BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55
HABER /  SAĞLIK

Tecavüze uğrayan kadın ne yapmalı?

Evliliklerinde cinsel saldırılara maruz kalan kadın sayısı gün geçtikçe artıyor.Peki ama bu saldırılara uğrayan kadınlar ne yapmalı?

Abone ol

Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Adana Şube Başkanı Uzm. Dr. Taner Canatar, Türkiye’de evliliklerinde tecavüze uğrayan kadın sayısının her geçen gün arttığı uyarısında bulunarak, bu durumun asla kabul edilemeyeceğini söyledi.

ERKEN YAŞTA EVLİLİKLER İLK SORUNLARDAN BİRİ

Kadınların hukuksal alandan ekonomik alana, ev hayatından gündelik hayata kadar birçok sorun ve sıkıntı ile karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Canatar, Türkiye’de kağıt üzerinde yapılan değişikliklere rağmen, pratikte kadınların gündelik hayatlarında ayrımcılığa ve şiddete maruz kaldığı gibi erken yaşta evlendirilip, evliliklerinde de tecavüze uğradığı yorumunda bulundu.

Canatar, “Bu nedenle kadını yok sayan, ona şiddet uygulayan veya onu bir meta olarak algılayan tüm zihniyete karşı yılmadan mücadelenin sürdürülmesi gerekiyor. Evlilik içi tecavüz, ayrımcılık ve kadına yönelik şiddetti meşru gören tutum ve davranışlar asla kabul edilemez. Ancak ne yazık ki, Türkiye’de evliliklerinde tecavüze uğrayan kadınların sayısı her geçen gün artıyor” dedi.

‘Tecavüz’ kelimesinin anlamının, her ne kadar ‘zorla cinse ilişki kurmaya çalışma’ veya ‘cinsel ilişkiye zorlanma ve saldırı’ olarak bilindiğini kaydeden Canatar, buna rağmen tecavüz etme ya da tecavüze uğrama eylemlerinin tanımının eksik olduğu yorumunda bulundu. Canatar, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de aynı yatakta uyumalarına rağmen, eşi ya da erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğrayan çok fazla kadın olduğunu dile getirdi.

Taner Canatar, açıklamasını da şöyle sürdürdü:

“Karşılıklı uzlaşmayı içermeyen, vücuda zarar verme tehdidi ve güç kullanılarak yapılan oral, anal veya vajinal ilişki olarak tanımlayabileceğimiz evlilik içi tecavüzler genellikle ‘tamamen yıkıcı tecavüz, güç amaçlı tecavüz ve patolojik tecavüz olmak üzere üç şekilde gerçekleşir.”

“ERKEK CİNSELLİĞİ BİR CEZALANDIRMA ARACI OLARAK KULLANIR”


Tamamen yıkıcı tecavüzde erkeğin temel amacının; cinsel ilişki ve doyum değil, karısını her açıdan yıkmak, sarsmak ve öfkesini kusmak olduğunu ifade eden Canatar, erkeğin cinselliği bir cezalandırma aracı olarak kullandığı gibi tecavüzün, kadının uğradığı fiziksel ve duygusal şiddetin devamı niteliğinde olduğu bilgisini verdi.

Güç amaçlı tecavüzde fiziksel bir şiddet olmadığını, buradaki amacın ise, erkeğin eşi üzerindeki güçlülüğünü ona cinsel olarak gösterme çabası olduğunu vurgulayan Canatar, “Bu tecavüz türü karısının cinsel ilişkiyi istememesi ya da reddetmesi durumunda, erkeğin zorla cinsel ilişkiye girmek istemesidir” ifadesini kullandı.
Patolojik tecavüzün; cinsel ilişki şiddet içerikli ve olağandışı olduğunu ifade eden Canatar, “Bu erkekler çoğunlukla hayat kadınları ile olan ilişkilerinde bunu daha rahat ve sınırsızca yapma eğilimindedir. Örneğin; izleyebilmek için karısının başka bir erkekle ilişkiye girmesini istemesi, eşini grup seks yapmaya zorlaması, cinsel ilişkiyi çocuklarının önünde gerçekleştirmesi, sado-mazoşist içerikli cinsel ilişkiler yaşamak istemesi patolojik tecavüz grubunun içinde yer almaktadır” dedi.

“TECAVÜZE UĞRAYAN KADIN MUTLAKA UZMANA DANIŞMALI”


Evliliğinde tecavüze uğrayan kadınların yaşadıklarının bir terapist tarafından ele alınmasının ve çözümlenmesinin önemli olduğunun altını çizen Canatar, evliliğinde karşılaştığı tecavüzün, kadının yaşantısını olumsuz etkilediğini, evlilik ya da birliktelik sürecinde maruz kalınan tecavüzler de tıpkı diğer tecavüzlerde olduğu gibi kurbanda; cinsel isteksizlik, kendisine ve partnerine olan saygısını kaybetme, cinsel işlev bozuklukları, yoğun korku, kaygı ve endişe, beslenme ve uyku bozuklukları, depresyon, intihar eğiliminin yanında cinsel yönden eksik olduğu düşüncesi gibi olumsuz duygu ve sonuçlara yol açabileceğini anlattı.

Evlilikteki ya da birliktelikteki tecavüzün önlemesi için toplumun her kesimine, sivil toplum kuruluşlarına, devlet kurumlarına ve medyaya görevler düştüğünü vurgulayan Taner Canatar, şöyle devam etti:

“Birliktelikteki ya da evlilikteki cinsel şiddet, tecavüz ve saldırganlığı durdurma öncülüğü ve sorumluluğu kadına aittir. Öncelikle kadının, zihnindeki tecavüz tanımını değiştirmesi, cinselliği bir görev olarak görmemesi, cinselliğin zorlamayla olamayacağını anlaması ve anlatması, sevgi, arzu, haz, şefkat ve bütünlüğün cinselliğin birer parçası olduğunu bilmesi ve öğretmesi, korku, kaygı ve suçluluk duygularının ortaya çıkmasına neden olan cinselliğin sağlıksız bir cinsellik olduğunu özümsemesi ve özümsetmesi gerekiyor.’’