T.C. - Tabela Cumhuriyeti!
Geçtiğimiz pazar günü Bayrampaşa'da twitter ve facebook ahalisinin katıldığı bir kahvaltı tertip ettik. Günler öncesinden duyurduk ve yaklaşık 120 kişi katılacağını beyan etti.
Geçtiğimiz pazar günü Bayrampaşa'da twitter ve facebook
ahalisinin katıldığı bir kahvaltı tertip ettik. Günler öncesinden
duyurduk ve yaklaşık 120 kişi katılacağını beyan etti.
Ama...
Kahvaltıya gelenlerin sayısı 50'yi bulmadı iyi mi? Kayseri'den,
Ankara'dan, Bursa'dan, Kocaeli'den gelenler vardı ama İstanbul'da
oturup, "gelirim" diye söz verenlerin büyük bölümü
gelmedi.
Meğer o sırada, "T.C" kavgasına tutuşmuş da ondan
gelememişler!
Ben de akşam eve gelince farkına vardım olayın vahametinin. Sosyal
medyaya bir göz atayım dedim. Bir baktım ki herkesin isminin
başında, "TC" yazıyor.
Saf saf sordum "Niye herkes isminin başına TC
eklemiş" diye... Dalga geçip, "Abi Tecavüzcü
Coşkun'un kısaltması" diyen de oldu, işi ciddiye bindirip,
"Tayyip Cumhuriyeti" diyen de...
İşin aslını sonradan öğrendim. Ziraat Bankası ve Sağlık
Bakanlığı'na bağlı "Sağlık Ocakları"ndaki
tabelalarda yer alan, "T.C" ibaresi kalkınca tepki
olsun diye bu eylem yapılmış.
Dönüp Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun bu konuyla ilgili
açıklamasına göz attım. "Kaldırılan T.C'nin yerine 'Türkiye
Cumhuriyeti' ibaresi konulacak" diyordu.
Bunun üzerine eyleme katılanları, "T.C'nin açılımı, Türkiye
Cumhuriyeti'dir. Bu açılıma bile karşı çıkıyorsanız burada bir
sakatlık var" diyerek eleştirdim.
Aboooww.
Ne PKK'lılığım kaldı, ne kahpeliğim. Belli bir kısmı öfkeye
tutunmuş, kalbindeki ateşi o öfkeyle besleyerek saldırıyordu
adeta.
O talihsiz cümleyi kurduğum 1 dakikacık zaman zarfında ve bir anda
vatan haini diye mimlendim.
Biliyorum ki onlara, "Aaaaa tüh tüh tüh. Yahu bu uygulamayı
anlamamışım kardeşler, Yazıklar olsun bunu yapanlara"
dediğim an yeniden vatanperverler makamına alınacaktım ama, susmayı
tercih ettim!
Hele biri vardı ki bana sormayın. vatan, bayrak, toprak nutukları
çekip, "Canımla, kanımla, çocuklarımla bu ülkeyi
savunacağım. T.C'yi ölümüne savunacağım. Bu benim namus borcum
olsun ulannn" diye döktürürken ilginç bir gelişme
oldu. Bana mesaj atan bir hanımefendi aynen şöyle yazdı:
"Şu samimiyetsiz sefile aldırmayın. Şu anda size yazarken,
diğer yandan da bana yazılıyor!"
Neyse işte...
O günden beri hain hain dolaşırken bugün gözüme bir haber
ilişti.
"Ticari Ünvanında Türk, Cumhuriyet ve Milli" olan
şirketlere isminizi değiştirin diye baskı yapılıyor"
deniliyordu haberde.
Haber nasıl verilmiş biliyor musunuz?
"Sonunda Cumhuriyet ismini de siliyorlar" diye
şerefsizce, namussuzca bir başlıkla...
Araştırma gereği duyup ona buna sorarken bir dost imdadıma yetişti,
"Bahsi edilen yasa yeni değil" diye uyardı.
Sağolsun ilgili yasayı da beraberinde gönderdi.
Meğer bu yasa 1956 yılının Haziran ayının 9'unda çıkmış. 6762
sayılı Türk Ticaret Kanunu Yasası'nda aynen şu cümleler
yazıyor:
"Tek başına ticaret yapan hakiki şahıslar ticaret
unvanlarına bir şirketin mevcut olduğu zannını uyandıracak ilaveler
yapamazlar. (Türk), (Türkiye), (Cumhuriyet)
ve (Milli) kelimeleri bir ticaret unvanına ancak
İcra Vekilleri Heyeti kararıyla konabilir"
Bu yasanın çıkma nedeni, Milli ve manevi değerler üzerinden ticari
kazanç sağlama uyanıklığının önüne geçmek.
Neyse...
Gel zaman, git zaman, bu tarihe kadar gelmişiz ve kimsenin gıkı
çıkmamış, yasanın gerektirdiği uyarı ve cezalar uygulamaya
konmamış.
Efendime söyleyeyim...
2011 yılında bahsi edilen yasa güncellenmiş ve o güncellemeden
hemen sonra kategoriye giren tüm şirketlere uyarı yazısı
gönderilmiş. Uyarı metninde, "Ticari ünvanınızdaki Türk,
Türkiye, Cumhuriyet gibi ibareleri çıkarmanız için 2 yıl süreniz
var" denmiş.
Yıl kaç?
2013. Yani 2 yıllık süre sona erdi erecek.
Uyarıya rağmen bazı şirketler kılını kıpırdatmayınca son bir uyarı
yazısı daha gönderilmiş, "Sevgili şirketimiz. Sizin için
ayırdığımız sürenin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ya ismini değiş, ya
da sonra biz yaptırım uygulayınca ciyaklama" denmiş.
Mesele anlaşıldı mı?
