmamıştır" gerekçesiyle reddedildiğini anlatan Mehmet İmrek, şöyle devam etti:
"Tüketicilerin tek tek yargıya gitmesinin önüne geçmek amacıyla, Kayıp-Kaçak bedellerinin iptali için toplu dava açtık. Fakat açılan davamıza, Danıştay'ın ilgili dairesince, süresinde açılmamıştır yönünden red kararı çıktı. Danıştay'da açılacak davaların, konunun öğrenildiği tarihten sonraki 60 gün içinde açılması gerekiyor. Aslında bu kesintilerin hala devam ettiğini, dolayısıyla her an öğrendiğimize göre dava açma hakkımızın her an olduğunu bildiğimizden, bu cihetle hareket ettik ve davamızı açtık. Ama Danıştay dairesi bunu gözünden kaçırmış olmalı. Şimdi biz temyiz dilekçemizi hazırlayıp Danıştay'ın ilgili dairesine göndereceğiz."

Konuyla ilgili tüketicilerin başvurmaları halinde yerellerde hakem heyetlerinin de karar aldığını belirten Mehmet İmrek, bu davaların lehte de aleyhte de olabildiğini söyledi. Ayrıca bu kararların herhangi bir bağlayıcılığının olmadığına dikkati çeken İmrek, şunları kaydetti: "Başlangıçta Kahramanmaraş il hakem heyetinin tüketici lehine vermiş olduğu bir karar vardı. Zaten bunun üzerine bir hareketlilik başladı. Örgütler de olmak üzere hem tüketici bazında hem de şirket bazında davalar açıldı. Tabi biz işin tüketici boyutundan baktığımız için, tüketicileri yönlendirmemizde toplu olarak dava açtığımızı, bireysel olarak dava açmamalarını önerdik. Nedenini de şöyle açıklayabiliriz, hakem heyetleri lehte de karar verebilir, aleyhte de karar verebilir, ama her halükarda verilen kararlarda hakem heyetlerinin görev ve yetkileri bakımından, bağlayıcılığının olmadığını belirtiyoruz özellikle. Dolayısıyla, mahkemeler hakemlerin lehte verdiği kararları onayabiliyorlar. Ancak bu mahkemelerin onadığı kararlar bile emsal nitelik taşımamaktadır. Emsal nitelik oluşturması için öncelikle, Danıştay ilgili dairelerinin bu kararı temyiz edip karar vermesi gerekir. Henüz konuyla ilgili Danıştay'ın kesinleştirdiği bir dava olmadığından emsal nitelik taşıyacak bir dava olması da söz konusu değildir."

"Bazı hakem heyetleri tüketiciyi korumak için aleyhte karar veriyor"

Bundan sonra açılacak davalarda da hakem heyetlerinin, tüketicilerin hem lehine hem de aleyhine karar vermeye devam edeceklerini, hatta bu minvalde hakem heyetlerinin özellikle tüketicinin mağdur olmaması adına aleyhte karar verebileceğini vurgulayan Mehmet İmrek, şöyle konuştu: "Bunun altını özellikle çiziyorum, hakem heyetlerinin, tüketicilerin mağdur olmaması için 'Siz bu davayı şimdilik açmayın, Danıştay'da açılan davanın neticesini bekleyin' dedikleri gibi, tüketicinin yeniden mağdur olmaması için tüketici aleyhine karar verdikleri de bilinmektedir. Bunun nedeni de şudur, eğer tüketici lehine bir karar verilirse, kurum bu kararın bir üst merci olan tüketici mahkemesinden reddini isteyecektir. Dolayısıyla tüketici mahkemesi, görev ve yetki bakımından tüketici mahkemelerinin görev alanına girmediği yönünde bir kararla red kararı verirse, tüketici burada karşı tarafın avukat parası ve mahkeme parasını ödemek durumunda kalacaktır. Bunu önlemek adına bazı hakem heyetleri tüketiciyi korumak için aleyhte karar vermektedirler ki, kurum bunu bir üst merciye götürüp reddini istemesin."

"Tüketici ortada kalmış durumda..."

Bundan sonraki süreçte 20 Nisan 2012 Cuma günü Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz dilekçesini verip, Danıştay'ın vereceği kararı bekleyeceklerini söyleyen Mehmet İmrek, "Danıştay bizim başvurumuzu inceleyecek. Tabii biz her zaman iddia ettiğimiz gibi, kayıp-kaçak kesintisi hala devam ettiği için bizim davayı açmamızda, süre bakımından bir sıkıntı olmadığını iddia ediyoruz. Dolayısıyla bu yönden bakıldığında, Danıştay'dan biz davanın kabulünü ve kayıp kaçağın alınmasının yürütmesini durdurmasını bekliyoruz" dedi.

Danıştay'dan çıkacak bir olumlu karar halinde, tüketiciler yargıya gitmeden, kurumların otomatik olarak mahsuplaşmaya gitmek zorunda kalacağını belirten İmrek, şöyle devam etti: "Tüketici ortada kalmış durumda, internet medyasında olsun, görsel medyada olsun kafa karıştırıcı birçok yorum olduğundan, vatandaşın da burada kafası karıştı. Biz hep şunu dedik; 'Danıştay'daki davanın sonucunu bekleyin, ondan sonra hareket edelim'. Oysa bazı örgütler ve medya 'tüketici mağdur durumda, dolayısıyla beklemeye gerek yok' dedi. Bağlayıcılığı olmayan bir kararla bu kez tüketici ortada kalıyor. Bu duruma düşmemeleri adına biz tüketicileri biraz daha sabretmeye davet ediyoruz.

