BIST 9.923
DOLAR 34,15
EURO 38,04
ALTIN 2.884,14
HABER /  MAGAZİN

Tecavüz sahnesi için izlenir

Doğa Rutkay, nisan ayının ilk haftası gösterime girecek olan korku filmi "Gen" için ne dedi?

Abone ol

Kaynak:
Haber: Elif KORAP

Nisan'da gösterime girecek "Gen" adlı korku filminin başrol oyuncusu Doğa Rutkay "Film çekimlerine beş gün banyo yapmadan gidip geldim. El ve ayak tırnaklarım ormandan fırlamış gibi oldu" diyor.

Kendimden çok sevdiğim hiçkimse yok" diyor. Bana göre bu da onu ilginç biri yapıyor. Çünkü bunu böyle söyleyebilmek, itiraf edebilmek kolay değil. Hem de pek çok kişinin göz göre göre size "gıcık" olacağını bile bile. Bunlar oyuncu Doğa Rutkay'ın sözleri. Yanlış anlaşılmasın, başlık dalga geçmek için yazılmış değil. Zaten Doğa Rutkay da kendisine bu şarkıyı söylememizi gülerek karşılıyor. Rutkay'ı nisan ayının ilk haftası gösterime girecek "Gen" adlı filmde başrolde izleyeceğiz. Gen'in yönetmeni herkesin bildiği üzre Doğa Rutkay'ın sevgilisi Şahan Gökbakar'ın kardeşi Togan Gökbakar. Rutkay'la, kısa bir bölümünde sevgilisiyle de rol aldığı film ve kendisine olan sevgisi üzerine konuştuk.

MESLEĞİMİN ZİRVESİNDEYİM
- Doğa Hanım, tecavüz sahneniz hayvanca oldu mu? Durun durun, bundan önce şunu sorayım: Bu filmde tecavüz sahnesi var mı? Çıkan haberlerden tam anlayamadım da!

- Bu filmde tecavüz sahnesi var. Ama o tartışma aslında bu filmle ilgili değildi. Herhangi bir film için "Tecavüz sahnesinde ben kendim oynarım ve hayvanca olmasını isterim" dedim. Bu filmle ilgili söylemedim. Evet, Gen filminin içinde bir tecavüz var. Ama bu nasıl bir tecavüz sahnesi, rahatsız edici mi, erotik mi, gerici mi hiçbir şey söylemeyeceğim. Sürpriz olsun. "Dönüş Yok" filmiyle aynı rahatsızlığı içeren bir sahne de olabilir. Kimine daha da itici, kimine çok başarılı gelebilir. Ben aktris olarak bu filmin içindeki tecavüz sahnesinin çok gerekli, yerinde ve rahatsız edici olduğuna inanıyorum. "Dönüş Yok" zaten tecavüz sahnesi üzerine yapılmıştı. Bizimki öyle değil. O nedenle bu filme tecavüz sahnesini görmek için gelinmemeli ama aynı zamanda da bu sahneyi görmek için gelinmeli. Seyirciye bırakıyorum. Ben olsam giderdim yani ne olmuş diye.

- Filminizi görmemiz için iyi bir neden söyler misiniz?
- Çalışmadığım yerden sordunuz! (Gülüyoruz) Çok yalın anlatımı olan bir sinema filmi bu. Sizi yormayacak, rahatsız etmeyecek bir film. İyi bir hikayesi var. Bunun dışında da çok iyi oyunculukları olan bir film. Başta kendim olmak üzere... Çok mütevazıyım bu konuda! Oyuncular gerçekten bu işin hakkını verdiler. O yüzden, "Ne mutlu Türküm" diyebilmek için Gen'i seyretmek gerek!

- Önyargılı olmak istemem ama bir "Türk korku filmi" olarak "Gen"e gülme ihtimalimiz nedir?
- Valla biz sette hiç eğlenmedik, gerildik! Film gerçek bir hastanede, geç saatlere kadar çalışarak çekildi. Senaryo ortada. Güleceğinizi hiç sanmıyorum! Ben bir psikiyatristi oynuyorum. Genetikle ilgili bir korku filmi. İzlerken rahatsız olacaksınız.

- Korku filmleriyle nasıl bir ilişkiniz var? Hoşlanır mısınız?
-Çok severim. Hatta annem bende bazı sağlık problemleri olduğunu düşünmüş. Freddy'le, Hitchcock'larla büyüdüm ben. Hep gerilim ve korku filmlerini izleyip kendi kendime o mimikleri ayna karşısında deniyordum. Beni romantik aşk filmleri hiç heyecanlandırmadı, gerilim, korku, aksiyon filmleri heyecanlandırdı. Çok film teklifi aldım. İçimde bir şeyler hep beni engelledi. "Yapma, yapma" dedi. Herhalde ben hep bu filmi beklemişim. Hayatta böyle şeylere çok inanıyorum. İlk sinema filmim bir korku filmi oldu.

