T.C tartışması ve Erdoğan'ın yaralayıcı dili..
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı "Size barışı getireceğim" dedi, itimat ettik. Sırf barışı kucaklamak hatrına sesler kesildi, soluklar tutuldu.
Fikirlerine değer verdiğim MHP'li bir milletvekilininde
aralarında bulunduğu bir dost sohbetinde bulunmuştum aylar
önce...
"Erdoğan'ı çok seviyor ama çevresindekileri hem kendisi,
hem de ülke için son derece zararlı buluyorum" dediğinde
epey şaşırmıştım.
Bugün Erdoğan'ın, ""Ee n'olmuş yani. T.C'yi kaldırsak,
Rusya valiliği mi olacaktı burası? Sağlık Bakanlığı'na bağlı
kuruluşlarda T.C. ibaresinin kaldırılması kararından haberim yoktu.
Ama Sağlık Bakanı da madem karar verdi, geri adım
atmayacaktı" sözlerini okuyunca "Meğer ne kadar
haklıymış" dedim içimden.
Erdoğan'ın etrafındakilerin yarısı doğruyu söylemiyor. Diğer yarısı
ise doğru ile yanlışın ne olduğunu dahi ayırt edemiyor. Çevresinde
her yaptığını onaylayan, sürekli "Olur" anlamında
baş sallayan, hayranlık maskesi takan bir kitle var.
Bu inkar edilemez bir gerçek artık.
Tersi olsa, bu ülkenin başbakanı Meclis'e soru önergesi olarak
gelen, sonra sosyal medyayı kasıp kavuran, tüm gazete ve
televizyonlarda saatlerce tartışılan bir konu hakkında,
"Haberim yoktu" demezdi.
Tersi olsa, başbakan, Egemenliğin simgesi olan T.C. hakkında,
"Kalksa n'olur yani" şeklinde sıradan bir yorumda
bulunmaz, "Sayın Başbakan o simge orada kalsın"
diyen halkının rica ve isyan karışımı çığlığına kayıtsız
kalmazdı.
Bahsi edilen şey Muhteşem Yüzyıl dizisindeki bir sahne değil.
Tarihler boyu kurduğumuz uygarlıkların, inşaa ettiğimiz devletlerin
bayrağı, arması inancı ve sembolü bizim için mukaddes olmuştur.
Evet, "Kelimelerle ve sembollerle büyük olunmuyor"
tezine sonuna kadar katılıyorum. Ama "Ben yaptım
oldu" mantığıyla yapılan şeyler, toplumun öfkesinin
köpüren denizler gibi kabarmasından başka bir işe de yaramıyor.
Başbakan bunu görmüyor veya görmesini istemiyor etrafındakiler.
"Andımız kalksa ne olur, şu bina traşlansa ne olur,
sevmediğimiz şu dizi kalksa ne olur, beyaz ekmek kalksa ne olur,
benim seçtiğim 63 kişi "Akil İnsan" seçilse ne olur, tabela kalksa
ne olur" dedikçe iktidara oy vermeyen yüzde 50'nin
yüreğinde ister istemez bir korku oluşuyor.
Bahsini ettiğim korku, "Ya günün birinde Öcalan çıksa ne
olur, ya ülke bölünse ne olur, ya demokrasi de ortadan kalksa ne
olur" korkusudur.
Ömrü hayatının 3 yılını vatansız olarak yaşamış, 3 yıl Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmak için beklemiş, vatandaşlık ve ardından
bakanlık mertebesine yükselen birinin, ilk icraat olarak T.C.'yi
tabelalardan silme çabası bir kesimi korkutuyorsa söyleyin
lütfen..
Korkan mı suçlu, korkutan mı?
Katılmasam da, yersiz olduğunu düşünsem de bu korkunun sahiplerini
anlamak gerek.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı "Size barışı
getireceğim" dedi, itimat ettik. Sırf barışı kucaklamak
hatrına sesler kesildi, soluklar tutuldu.
Bir kaç kez yarım yamalak görülen rüya bir kez daha kederli
feryatlarla bölünmesin diye eller semada, herkes duada...
Hepimiz bu yolda tarifsiz acılar yaşadık. Bu nedenledir ki ihanet
yetenekleri hala zirvede olanların tüm şeytani oyunlarına rağmen
bir millet susarak ama sadece susarak süreci izliyor.
İşte mesele tam da burada patlak veriyor.
PKK ile müzakere masasına oturulmuşken, Öcalan'ın talimatları ve
PKK'nın can yakıcı, aşağılayıcı açıklamaları birbirini izlerken,
"T.C.'yi kaldırdım" demek bu korkuyu körüklemekten
başka ne işe yarıyor?
Hem neden kaldırıyorsun. Koskoca tabelada T.C'yi koyacak yer mi
bulamıyorsun. "Benim vatandaşım görmek istiyorsa T.C
ibaresi orada duracak" demektense, "Ne olmuş
kaldırılsın canım" deniliyorsa, bu durum, "Ben
halka rağmen, halkımın karşısında olduğu bir karar almam"
diyen başbakanın kendini inkar ettiği anlamına gelmez mi?
Buraya kadar beni anlamadıysanız o zaman şöyle anlatayım.
Biri partinize "AKP" dediğinde tahammül edemiyor,
"AK Parti diyeceksin" diye diretiyor,
hırçınlaşıyor, kurumsal kimliğinize saygı bekliyorsanız, T.C.'nin
kaldırılma çabaları karşısında köpüren kesimlerin isyanına da saygı
duyacaksınız..
Yoksa ne olacağını söyleyeyim.
İlkbahar bitti bitiyor.
Yaz ayındayız artık..
Sonbahar yaklaşıyor ve hepimiz sonbaharı neyin takip ettiğini iyi
biliyoruz.