Dava aynı dava, lehte de karar var, aleyhte de karar var. Buradaki başka bir konu da bilgi eksikliği. Hakem heyetlerinin bilgileri de sorgulanmalı" diyen İmrek, şunları kaydetti: "Hakem heyetlerinde ne yazık ki uzman kişiler bulunmamakta. Bu bir şekilde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), yani kurul kararı olduğu için, kurul kararlarında iptal, ancak Danıştay'ın kararı iptali ile mümkündür. Dolayısıyla burada tüketicinin mağduriyeti söz konusu olsa bile, bu tür kararların iptalini ancak Danıştay yapar. Bu bir idari uygulama. İdari uygulamanın iptali ve tüketicinin haklılığı Danıştay'ın verdiği karardan sonra ortaya çıkar ki ondan sonra mağduriyetlerin giderilmesi için tüketici mahkemeleri ya da hakem heyetleri yetki ve görev bakımından davalara bakabilirler."

"Güneydoğuda'ki kaçak oranı ile batıdaki kaçak oranı arasında dağlar kadar fark var"

Mehmet İmrek, Danıştay'dan aleyhte karar çıkması durumununa ilişkin olarak, "Eğer Danıştay'dan tüketicinin aleyhine bir karar çıkarsa, bu demektir ki, Danıştay bundan sonra, hırsızın parasının dürüst vatandaş üzerinden alınmasının hak olduğuna hükmetmiş olacak ki bu hukuka aykırılıktır, çünkü dürüst vatandaş hırsızın çalmış olduğu elektriğin parasını ödemek zorunda değil. Dolayısıyla Danıştay'ın bu tür garabet yaratacak bir karara imza atacağına inanmıyoruz. Bu kesinti kesinlikle yasal değil, Türkiye'yi 7 bölge olarak değerlendirirsek, Güneydoğu'da oluşan kaçak oranı ile batı ya da Marmara Bölgesi'ndeki kaçak oranı arasında dağlar kadar fark var."

Güneydoğu'daki kaçak oranının yüzde 65-70'ler civarında, buna karşın Marmara Bölgesi'ne bakıldığında bu oranın yüzde 7 ile 9'lar arasında olduğuna dikkati çeken İmrek, sözlerine şöyle devam etti: "Dolayısıyla yüzde 65 kaçak oranı olan bir bölgenin bedelini Marmara Bölgesi'ndeki bir vatandaş neden ödesin, niye ödesin? Tedarikçi firmalar Türkiye bazında yüzde 15'e varan oranlarda faturalara yansıtma yapmaktadırlar. Hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün bölgelerde aynıdır bu. İstanbul'da da aynı, Güneydoğuda da aynı. Danıştay eğer bu kesintinin iptali yönünde bir karar verirse, tedarikçi firmalar bundan böyle bir kesintiye gidemeyecekleri gibi önceden yaptıkları kesintilerin bedellerinde de mahsuplaşmaya gitmek zorunda kalacaklar.

Bu mahsuplaşma tüketicinin birey olarak, tek tek tüketici mahkemelerine ya da mahkeme heyetlerine gitmelerine gerek kalmadan otomatikman faturalarında indirim yapılmak suretiyle geri iadeler de daha kolay olacak. Tüketicininde aynı zamanda vakit kaybetmesi önlenmiş olacak."

REYTİNG DENEK LİSTELERİ ORTADA GEZİYOR!

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Televizyon kanallarının izlenme oranlarıyla birlikte, dev reklam pastasının nasıl dağılacağını da belirleyen reyting sistemi yeniden başlamak için gün sayarken yeni bir skandal patlak verdi.

Radikal'in açıklamasına göre Denek listelerinin yapımcı şirketlerin eline geçmesi nedeniyle oluşturulmaya başlanan yeni denek havuzunda da sağlıksız yöntemler uygulandığı hanelerin masa başından seçildiği listelerin gizlenmediği öne sürüldü. Bazı denek adayları ‘tüketici eğilimi’ anketine katıldıklarını zannetti. İddiaya göre işten ayrılırken gizli denek listesini de yanında götüren bir anket görevlisi ise karakolda biten kavgadan sonra listeyi 20 bin lira karşılığında geri verdi.

AGB'den alındı

Aralık 2011’de İstanbul Üsküdar Savcılığı’nın talimatıyla başlatılan  soruşturmasında, ölçüm yapılan deneklerden 1070’inin adres bilgilerinin deşifre olduğu, dizi yapımcılarının para karşılığı denekleri yönlendirerek istedikleri programı birinci yapabildiği iddia edilmişti. Polis, ölçüm şirketi AGB ile birlikte birçok yapım şirketini basmıştı. Bu gelişmeler üzerine Televizyon İzleme Araştırma Komitesi (TİAK), AGB ile olan sözleşmesini sona erdirmişti. TİAK, ardından da  ölçümü için TNS Piyasa Araştırma ve Danışmanlık Ticaret ile anlaşmıştı.

TNS, ‘denek havuzu’ oluşturmak için Türkiye İstatistik Kurumu’ndan denek olabilecek özelliklere sahip yaklaşık 100 bin kişilik bir liste aldı. TNS, deneklerin belirlenmesi için yapılması gereken anketi beş ayrı taşeron firmaya verdi.

TİAK,  havuzuna girecek isimlerin sağlıklı belirlenmesi için Marmara Üniversitesi’ni de denetçi olarak görevlendirdi. Üniversiteden denetçiler, mart-nisan tarihli raporlarında TNS’nin denek havuzunun sağlıklı olmadığı yönünde bir rapor hazırladı. Raporda anketlerin bazılarının masa başında hazırlandığı, adres ve denek bilgilerinin birbirini tutmadığı, bazı deneklerin anket bilgisinin eksik ve yanlış doldurulduğu kaydedildi. Bu tespitlerin ardından  ölçümü için oluşturulacak 3 bin 500 kişilik havuzun sağlıklı olmayacağı ifade edildi.