- Oyunculuk vasıflarınız aslında pek çok kişi tarafından da takdir edilmesine rağmen bu kadar yıl sonunda ilk başrolünüzü almanız, aslında yeterince yetenekli olmamanızdan mı kaynaklanıyor yoksa şanssızlıktan mı?
-6 senedir tiyatro yapıyorum ve hep başrollerde oynuyorum. Tiyatroda geldiğim nokta da ortada. Oyunum "27 Numara" kapalı gişe oynuyor. Şu an tiyatro kariyerimin en tepesinde olduğumu düşünüyorum. Tiyatro anlamında çok tatmin olduğum için oyunculuğun diğer branşlarında atak davranma ihtiyacı duymadım. Televizyonda başrol hedeflemedim. Ama bu filmde çok önem verdim rolüme. Hatta kaşlarım ilk defa bu kadar kalınlaştı. Hiç maniküre, pediküre gitmedim. Ayak ve el tırnaklarımla ormandan fırlamış gibiydim. Çünkü normalde bana bakıyorsun French manikürümle şıkıdım bir kızım. Bu kız öyle olamaz. Bu kız dağ başında bir hastanede çalışıyor, hangi arada fön çektirecek? Bunları düşünerek beş gün hiç yakınmadan sete gidip geldim.

- Sevgiliniz Şahan da oyunda deliyi oynuyor, değil mi?
-Evet. Aslında oynuyor değil de konuk oyuncu diyelim. Dört dakikalık filan bir rolü var.

- Şahan'a gülersek film berbat olur fikrine katılıyor musunuz?
- Bir yerde tabii erkek arkadaşım, ortak bir hayat paylaşıyorum ama yanıt verirken bu durumdan sıyrılmak isterim. Şahan'ın sahip olduğu zeka tartışılmaz. Bu rolü oynayarak, büyük bir cesaret gösterdi. Çok beğeneceğinize eminim. Ve bu kez Şahan'a gülmeyeceksiniz. Mümkün değil!

ET KESMEYİ SEVERİM
- Sizin etle tuhaf bir ilişkiniz var. Korku filmi deyince benim aklıma o geliyor!
- (Gülüyor) Ben etoburum ve yemek yapmayı çok seviyorum. Özellikle etle uğraşmayı çok seviyorum. Mesela kasaba gider "bir kilo antrikot alayım" dersiniz ya, ben "Aman o hammaddeyi ver bana" derim. Evde onu güzelim bıçaklarla çin çin çin, ince ince keserim, ne yapacaksam yaparım. Seviyorum etle uğraşmayı.

- İlginç birisiniz!
- Benim tahammül edilemeyen, insanların zor kabul ettikleri huylarım da vardır. Agresifimdir, çabuk sinirlenirim, kinciyimdir. Böyle sert bir tipimdir. Pamuk şeker değilimdir.

- Hadi itiraf edin, intikam almayı planladığınız biri var mı?
- Yok ya. O kadar canım yanmadı. Erken müdahale ediyorum. Ama yediğim kazığı unutmam ve zamanı gelinceye kadar beklerim. Beni hayal kırıklığına uğratan insanlara karşı hiç hoşgörüm yoktur. Pazartesi "merhaba" dediğim insanı salı tanımam. Çok da örnekleri vardır. "Doğa bunu nasıl yapar. Yakın arkadaşımdı" diyen çok insan vardır.

- Size ne yapmış olabilirler ki bu kadar kızmanız için?
- Benim ruh halim hiç belli olmaz ki. Ben biraz otoriter bir tipim. Arkadaşlıkların sevgili ilişkisi gibi olduğuna inanırım. Yalan söylenmesin isterim. Bunun dışına çıkan arkadaşlarımla da zaten görüşmüyorum. Onlar beni takip ediyorlardır mutlaka hasret içinde ama ben hiçbirini özlemedim!

- Belki sizden kurtulduklarına memnunlardır?
İnşallah öylelerdir vallaha! Ama sanmıyorum!

- Hiç psikiyatriste gittiniz mi?
- Gittim. Şu ana kadar bir şey çıkmadı ama... Film için de iyi gözlem oldu onunla konuşmalarımız.

Ben neden anne olmak istiyorum biliyor musun?

- Sizinle ilgili duyduğum en ilginç şey, anne babanızın lise 1'deyken sürpriz yapıp yalnız yaşamanız için size bir ev vermiş olması! Pardon, siz bunu normal mi karşılıyorsunuz?
- Lise 2'ydi.
- 15-16 yaşlarındasınız herhalde?
- Evet. Ben istedim. Ailem de destekledi. Annem, anneannem ve dedemle yaşıyordu. Bu evde sabaha kadar oturup kitap okuyup müzik dinleyemeyeceğimden mütevellit özgür bir hayat tercih ettim. Onlar da destek oldular.

