AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün gündemden düşmeyen kürtaj tartışmalarını alevlendirecek açıklamalarda bulundu
Abone olTBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Üstün'den bomba açıklamalar: Tecavüz edilen kadın da doğurmalı. Bosna'da pek çok kadın doğurdu. Özürlü olacak diye bebeği öldürmek de cinayettir
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, tecavüze uğrayan kadınların da doğurması gerektiğini savunarak, tartışmaları alevlendirecek açıklamalar yaptı.
Bosna'da tecavüze uğrayan kadınların doğurduğunu kaydeden Üstün, 'Anne karnında o bebekler öldürülseydi, tecavüzcülerin yaptığından çok daha büyük bir dram, suç ortaya çıkacaktı' dedi. Üstün, down sendromlu doğacak diye bebeklerin aldırılmasına da karşı çıktı.
Kürtaja sadece modern tıp açısından bakılamayacağını, meselenin insan hakları, hukuki ve felsefi boyutu da olduğunu söyleyen Üstün, Akşam Gazetesi'nden Ebru Çekiç'in sorularını yanıtladı.
ONLAR MASUM
- Tecavüze uğrayan kadın hamile kalırsa da kürtaj olmasına karşı mısınız? O da mı doğurmalı?
Elbette. Tecavüz eylemi bir suç. Bu suçun cezasını kim çekmeli? Tecavüzcü çok ağır bir şekilde çekmeli. Ama siz tecavüzcüye değil, tecavüz sonucu ortaya çıkacak insana bunu ödetiyorsunuz. Bosna'da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular. Anne karnında hepsi öldürülseydi o tecavüzcülerin yaptığından çok daha büyük bir dram, suç ortaya çıkacaktı. O çocukların bir parçası da annenindir, o çocuklar masumdur. Bizde 'Babanın suçu çocuğa geçmez' diye bir anlayış var. Tam da burada örnek verilecek bir şey. Elbette tecavüz sonucu yan etkiler ortaya çıkacaktır. Anne psikolojisinin bozulması, toplumda rahatsızlıklar vs. Bunları gidermek ise toplumun görevidir.
- Tecavüze uğrayan kadını istemediği çocuğu doğurmaya zorlamak ne kadar insani?
Başka çözümleri var, anne bakmak istemiyorsa, devlet alabilir. Bu meselenin tartışılır olması önemli. Bu mesele hemen çözülecek bir konu değil. Batıda uzun yıllardır tartışılıyor. Bir noktaya gelinmedi. ABD'de seçimlerin iki tane konusu vardır, biri budur. Bu tartışma ABD'de bitmemiştir. Bizde tartışılıyor olması önemli. Toplum bir yere mutlaka gelecektir.
ABLAM BEBEĞİNİ ALDIRMADI
- Yani kürtajın yasak olduğu 1984 öncesine mi geri döneceğiz?
Bakın kendi ailemde var. Ablamın çocuğu down sendromlu. Teyzemin torunu da otistik. Otizm çok daha ağır. Onlara nasıl iyi bakıyorlar biliyor musun? Ablam, hamile iken çocuğunun down sendromlu olduğunu bilerek doğurdu. Müdahale etmedi. 'Allah'ın bize lütfüydü' dedi. Aynen böyle düşündü.
ÖZÜRLÜ OLDUĞU ANLAŞILSA DA DOĞMALI
- Tıp gelişti. Bebek, 10 haftadan sonra da down sendromlu ya da spastik olacağı anlaşılıyorsa alınıyor. Kürtaja her durumda mı karşısınız yoksa bu durum istisna olmalı mı?
Kürtaja sadece annenin hayatı tehlikeye giriyorsa cevaz verilebilir. Bebeğin otistik, özürlü, down sendromlu olması gerekçe olamaz.
- Ailenin istememe hakkı olamaz mı? İstemeyeni neden doğuma zorlayacağız?
Hayır özürlü de olsa bir candır. Allah onun ömrünü tayin edecektir. Ölüm cezası kaldırılıyor insanlara. Modern ceza hukukunda idam cezalandırma yöntemi olarak bile kaldırılmışken, bir insan olarak doğma durumundaki canlının hayatını elinden alamayız. Sosyal devlet ilkesi budur. Anne baba bakmıyorsa bile devlet sosyal devlet ilkesi gereğince bunlara bakmakla mükelleftir.. Nitekim Özürlüler Kanunu çıkmış. Bu tür çocuğu olana devlet birçok yardım yapıyor. Evde bakım, vergi indirimi vs.
- Birçok spastik bebek, yaşadığının bile farkında değil. Anne karnında iken fark ediliyorsa, doktorlar ve modern tıp alınmasını tavsiye ediyor. Bunu yok mu sayacağız?
Hayır bu yolu açamayız. O zaman fakirler ne bilir yaşamaktan, köleler ne bilir yaşamaktan, özürlüler ne bilir yaşamaktan diyebilir miyiz? Hatta Antik Yunan'da bir ara, kadınlar insan mıdır diye tartışmışlar biliyorsunuz. Sakatların, özürlülerin yaşama hakkı var mı diye bir kapıyı açamayız hiçbir zaman. İnsan kutsal bir varlıktır, bunu böyle kabul edeceğiz. Her kararı modern tıp doğrultusunda veremeyiz.
- Neye göre karar verilmeli o zaman?
Burada konunun insani boyutu vardır, hukuki boyutu vardır, felsefi boyutu vardır. Yani böyle bir mesele sadece tıpçıların kararına kalamaz. Bakın haklar çarpıştığında her zaman yaşam hakkı üstün gelir. Burada o çocuğun özürlü de olsa dünyaya gelme hakkı vardır. Annenin psikolojisi bozulabilir, ama annenin hakkı mı üstün tutulur, doğacak bebeğin hakkı mı üstün tutulur? Doğacak çocuğun hakkı üstün tutulur. Çünkü onun doğacak çocuğun yaşama hakkı vardır burada.