TİAK müfettişlerinin görüştüğü bir denek, kendisine alışveriş hakkında bir anket bırakıldığını söyledi. Marmara Üniversitesi’nin raporunda dikkat çekilen konulardan biri de, taşeron firmaların, oluşturulan denek listelerini hemen imha etmedikleri yönünde. Listelerin, anket yapıldıktan sonra başka kişilerin eline geçmemesi için hemen imha edilmesi gerekiyor.

Anketörler gizli listeyi aldı

Marmara Üniversitesi ve TİAK denetçilerince hazırlanan raporlarda, bir taşeron firma çalışanının işten ayrıldıktan sonra anket listesini vermediği de iddia edildi. TNS’nin anlaştığı taşeron firmalardan birinde süpervizör olarak çalışan Tolga Y. ile Mine S.’nin sisteme girdikleri anketlerde hata olduğu belirlendi. İddiaya göre TNS durumu taşeron firmaya bildirdi. Tolga Y. ve Mine S.’nin işlerine son verildi. Tolga Y. işten ayrılırken anketleri ve denek listesini iade etmedi. Taraflar 8 Şubat 2012’de karakolluk oldu. Karakolda Tolga Y. ile görüşen TNS yetkililerinin skandalı önlemek ve listeleri almak için kendisine 20 bin lira ödediği iddia edildi.TNS ise açıklama yapmadı.

Seçilen kişiler bilgilendirilmedi

Marmara Üniversitesi raporunda, yeni  sisteminin doğru şekilde işlemesi için denek seçiminin önemine dikkat çekildi. Raporda, “Seçilen kişilerin süreçle ilgili bilgilendirilmedikleri görülmüştür. Kendilerine nüfuz edilmesi veya erişilmesi girişimlerine karşı önlem alınmadığı anlaşıldı. Telefon kontrolleri sırasında panelistlerin kendilerini arayanlara kod, kimlik vb. bilgi sormaması da önemli bir sorun” denildi.

OKUL SÜTÜ İHALESİ KARDEŞÇE PAYLAŞILDI!

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

7 milyon 200 bin öğrenciye süt dağıtılması için açılan ihale birleştirilmiş bölgeler üzerinden yapıldı. İhalede 4 bölge için 4 konsorsiyumdan teklif gelirken, hiçbir bölge açıkta kalmadı.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ''Okul Sütü'' ihalesinin onaylandığını, proje kapsamındaki okullarda süt dağıtım uygulamasına en geç 2 Mayıs'ta başlanacağını bildirdi.Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın ortaklaşa yürüttüğü ''Okul Sütü Programı'' kapsamında dün gerçekleştirilen ihalenin onaylandığı ifade edildi.

Açıklamada, 2012/2957 sayılı ''Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı'' ve Kararnameye ilişkin ''Okul Sütü Programı Uygulama Tebliği''ne göre gerçekleştirilen projenin, ana sınıfından beşinci sınıfa kadar ilköğretim okulu öğrencilerini kapsadığı belirtildi.

Ülke genelinde 32 bin 574 okulda 5 gün süreyle dağıtılacak UHT sütün, 7 milyon 200 bin öğrenciye 200 mililitrelik kutular halinde ulaştırılacağına işaret edilen açıklamada, ''2012 yılı içinde yürütülecek proje, öğrencilerin sağlıklı ve dengeli beslenmesi ile süt içme alışkanlığının kazandırılmasını ve geliştirilmesini sağlayacak. Ayrıca, piyasada oluşacak süt arzı fazlasının alınarak üreticiyi düşük fiyat baskısından korumayı amaçlıyor'' ifadesi kullanıldı.

Okul sütü ihalesinin toplam maliyeti 74 milyon 835 bin 884 lira ile Bakanlığın öngördüğü yaklaşık maliyetin 4 milyon 985 bin 454 lira altında gerçekleştiğine dikkati çekilen açıklamada, buna göre proje kapsamındaki okullarda süt dağıtım uygulamasına en geç 2 Mayıs tarihinde başlanacağı bildirildi.

Açıklamada, Türkiye genelinde şartnameye uygun alım yapabilecek mevcut 17 firmanın katıldığı ihaleye, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 21/b maddesine göre bölgelere göre şirket ortaklığı şeklinde başvurular yapıldığı belirtildi.

Açıklamaya göre, dün gerçekleştirilen ve onaylanan ihalede teklif veren şirketler bölgeler ve teklif tutarları şöyle:

Firmanın adı ve ticaret unvanı Teklif verilen bölge Fiyat (200 ml.kutu)

------------------------------ ----------------------- ---------------------

-Pilot Ortak Yavuz Blok Bims İnş.Malz.Gıda Tic.

-Gülsan  San.Tic.A.Ş. İç Anadolu

-Mar Tüketim Madde İhr. İth. San. Tic. A.Ş. Güneydoğu Anadolu 56 kuruş

-Mamsan  San.ve Tic.A.Ş.

-Bakraç Süt ve Ürn.Üretim.Gıda Paz.A.Ş. İş Ortaklığı

-Pilot Ortak Ak  San. ve Tic. A.Ş.

-Sütaş Süt Ürn.A.Ş. Marmara

-Danone Tikveşli  ve İçec.San.Tic.A.Ş. Karadeniz 48 kuruş

-Tat Konserve San.A.Ş.

-Yörükler Dış Tic.A.Ş.

-Pilot Ortak Dimes  San.Tic.A.Ş.

-Pınar Süt Mam.San.A.Ş. Doğu Anadolu 53 kuruş

-Balkan Süt Ürn.San.Tic.Ltd.Şti. Ege

-Pilot Ortak Yörükoğlu Süt ve Ürn. San. Tic.

-Güney Süt San.ve  Mad.Tic.A.Ş. Akdeniz 51,5 kuruş

-Oğuz  San.ve Tic.A.Ş.

-Akbel Süt Ürn.San.Tic.A.Ş.