HülYA AVŞAR'I GEÇTİM
- Bu durum kendinizle olan ilişkinizi nasıl etkiledi?
- İşte megaloman oldum. Ağır narsist oldum. Geçenlerde bir internet sitesinde biri "Ömrümde Doğa Rutkay kadar egoist bir insan görmedim, Hülya Avşar'ı bile geçti" demiş. Okurken hiç kızmadım "Helal olsun sana" dedim. Doğru! Çocukken de öyleydim. Ben her şeyin en iyisini bilirdim, her şeyin en iyisini yapardım. Ben karar veriyorsam, o en güzeli olurdu. Ben hep böyleydim. Nereyedse 30 yaşıma gireceğim hala da aynıyım.
- MFÖ'nün "Sen Neymişsin Be Abi" şarkısını size hediye ediyoruz o zaman (söylüyoruz). En güzel filmi sen çektin/ En güzel grubu sen kurdun/ En güzel ritmi sen buldun/ Peki peki an ladık/ Sen neymişsin be Doğa!
- (Gülüyoruz) İnsanlarda itici bir etki bulunduruyor bunu kabul ediyorum. Ama kimse kendimi sevmekten beni vazgeçiremez. Evet, doğru bir gözlemdi o yazı. Bir talkshow yapıyorum mesela 6 aydır. Aykut Işıklar yazmış, dehşete düştüm. "Bu kadar zaman neredeydin sen." diye. E, doğru!
- Kendinizden çok sevdiğiniz kimse yok mu?
- Yok. Kendimden daha çok sevdiğim hiç kimse yok. Kendimi anne ve babamdan bile çok severim. Sevgilimiz başımızın üstünde tabii, o baş tacımız.
- Aşkta da önce ben mi diyorsunuz?
- Flört etmek çok lezzetli bir şey. Kendinizi geliştirebileceğiniz bir erkek arkadaşınız olmalı. Ben şu an sonuna kadar ona sahibim. Çok muazzam vakitler geçiriyorum onunla. Şahan da benim gibidir. O da sabit egoludur. O yüzden daha iyi bir erkek arkadaşım olamazdı herhalde.
- Şu an en çok kendimi seviyorum, diyorsunuz ama çocuğunuz olsa...
- O zaman aklımı kaçıracağım herhalde ben. Fakat şöyle bir durum da var: Ben neden anne olmak istiyorum biliyor musun? Benden bir tane daha olsun diye.
- Hayır, artık bu kadarına da inanmıyorum!
- (Gülüyor) Ya çok ciddiyim ben. Benden bir tane daha olsa fena mı olur? Güzel olur.

Şöhretli erkek peşinde diyenlere saygı duyuyorum

- Gündemde kalmak için şöhret avcılığı yapıp dönemin en popüler erkek- lerini tavladığınızı söyleyenlere ne yanıt vermek istersiniz?
- Onların durduğu yerden gerçekten çok kıskanılacak bir hayatım var. Ve gerçekten birlikte olunulacak bir erkek arkadaşım var, o yüzden çok hak veriyor ve saygı duyuyorum bunu söyleyenlere. Çünkü onların yerinde ben olsaydım, aynı mide rahatsızlığını geçirirdim! Hiç rahatsız olmuyorum. Benim erkek arkadaşım Türkiye'de şu an gerçekten çok önemli bir yerde duruyor. Kolay mı acaba böyle bir ortamda sağlıklı bir ilişki yaşayabilmek! Bunun için çok şeye ihtiyaç var ve ben de bunların hepsine sahibim. O yüzden nasıl olduğuna değil, ne kadar uzun süre ve nasıl yürüdüğüne dikkat etmek lazım. Gerçekten zor ve muhteşem bir şey yaşıyorum ben. Derine indiğinde peki bu adam bununla niye beraber diye sorduğunda bunun bir sebebi vardır. Bu bir seçimdir çünkü. Zorla olmaz. Bir aşk olması lazım ortada.
- Evlenmeyi düşünüyor musunuz?
- Evlenmeyi kim düşünmez ki! Bence süper bir şey. Herkes hayatında bir kez evlenmeli. Düşünüyorum evlenmeyi. Bir evleneyim bakalım, nasıl olur bilmiyorum. Şimdiki arkadaşlığımdan çok memnunum. Gönül ister ki bu böyle devam etsin, sonuca bakılsın. Ama şu an böyle bir acelem yok. Benim istediğim şu an yaşadığımı uzun süreli kılabilmek.
- Siz ne kadar kendinize dönükseniz, çevrenizdeki erkekler de o kadar dünya dertleriyle alakalılar. Açığınızı böyle mi kapatıyorsunuz?
- Bu benim seçimim. Ben gündemdeki olaylarla fazla ilgilenmiyorum çünkü benim bir tane hayatım var. O yüzden ben kendimle ilgili meselelerle uğraşıyorum. Dışarıya ayıracak vaktim ve konforum yok şu anda. Mesleğimi tamamen oturtunca ben de farklı şeyler yapabilirim belki.