BIST 9.937
DOLAR 35,18
EURO 36,68
ALTIN 2.967,94
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Tayyip Erdoğan'ı okuma sanatı

Deneyimli Başbakanlık muhabiri Fatma Sibel Yüksek, Tayyip Erdoğan’ı Okuma Sanatı” adlı kitabıyla ilginç sorulara yanıt aradı.

Abone ol

Gazeteci Fatma Sibel Yüksek, yeni kitabında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan analizi yapıyor. Uzun yıllar Başbakanlık muhabirliği yapan ve halen internet sitelerinde yazılar yazan Fatma Sibel Yüksek, Tanyeri Kitap’tan yayınlanan “Tayyip Erdoğan’ı Okuma Sanatı” adlı kitapta şu sorulara yanıt veriyor:

“Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bir demokrat mı, yoksa despot mu? Batılılaşmaya sıkı sıkıya bağlı bir reformcu mu, yoksa gizli ajandası olan bir radikal İslamcı mı?

Milliyetçi, liberal, muhafazakâr veya devrimci mi? Dindar mı, özgürlükçü mü? Çevreci, militarist, halkçı veya elitist mi?

erdogan-ön-kapak.jpgCep telefonunun açılış mesajı olarak ‘Mağrurlanma padişahım, Senden büyük Allah var’ sözünü kullanırken aynı zamanda vatandaşların bir bölümünü nasıl hiç tereddüt etmeden "Çapulcu, terörist, koyun gütmemiş" ilan edebiliyor?

Hem Ahmet Kaya ve Nevzat Çelik için, hem de Seyid Rıza için nasıl aynı anda gözyaşı dökebiliyor?”

Merhametli mi, zalim mi? Alçakgönüllü mü, kibirli mi? Cesur mu, yoksa korkak mı? Anlayışlı ve babacan mı; yoksa hayatın her alanını düzenlemeye kalkışmış bir diktatör mü? Öfkesinin ve enerjisinin kaynağı ne?

Erdoğan’ın on yılı aşan iktidarı boyunca bu soruların hepsinin doğruluğunu ve yanlışlığını ortaya koyacak söz, eylem ve icraatlar ortaya koyduğunu belirten Yüksek, Erdoğan’ın kişiliğine yönelik şu analizleri yapıyor:

“Böyle bir 'çoğul kişilik' modeli üzerinden genel bir çizgi yakalamak oldukça zor; o bakımdan Tayyip Erdoğan dönemi, tarihin en tartışmalı konuları arasına şimdiden girmiş muktedirlerden birisi sayılmalıdır.

Çelişkiye düşmek, sözlerinin yanlış çıkması, vaatlerini yerine getirmemiş olmak; bunların siyasi, ahlaki ve vicdanı bedel taşıyacağı gibi 'sorunlarla' hiç ilgilenmedi. O an ne söylemek ve yapmak gerekiyorsa onu yaptı. Toplumun hafızasını genellikle hiçe saydı ve her şeyin sadece kendi istediği şekilde algılanacağına, kendi işaret ettiği şekilde düzene gireceğine inandı.

Tayyip Erdoğan için aslolan tek gerçek, iktidarını devam ettirmekti. Bunun için hiç bir şeyi sorgulamayan, hesap sormayan ve alternatif düşünmeyen kemik bir oy tabanının kendisine yeteceğine inandı. Siyasi dinamizmi ise bu kemik yapının dışında kalanları ‘düşman’ ilan etmekten ve hedef göstermekten beslendi.

Korkutmak, taltif etmek, dışlamak veya yükseltmek… Herkesin kaderini ellerinde tuttuğunu hissettirmek… Çevresini yönetmede kullandığı formül buydu. En yüksek makamlara getirdiği insanları bir sözüyle yerle bir edebiliyor; en fazla inisiyatif ve yetki verdiklerinin bütün rütbelerini bir kaç dakika içinde sökebiliyordu. Kendisine olan bağlılığı ‘düşmek’ korkusunu ve ‘yükselmek’ umudunun diri tutarak güçlendirdi.”