DEV FİRMALAR TÜRKİYE'YE YATIRIMA GELİYOR

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Yeni teşvik sisteminin açıklanmasının ardından ABD’nin önde gelen şirketleri Pepsi Co, General Elektric, 3M, Kimberly-Clark ve Quest Diagnotics Türkiye’de yeni yatırım kararı aldı.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan toplam 300 bin çalışanı 60 milyar dolar geliri olan Pepsi Co’nun Türkiye’deki yatırımalarını artıracağını söyledi. ABD’deki ilk durağı New York’ta ABD’nin önde gelen firmalarının yöneticileriyle bir araya gelen Bakan Çağlayan, Amerikalı işadamlarının yeni teşvik sistemine büyük bir ilgi gösterdiğini belirterek, “Hatta bizden daha fazla heyecan duyuyorlar” dedi.

6 eyalete odaklandık

Bakan Çağlayan, ABD ekonomisinin yüzde 46’sını oluşturan 6 eyalete ilişkin çalışma yaptırdığını söyledi. 2011 ciroları 300 milyar dolara ulaşan, 785 bin kişiye istihdam yaratan bu şirketlerin Türkiye’de yeni yatırıma hazırlandıklarını ifade eden Çağlayan, “Teşvik sistemi üzerinde ciddi durdular. Nasıl bir operasyon yapmak istediklerini anlattılar. Pepsi yöneticileri Türkiye’nin ekonomik başarısının nedenini sordu. Bu başarının arkasında güven ve istikrarın olduğunu ifade ettik” diye konuştu.

Türkiye lojistik üs

Dünyaca ünlü Huggies ve Kotex markalarını kapsayan Kimberly-Clark yöneticileri ile de bir araya gelen Bakan Çağlayan, başka ülkelerdeki yatırımlarını Türkiye’ye kaydırmak istediklerini söyledi. Bakan Çağlayan, şöyle devam etti: “Bu firmanın 37 ülkede yatırımları ve 150 ülkede satış mağazaları var. Türkiye’yi lojistik üs yapmak istiyor. 4 milyar dolarlık marka değeri olan 3M yöneticileri de Türkiye’yi ana üs yapmak istediklerini söyledi. Çerkezköy’de fabrikaları var. Çorlu’da da yeni fabrika yapmak istiyorlar. Bu firmalar büyük stratejik yatırım teviklerinden yararlanarak yatırımlarını yapabilir.”

Görüşmelerde General Elektric, Türkiye’de vagon ve lokomotif üretimine talip oldu. Bakan Çağlayan, Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda 10 bin kilometrelik yeni demiryolu ağı yapacağını kaydederek, yüksek hızlı tren projelerini gerçekleştiren Türkiye’de GE’nin bu üretimi yapmasının büyük önemi olduğunu söyledi.

1 Ocak 2012 kesin tarih

Bakan Çağlayan, yeni teşvik sisteminin başlama tarihine ilişkin tartışmalara noktayı koydu. Çağlayan, bu konuda farklı açıklamalar gelmesine tepki gösterirken, “Başbakan ne söylediyse o geçerlidir. 1 Ocak 2012 tarihi kesindir. Promosyon tanıtımı başlıyor. Her dilde örneklerle anlatacağız” yorumunu yaptı.

Blackberry ve Chrysler yatırım yapmak istiyor

Çağlayan, kendi alanlarında dünya devi olan Blackberry ve Chrysler firma yetkililerinin kendisi ile görüştüğünü ve bu iki firmanın Türkiye'ye yatırım yapmakta çok hevesli olduklarını aktardı.

Chrysler firmasının otomotiv alanında Türkiye'deki teşviklerden yararlanmak istediklerini belirten Bakan Çağlayan, teknolojide bir dünya markası olan Blackberry firmasının ise FATİH projesi ile yakından ilgilendiğini açıkladı.

Türk eğitim sisteminde 15 milyon öğrenciyi yakından ilgilendiren FATİH projesine talip olan Blackberry'nin, güçlü ismi ile bu alandaki rekabeti artırması öngörülüyor.

Dünya çapında 120 ülkede satış yapan Otomotiv sanayi devi Chrysler 4 ülkedeki 33 fabrikasında 52 bin kişiyi istihdam ediyor. Firma ABD'de yüzde 9,2 Kanada'da ise yüzde 13 pazar payına sahip bulunuyor.

ÖZEL HASTANELER 'AYRINTILI FATURA' VERECEK

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Acil servise gelen hastalardan ücret alınmaması gerekirken konuyla ilgili bitmeyen şikayetler Sağlık Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Hastalardan yüksek ücret talep eden hastaneler, aldıkları paranın karşılığında fiş veriyor.

Başbakanlık 2010'da "özel hastane acil serviste para talep edemez" genelgesi yayınlamıştı. Ancak özel hastaneler bildiğini yapmaya devam ediyor. Bugün'ün haberine göre acilden giriş yapan hastalardan katılım payı alınıyor. Yüklü miktarda para ödeyen sigortalı hastaların 'Yaptığınız işlemlerin dökümünü verin neden bu kadar para ödedim' talebine ret cevabı veriliyor. Hastaneler, hastalardan aldıkları paranın karşılığında fiş veriyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ise hastaları gittikleri özel hastanelerden fatura almaya çağırıyor. Fatura isteyen vatandaşların daha az para ödemek zorunda kaldığını belirten SGK yetkilileri özel hastanelere de hastalara fiş yerine ayrıntılı fatura verme zorunluluğu getirdi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, acil servise başvuran hastadan ücret talep eden özel hastaneler hakkında işlem yapılacağını bildirmişti. Bakan Akdağ, "Hastadan ücret talep eden özel hastane önce uyarılacak, sürecin devam etmesi halinde ruhsatı iptal edilecek" demişti.