Umarım anlaşılmıştır.
Ama dedim ya, sadece kendilerine gelen tekzip metnini doğru girmek
dışında baştan sona yalan haberlerle toplumu kıştırtmaya çalışan
kimi gazeteler işi böyle anlatıyor okurlarına.
Şimdi burada durup, "AK Parti hükümeti suçsuzmuş
kardeşim" diyeceğimi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. O
doğruluktan uzak manşeti atana değil, biraz da attırana bakmak da
lazım gelmez mi?
Önce tabelalardaki değişiklikle başlayalım.
Yani Allah aşkına!...
Bu milletin tavuk karası olanlardan oluştuğunu falan mı
düşünüyorsunuz? Ya da zekası kıt mı sanıyorsunuz? Bir gece
tabelaları değiştirip, "Nasılsa farkına varmazlar"
diyecek kadar aptal mı buluyorsunuz?
Tamam sağlıkta dönüşüm projesi gereği sağlık ocakları tüm
kurumların altında bir kurum haline geleceği için başlarındaki T.C
ifadesi kalkıyor, anladık.
Ama yani...
Bu kadar bulanık, bu kadar karışık bir süreçte hiç de acelesi
olmayan tabela değiştirme gibi bir kararı almak için çok düşündünüz
mü? Kendini bu ülkenin tek sahibi sanan (Hepsi demek haksızlık
olur. Belli bir kesim) bazı gayrimeşruların ortada
şövalye edasıyla dolaşmalarına zemin hazırlamak neyin nesi?
Hele Sağlık Bakanlığı...
Daha dün, "Tabelalardaki T.C ibaresi kalkmayacak. Yerine
Türkiye Cumhuriyeti ibaresi konulacak" diyen Bakan bugün,
"T.C. ibaresine gerek yok" diyerek meseleyi
kestirip atıyor.
Harika!
Hastanelerde sağlık çalışanları işkencehanelere alınmış gibi
dövülüyor, bıçaklanıyor, kurşunlanıyor ve öldürülüyor. Görmedikleri
zalimlik kalmadı. Aylardır çığlık çığlığa bakana seslerini
duyurabilmek için dövmedikleri kapı, eman dilemedikleri kimse
kalmadı. Sen bunlar için kılını kıpırdatma, üstüne üstlük en kritik
zamanda, en hassas süreçte tabelalardaki "T.C."
ibaresini kaldır, "Buna gerek yok" açıklaması
yap!
Budur!
Artık hastanelerdeki sorunları bitirdik!
T.C. yerine "Fransa" ismini de yazdınız mı, baytar
yerine hastaneye dalan öküzler bir anda centilmenleşir, sağlık
çalışanlarına yönelik saldırılar da böylece son bulur!
Firmaların milli ve manevi ikbal amacıyla kullandıkları isimlerin
değiştirilmesi kararı peki?
Yurdunu canından aziz bilen insanları "PKK ile pazarlık
masasına oturuluyor. APO salıverilecek. Türkiye bölünüyor. Siz
makarnacı koyunlar, siz oy satan namussuzlar halen
uyanamadınız" diyen felaket simsarlarının, şehit
sevicilerin, klavye manyaklarının hakaretlerine muhatap etmenin
gereği var mı?
Hani eski yasalar ve kanunlar köhne idi? Hani sırf bunun için yeni
anayasa çalışmaları yapıyordunuz?
Eski anayasa ve eski kanunlar köhne idiyse niye 1956 yılının
küflenmiş yasasını millete dayamaya çalışıyorsunuz? Yok eğer eski
yasalar iyiyse niye yeni anayasa çalışmalarıyla zaman öldürürsünüz?
İstendiğinde Meclis'te bir gecede yasa çıkaran sizler, bu yasanın
getirdiği cezai hükümlerin bir yıl ertelenmesini beceremez
miydi?
Fitne ve vesvese üretenlerin ekmeğine yağ sürmekten öte ne işe
yarıyor bu zamansız kararlar? Eğer farkında değilseniz sıradan bir
vatandaş olarak söyleyeyim. Bu yapılanlar ülkeye huzursuzluk,
topluma kötülükten başka bir iş vaadetmiyor.
Savaşın ritmi, barış isteyenlerin sessizliğinin üzerinde hüküm
sürüyor. Kürt-Türk olarak bölünsen ne, bölünmesen ne? Toplum, orta
yerinden ikiye hıyar gibi bölündüğünü bağıra bağıra anlatıyor.
Toplumun yüzde 5.6'sıyla barış olsun. İstemeyen namerttir. Ama
yüzde 5.6'lık kesimle barış olacak diye aynı toplumun yüzde 50'sini
yüzde 40'ına kırdırmanın, düşman etmenin manası ne?
Kabul...
Toplum barış sürecine ciddi anlamda destek veriyor. Lakin sürece
destek verenler her gün gerek terör örgütü kanadından gelen
haberlerle, gerek alınan bu saçmasapan kararlarla aşağılandığını
düşünüyor.
Unutmamak gerek. Bu toplumun insanı herşeye tahammül eder ama
millet olarak aşağılanmaya asla tahammül etmez, edemez. Etmek
istese bile edemez çünkü genlerinde yok böyle bir şey!
Aşağılanmasına vesile olanları aşağılayacağı yeri ve zamanı çok iyi
bilir ve bu bedeli misliyle ödetir. Sizden önce bedel bu azabı
tadanlara sorarsanız anlatırlar.
Eğer adına "çözüm süreci" dediğimiz bu doğru karar
böylesine yanlış yönetilirse ki yönetildiği kabak gibi
ortada...
O zaman Allah şahit, değil 63, 66 bin 663 Akil İnsan bile sizi
sizden öncekilerle aynı bedeli ödemekten kurtaramaz!