Kimliğini rehin aldılar

Benzer sorunlardan biri de İstanbul'daki özel bir hastanede yaşandı. Pazar günü parkta oynarken bisikletten düşüp kaşını yaran Ufuk Hamza Yağmurlu, annesi tarafından 200 metre mesafedeki özel hastanenin acil servisine götürüldü. Çocuğa tıbbi müdahale edilmeden önce "180 TL ücreti var" denilerek annesinden para istendi. Anne, hastanenin istediği ücreti "tamam" diyerek kabul etti. Yanında 50 TL olduğu için çocuğunun kimliğini "rehin" bırakıp "130 lirayı daha sonra getiririz" diyerek eve gitti. Ardından baba Mustafa Yağmurlu, hastaneyi arayarak alınan ücretin fazla olduğunu belirtti. Muhasebedeki yetkilinin, "Eşinize müdahale öncesi durumu söyledik. Kabul etti yapabileceğimiz bir şey yok" karşılığı verdi. Mustafa Yağmurlu, daha sonra parayı ödemek ve ayrıntılı fatura almak için hastaneye uğradı.

Ayrıntılı fatura isteyince parayı geri verdiler

Çocuğunun kimliğini rehin tutan acil servisteki görevlilerden fatura ve kimlik isteyen Yağmurlu, ayrıntılı fatura alamayacağı cevabıyla karşılaştı. Çocuğun kimliğini ve üzerine yapıştırılmış "50 TL alındı. 130 TL daha getirecek" notunu çıkarıp 130 lira istendiğini söyleyen Yağmurlu, "Faturayı SGK ve Sağlık Bakanlığı'na göndereceğim için ayrıntılı olması gerektiğini belirttim. Bunun üzerine muhasebe yetkilisi "Acil'de Mehmet Bey'e çıkın size çocuğunuzun kimliğini verecek. Başka para vermenize gerek yok. Verdiğiniz 50 TL yeterli" dedi. Bende "Sizden indirim yapmanızı istemiyorum. 180 lira borcumu ödeyip ayrıntılı fatura istiyorum. Bunun üzerine acil bölümdeki görevlinin yanına gittiğimde daha önce eşimin verdiği 50 lira ve kimliği bana geri verdi" diye konuştu.

"510 liradan 35 liraya düştü"

Ankara'da da özel bir hastaneye giden H.A ismindeki vatandaş tahlil ve tetkiklerin ardından vezneye gitti. Sigortalı olmasına rağmen 545 lira istenen H.A, ayrıntılı fatura ile yapılan işlemler ve devletin ödediği miktarları görmek istediğini söyledi. Bunun üzerine H.A'ya faturasını hazırlayan muhasebe yetkilisi, "Borcunuz 35 liraymış, 510 lira yanlış yazılmış" cevabı verdi.

Fatura zorunluluğu getirildi

Yaşanan olayların benzeri yüzlerce şikayetin SGK'ya ulaşması üzerine özel hastanelere vatandaşa yapılan tedavinin her türlü ayrıntısı ve ücretinin yer aldığı belge verme zorunluluğu getirildi. Fatura vermemekte direnen hastanelere ceza kesileceği belirtildi.

Özel hastanelere ne ödeniyor?

Özel sağlık kuruluşlarında muayene ve tedavi olan hastalardan fark ücreti ve katılım parası alınıyor. Hastaneler devlet katkı payının yüzde 90'ına kadar fark ücreti alabiliyor. Ayrıca hastalar özel hastanelerdeki tedaviler karşılığında SGK'ya 12 lira katılım ücreti veriyor. İlaç yazılması halinde bu para 15 liraya çıkıyor. Bunun dışındaki her ücreti hastaların sorgulaması ve fatura istemesi gerekiyor.

"Yanlışlık veznede(!)"

Fatura talebiyle ortaya çıkan fazla tahsilatın yaşandığı İstanbul Beylikdüzü'ndeki Özel Kolan Hastanesi Başhekim Yardımcısı Opr. Dr. Nihat Ersöz BUGÜN'e açıklamada bulundu. Bazen veznede bu tür yanlışlıklar yaşandığını söyleyen Ersöz, "Vezne görevlileri özel hasta, SGK kapsamındaki hasta ayrımında hatalar yapıyor. Bu durumda hastaya fark ücreti çıkabiliyor" dedi. Hasta yakınına ücretin geri verildiğini kaydeden Ersöz, yapılan işlemlerle ilgili faturayı ise hastanın talep etmesi halinde verdiklerini söyledi. Ersöz, hasta talep etmediği durumlarda fiş verdiklerini sözlerine ekledi.

GIDA SAHTEKARLARININ OYUNU BİTMİYOR!

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Gıda hileleri çoğaldı, vatandaşın köy ürünlerine talebi arttı. Ama gıda dolandırıcılarının oyunları bir türlü bitmedi!

Vatandaşın sağlıksız  korkusu fırsatçılara yeni iş kapısı oldu. Bandrollü ya da markalı dahi olsa yiyecekleri alırken tereddüt eden tüketiciyi yeni bir yolla çekmek isteyen bazı uyanıklargıdaları 'köy ürünü' adı altında satarak güven sağlamaya çalışıyor.

Yumurtaları samanlı sepetlerde ya da peyniri tenekede satarak köyden getirilmiş imajı vermek isteyen kişiler, bu taktiği gerek yol kenarlarında, gerekse pazarlarda ve marketlerde de uygulamaya başladı. 'Bilinçsiz talebe' karşılık fırsatçıların boşlukları doldurduğunu söyleyen Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, "Köy ürünü denilen ürünler ekolojik olarak algılanıyor. Bu ürünler organik değil. Açıkta satılan köy özelliğini gördüğünüz ürünler aksine daha tehlikeli olabilir. Bakteri olmasının yanı sıra malta humması başta olmak üzere birçok hastalığa neden olabilir" diye konuştu.

SAMANLI YUMURTA!

Saner, organik ürün almak isteyenlerin de muhakkak ambalajlı ve Tarım Bakanlığı onaylı ürünleri tercih etmesi gerektiğine dikkat çekerek, şunları kaydetti: "Her açıkta gördüğünüz ürün köyden gelmiş ya da sağlıklı değildir. Tamamıyla ticari olarak üretip, samanlayarak ya da tarladan yeni getirilmiş imajı vererek vatandaşı kandırıyor, üstelik zehirliyorlar."

SANAL SATIŞA DİKKAT EDİN

Sahte tüccarlar  satışı için sanal ortamı da kullanıyor. Bir köy ismi uydurarak ya da bilindik bir köy ismini kullanarak açtıkları internet sitelerinde bölgeye has ürünleri satan sahtekarlara da dikkat edilmesi gerektiğini belirten Samim Saner, "Eğer siteler Tarım Bakanlığı'ndan üretim izni almışsa o zaman güvenilirdir" dedi. Köylü ile çiftçi kavramını ayırmak gerektiğini söyleyen Saner, "Köylü, mahsulü varsa kendine kadar üretip tüketen kişidir. Çiftçi ise mahsulün ticaretini yapan kişidir. Köylü belki kendi tüketirken sağlıklı ürün kullanıyor, ama satmak için getirdiğinde korunmayan ürün son alıcıya sağlıksız ulaşıyor" dedi.

BAKANLIK ONAYI MUTLAKA OLSUN

Bakanlıkca açıklanan sağlıksız ürünlerin bilinen markalar olmasıyla vatandaşın kayıt dışına yönelmesinin çok yanlış olduğunu ifade eden Samim Saner, en güvenilir ürünün Tarım Bakanlığı onayı taşıyanlar olduğunu belirtti. Bakanlığın üretim izinli firmaları da denetlediğine dikkat çeken Saner, şöyle konuştu: "Bakanlık denetliyor ve sorun gördüğünde gereken yapılıyor. Peki ya kayıt dışını kim denetliyor? Yoldan ya da 'köy ürünü' yazılı tezgahlardan aldıklarınızda yaşayacağız bir sorun karşısında muhatabınız yok, üstelik hatalısınız. Ambalajsız ve Tarım Bakanlığı onaysız ürünlere güvenmeyin."

KREDİ KARTLARI DA ARTIK CEBE GİRİYOR!

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Cep telefonları, 10 yıl içinde kredi kartının yerini alacak. Gelecekte cep telefonuyla internet dahil her türlü alışveriş yapılabilecek.

Pew Internet ve Elon Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre araştırmaya katılanların yüzde 65'i on yıla kalmadan tüm ödemelerini "mobil cüzdanlarıyla" yapmayı umuyor. Mobil cihaz kullanıcıları, uygulamalar için ödeme yapılmasını sağlayan Google Wallet veya cep telefonlarını kredi kartlarına çeviren Square (sadece ABD'de) gibi uygulamaların 2020 itibariyle tamamen paranın yerine geçeceğini düşünüyor. Akıllı telefon kullanıcıları,  cüzdan düşüncesini hızla benimsiyor.

ComScore araştırma şirketinin Aralık ayında yaptığı araştırma, ABD'li akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 38'inin, yakın gelecekte her türlü alışverişlerini  cihazlar üzerinde gerçekleştirmek istediklerini gösterdi. Eylül 2011'de yapılan bir diğer comScore araştırmasında ise  cihaz kullanıcılarının yüzde 47'si, son bir ay içinde cihazlarını kullanarak internetten alışveriş gerçekleştirdiklerini ifade etti. ABD'de aynı dönem itibariyle  cihaz kullanıcısı 90 milyon olarak belirtildi.

Yeni davranışlara uyumluyuz

Pew, dün sonuçlarını açıklanan araştırmanın raporunda şu ifadeyi kullandı: "2020 itibariyle, insanların birçoğu  cihazları iyice benimseyecek ve finansal işlemlerde kredi kartıyla veya nakit ödeme şekli neredeyse tamamen ortadan kalkacak. İnsanlar, parasal işlemlerini  cihazları ve yazılımlarla gerçekleştirmeye başlayacak, bu işlemler internette ve mağazalarda gerçekleştirilecek. Gelişmiş ülkelerde nakit  ve  birçok işlemde kullanılmaz hale gelecek.

Pew raporunu yorumlayan Harvard Üniversitesi'nden Susan Crawford, "Bir  sisteminden daha hayali bir şey olamaz. Bir gün gıda veya su almak için  cihazları kullanacağımızı düşünmek, insanların yeni davranış şekillerine ne kadar güvendiğini ve benimsediğini gösteriyor" dedi. 

ABD Başkanı Barack Obama için geçmişte teknoloji politikası danışmanlığı yapan Crawford, CNN'e yaptığı açıklamada, "Neden bir sonraki adımı benimsemeyelim... Değerin 'kısaltılmış' temsillerini kullanacak olmamız şaşırtıcı değil" dedi.

Riski yüksek

Araştırmaya katılanların üçte biri ise başta güvenlik risklerini öne sürerek, mevcut ödeme şekillerinde fazla bir değişim olmayacağını savundu. FutureWei Technologies şirketinden analist Peter McCann, "Alışveriş yapacağınız en sıradan satıcılarla bile basit bir rakam dizesini paylaşacak olmanız komik derecede riskli bir eylem olurdu" ifadesini kullandı. Mobil cihazlar üzerinden finansal işlemlerin yürütülmesine karşı çıkanlar, tıpkı McCann gibi bu sistemin günümüzde var olan güvenlik risklerinin aynısı getireceğini düşünüyor.

Müşterileriyle bankalar arasındaki işlemleri yöneten MasterCard Worldwide şirketinden Mung-Ki Woo, geçtiğimiz yıl CNN'e yaptığı açıklamada, "Mobil cihazlarla ödeme, teknolojisinden çok farklı değil... Şahsen  cihazların kredi kartlarından ne daha iyi ne de daha kötü olduğunu düşünüyorum" demişti. Pew raporundandaki üçte ikilik çoğunluk ise akıllı telefon piyasasındaki patlama, kullanım kolaylığı ve güvenliğin,  cihazları finansal işlemlerde öne öıkaracak üç faktör olduğunu belirtti. Pew araştırmasında, bin 21 "internet uzmanı ve diğer internet kullanıcıları" yer aldı. Pew, spesifik bir gruba dayanması nedeniyle araştırmada hata payı bulunmadığını belirtti.

BEŞİKTAŞ'IN HESAPLARINA EL KOYDULAR!

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Zor günler geçiren Beşiktaş'a yayıncı kuruluştan gelen paranın alacaklılar tarafından el konulduğu öne sürüldü...

Kara Kartal'ın hesabına birkaç gün önce 6.5 milyon lira yattı. Federasyon'dan gelen bu yayın payı aynı gün bazı alacaklılar tarafından çekildi. Kulübün paranın yattığından haberi oldu ama iş işten geçmişti.

Galatasaray maçında hakemin bariz hatalarıyla Süper Final'de ağır bir yara alan Beşiktaş'ın bir darbe daha aldığı iddia edildi. Bugün Gazetesi'nin haberine göre; Türkiye Futbol Federasyonu yayın payı olarak geçtiğimiz günlerde Beşiktaş'ın hesabına 6.5 milyon Lira yatırıyor. Ancak kulübün henüz haberi olmadan alacaklılar bu parayı kuruşuna kadar hesaplarına geçiriyor.

 Alacaklılar uyanık davrandı

Borçlularıyla anlaşma yoluna giden ve yeniden yapılandırma çalışmalarıyla kulübü düzlüğe çıkarmaya çalışan bir  yönetimi insiyatifi eline geçiremedi. Bankaya yatan 6.5 milyon lira, dağıtımını  yapmadan 'uyanık davranan' alacaklıların eline gitti. Zor günler geçiren Beşiktaş'ta kulübe açılmış 250'ye yakın alacak davası da söz konusu. İçlerinde futbolcular ve çeşitli tedarikçilerin de yer aldığı 100 milyon liralık bir haciz tehdidi de kapıda.

 Çete'nin tümü satılacak, para yine onlara gidecek

Beşiktaş'ın Portekizli futbolcuları satılması gündemde; ancak sadece Almeida, Quresma veya Simao değil. İyi para veren bulunursa Fernandes'in de gitmesi gündemde. Portekizlilerden elde edilecek kazanç ise yine futbolcu alacaklarına gidecek. 'Çete'nin satışından gelecek para yine 'Çete''ye gidecek.

ALTIN YURTDIŞINDA YÜKSELİYOR İÇERDE DÜŞÜYOR

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Uluslararası piyasalarda altın IMF ve Çin'nin etkisiyle yükselirken, İstanbul Altın Borsası'nda altın değer kaybetti.

 İstanbul Kapalıçarşı'da 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı 9495 lira Cumhuriyet Altınının satış fiyatı ise 637,00 lira oldu.

İstanbul Kapalıçarşı'da alınıp satılan  türlerinin, önceki kapanış ve bugün açılış fiyatları (TL) şöyle:

ÖNCEKİ KAPANIŞ

BUGÜN AÇILIŞ

KAPALIÇARŞI             

ALIŞ

SATIŞ

ALIŞ

SATIŞ

24 Ayar Külçe Altın (Gr.)

94,10

94,45

94,60

94,95

Cumhuriyet Ata Lira

626,00

634,00

628,00

637,00

22 Ayar Bilezik (Gr.) 

85,65

92,10

86,10

92,60

Lira Ziynet                

604,01

623,97

610,00

625,00

Yarım Ziynet               

300,03

312,99

304,00

314,00

Çeyrek Ziynet              

150,02

156,99

152,00

157,00

HOLLANDA'DAN VİZEYİ KALDIRMASINI İSTEDİK

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve beraberindeki iaşadamı heyeti Hollanda'da temaslara devam ediyor. TOBB ve DEİK Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, ticaretin istenilen seviyeye gelmesi için vize engelinin kaldırılması çağrısında bulundu.

TOBB'dan yapılan yazılı açıklamada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün  ziyaretine  başkanlığında yaklaşık 110 kişiden oluşan bir özel sektör heyetinin eşlik ettiği hatırlatıldı.

İşadamları heyetine Amsterdam'da  Müsteşarı Ahmet Yakıcı'nın da katılımıyla,  ekonomisi konusunda brifing verildiği belirtilen açıklamada, Ticaret Başmüşaviri Engin Ertekin tarafından yapılan sunumda Hollanda'nın Avrupa'ya giriş kapısı olduğunun altının çizildiği kaydedildi.

Açıklamaya göre, Ertekin sunumunda,  hükümeti tarafından öncelikli 9 ana sektör belirlendiğini, lojistik, kimyasallar, su yönetimi, tarım, bahçecilik, enerji, ileri teknoloji sistemleri, yaratıcı endüstri ve yaşam bilimleri alanlarına yoğunlaşıldığını ifade etti.

Açıklamada,  ve  Başkanı Hisarcıklıoğlu ve VNO Başkanı Bernard Wientjes tarafından modere edilen ''CEO Yuvarlak Masa Toplantısı''nda ise öncelikli işbirliği alanları ele alındı. Toplantıda iş dünyası temsilcileri, özellikle enerji, altyapı, sağlık hizmetleri, bankacılık, tarım ve GDO'lu ürünler, stratejik ortaklık ve vize konularını masaya yatırdılar.

Türkiye-Hollanda İş Forumu

Açıklamaya göre, CEO Yuvarlak Masa Toplantısı ile eşzamanlı olarak, Passenger Terminal'de düzenlenen Türkiye-Hollanda İş Forumu'na,  ve Türk iş dünyasından yaklaşık 500 kişi katıldı. İş Forumu'nda önce ikili iş görüşmeleri gerçekleştirilirken, Türkiye ve Hollanda'da iş yapma imkanları, yatırım ilişkileri, tarım ve gıda, taşımacılık ve lojistik, temiz enerji konularında oturumlar düzenlendi.

Hisarcıklıoğlu, İş Forumu'nda yaptığı konuşmada, diplomatik ilişkilerin 400. yılını kutlayan Türkiye ve  arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da eski olduğunun altını çizerek, bugün 5 milyar avronun üzerinde kaydedilen ikili ticaret hacminin gelecek işbirlikleri için umut verici olduğunu belirtti.

Türkiye'de 38 milyar doların üzerinde yatırım yapan  firmalarına, Türkiye'ye gösterdikleri güven için teşekkür eden Hisarcıklıoğlu, Hollanda'daki Türk varlığının da her geçen yıl arttığını ifade etti. Hisarcıklıoğlu, Hollanda'da yaşayan yaklaşık 400 bin Türk vatandaşının, 20 bin işletme ile 55 bin kişiye istihdam sağladığının altını çizdi.

Dünyanın lojistik ve yatırım cenneti olan  ile ortak işbirliği alanlarının önemine değinen Hisarcıklıoğlu, Türk özel sektörünün son dönemde yaptığı atılımın, Avrupa krizlerle boğuşurken Türk ekonomisinin istikrarını korumasında en önemli etken olduğunu belirtti.

Ticaretin artması için önündeki engellerin kaldırılması gerektiğinin altını çizen Hisarcıklıoğlu, özellikle vize konusunun ikili ticareti olumsuz etkileyen en büyük etmen olduğunu ifade etti. Hisarcıklıoğlu, vizeler kalkmadıkça ticaretin istenilen düzeye ulaşmayacağını söyledi.

''Türkiye Hollanda'nın önüne geçebilir''

Hollanda Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi, Tarım ve Yenilikçilik Bakanı Maxime Verhagen da konuşmasında, Hollanda'nın ekonomik krizi Avrupa ülkeleri arasında en iyi şekilde atlatan ülke olduğunu belirterek, dünyanın en büyük 5. ihracatçısı olduklarını kaydetti.

Hollanda'nın 8 bin yabancı şirkete ev sahipliği yaptığını belirten Verhagen, Hollanda'nın bir yatırım cenneti olduğunu anlattı.

Türkiye'nin dünyanın 17. büyük ekonomisi, Hollanda'nın ise dünyanın en büyük 16. ekonomisi olduğuna dikkati çeken Verhagen, bu sıralamanın önümüzdeki yıllarda değişebileceğini ve Türkiye'nin Hollanda'nın önüne geçebileceğini söyledi. Mayıs ayı sonunda bir özel sektör heyetiyle Türkiye'ye geleceğini ifade eden Verhagen, ticaretin önündeki engelleri kaldırmayı hedeflediklerini de belirtti.

KIBRIS RUM KESİMİ İFLAS ETTİ

HABERİ OKUMAK İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ…

Kıbrıs Rum kesimi iflas etmiş 10 ülke listesinin ilk sırasında. Yapılan bir araştırmada Kıbrıs Rum kesimi, borçları tıraş edildikten sonra listenin ilk sırasından düşen Yunanistan'ın yerine geçti.

Capital Market Authority/Sermaye Piyasası Kurumu'nun (CMA) ekonomik kriz yaşayan Kıbrıs Rum kesimini borçlarını ödeyemeyen-iflas etmiş 10 ülke arasında birinci sıraya yerleştirdiği bildirildi.

Rum Simerini gazetesinin haberine göre, ekonomistler, CMA'nın Rum yönetimini borcunu ödeyemeyenler listesinin başına yerleştirmesini, ''tehlike çanlarının çalmakta olduğu'' şeklinde yorumladı.

Habere göre, Rum yönetiminin CMA tarafından, önümüzdeki 5 yıl içerisinde devlet düzeyindeki borçlarını ödemesi zor olacak ülkeler listesinin birinci sırasına yerleştirilmesinin başlıca nedeni, Rum yönetiminin bankacılık sektörünü desteklemek zorunda kalma ihtimali.

Bunun bir devlet için kabus bir senaryo olduğuna işaret eden gazete, Rum yönetiminin ilk kez bu listede yer aldığını, bunun da Rum bankalarının Yunan bankalarından tahvil satın almaları ve devletin bankacılık sektörünü desteklemek zorunda kalabilecek olmasından kaynaklandığını aktardı.

Habere göre, ilgili liste CMA tarafından yayınlanıyor ve bu liste borsa dışı piyasalarının bağımsız verilerine kaynak teşkil ediyor. Ekonomisi sorunlu görülen Portekiz şu anda ilgili listede ikinci sırada bulunuyor, borçlarını önümüzdeki 5 yıl içerisinde ödemeyi başarma ihtimali daha yüksek görülüyor.

İlgili araştırmada Kıbrıs Rum kesiminin aslında; borçları tıraş edildikten sonra listenin ilk sırasından düşen Yunanistan'ın yerine geçtiği belirtiliyor.

Rum Maliye Bakanlığı'ndan bir kaynak, bu aşamada Kıbrıs Rum ekonomisinde gözlemlenmekte olan zafiyetin bankacılık sistemiyle devam ettiğini söyledi.

Öte yandan, IMF 2012-2013 bahar raporunda, Kıbrıs Rum kesimi için bu yıl resesyon, gelecek yıl için ise yüzde 0,8 büyüme öngörüyor.