BIST 9.673
DOLAR 35,16
EURO 36,58
ALTIN 2.959,13
HABER /  GÜNCEL

Tayyip Erdoğan'dan tarihi rest

Erdoğan, "Kimse baskı yapmasın. Yaparsa meclisten alacağı cevap görülecektir" diyerek herkese rest çekti.

Abone ol

Başbakan Erdoğan, Türkiye`yi aydınlık yarınlara taşıma kararlılığında ve ekonominin yakaladığı gelişme çizgisini kaybetmeme dikkatinde bir eksilme olmadığını belirterek, ``İnşallah önümüze koyduğumuz hedefler doğrultusunda, herhangi bir sapma yaşanmadan ilerlemeye devam edeceğiz`` dedi. Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, Türkiye`nin müzmin hale gelmiş problemlerini çözmek, ekonomiyi tümüyle gelişme rotasına oturtmak ve millete nefes aldırmak için bütün enerjilerini ortaya koyarak her alanda çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi. ``Ne Türkiye`yi aydınlık yarınlarına taşıma konusundaki kararlılığımızda, ne ekonomimizin yakaladığı gelişme çizgisini kaybetmeme noktasındaki dikkatimizde bir eksilme yoktur ve olmayacaktır`` diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ``İnşallah önümüze koyduğumuz hedefler doğrultusunda, herhangi bir sapma yaşanmadan ilerlemeye devam edeceğiz. Kötümserlik yaymaya, kriz havası estirmeye çalışan çevrelerin heveslerinin kursaklarında kalacağından da endişeniz olmasın. Bundan daha bir buçuk yıl önce içinde çırpındığımız kriz bataklığını hiç kimse aklından çıkarmamalıdır. 3 Kasım 2002 tarihinde devraldığımız şartlar, dibe vurmuş bir ekonominin, kapanmış kepenklerin, durmuş tezgahların, umutları sönmüş insanların ve çökmüş piyasaların acı tablosunu yansıtıyordu. Böyle bir tabloyu devraldık ve milletimizin büyük desteğini yanımıza alarak, dikkatle, kararlılıkla, çok kısa bir zaman içinde bu ekonomiyi yeniden nefes alır hale getirdik. Bugün Türkiye, ekonomisiyle AB standartlarını yakalama hedefine kilitlenmiş durumdadır. Ekonomik göstergelerdeki güzel gelişmeler devam ediyor.`` EKONOMİNİN GİDİŞATI Erdoğan, geçen hafta İzmir`de gerçekleştirilen 4. İktisat Kongresi`ne de değinerek, Kongre`de Türk ekonomisinin çözüm gerektiren sorunları ve yeni vizyonu masaya yatırıldığını belirtti. Çok sayıda yerli ve yabancı ekonomist ve uzmanın da katılımıyla konunun enine boyuna değerlendirildiğini anımsatan Erdoğan, ``Ortaya çıkan sonuçlar Türkiye`nin ekonomik gidişatının sevindirici bir noktaya doğru olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu Kongre vesilesiyle bazı hassasiyetlerin dile getirilmesi ve henüz istediğimiz ölçüde iyileşme kaydedemediğimiz bazı noktalara dikkat çekilmesi de tabiidir`` diye konuştu. İktisat Kongresi`ni, mevcut durum hakkında müspet ve menfi bütün görüşlerin açıkça dile getirilmesine ve konunun etraflıca değerlendirilmesine zemin hazırlamak amacıyla düzenlediklerini bildiren Başbakan Erdoğan, bu amacın gerçekleştiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, durum tespitinin yeterli olmadığını, çözümün de ortaya konulması gerektiğini belirterek, bu konuda kendilerinin çözümü gösterdiklerini ancak bazı kişilerin ancak durum tespiti yapmakla yetindiklerini ve çözüm getirmekten aciz olduklarını kaydetti. Erdoğan, bu tavrı, ``benim oğlum bina okur, döner döner yine okur`` sözleriyle değerlendirirken, Hükümet olarak kongreden çıkan sonuçları dikkatle not ettiklerini ve ortaya konan değerli fikirlerden en iyi şekilde faydalanacaklarını vurguladı. EKONOMİDEKİ ABD ETKİSİ... Erdoğan, konuşmasında, bir süredir, ABD Merkez Bankası`nın faizleri arttıracağı beklentisi sebebiyle, Türkiye gibi yükselen piyasa ekonomilerinde bazı etkilenmeler yaşandığına işaret etti. Özellikle döviz kurları ve faiz oranlarında yaşanan artışlar ile hisse senetleri fiyatlarındaki gerilemelerin bu etkilenmeler neticesinde meydana geldiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ``Ancak bütün bu gelişmelerin, Türkiye gibi özgüvenini kazanmış ve makro ekonomik dengelerini önemli ölçüde yerine oturtmuş ülkeler için olumsuz sonuçlar üretmesini beklememek gerekir. Son göstergeler, ülkemizin temel ekonomik ve mali durumundaki iyileşmenin sürdüğünü, piyasalarımızın moral dayanıklılığının artmış olduğunu ve ekonomimizin artık şoklara karşı çok daha dayanıklı hale geldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Hükümet olarak mali disiplinin korunması konusunda son derece kararlı olduğumuzu bir kere daha vurgulamak istiyorum.`` Başbakan Erdoğan, bu anlayışla yürüttükleri politikaların sonucu olarak geçen yıl faiz dışı fazlanın Gayri Safi Milli Hasıla`ya oranının yüzde 6`yı aştığını anımsatarak, bu rakamın Türk ekonomisi için bir ilk olduğunu söyledi. Bu yıl sonu itibariyle Gayri Safi Milli Hasıla`nın yüzde 6.5`i düzeyinde belirlenen faiz dışı fazla hedefine ulaşılması konusunda Hükümet`in kararlılığının tam olduğunu belirten Erdoğan, ``Önümüzdeki yıllarda da kamu borç stokunun düşmeye devam etmesini sağlayacak yüksek faiz dışı fazla uygulamasına devam edilecektir`` diye konuştu. IMF İLE İLİŞKİLER Başbakan Erdoğan, IMF ile ekonomik programa ilişkin gözden geçirme çalışmalarının başarı ile sürdürüldüğünü de ifade etti. IMF ile 2005 ve sonrası döneme ilişkin çalışmaların, ``güven ortamını daha da güçlendirecek bir formatta devam ettirileceğini`` bildiren Erdoğan, şunları kaydetti: ``Milletimizin yıllar yılı belini büken enflasyon illetini dizginlemek ve tek haneli rakamlara indirmek konusunda da çok önemli mesafeler aldık, almaya da devam ediyoruz. Enflasyonda yıl sonu için belirlediğimiz hedefi tutturabileceğimiz şimdiden görünmektedir. Keza büyüme hedeflerimizde de 2003 yılında elde ettiğimiz tarihi başarıyı sürdürme kararlılığımız devam etmektedir. Hiç kimsenin endişesi olmasın; Türkiye kalkınma yolunda adımlarını hızlandırarak sürdürmeye devam edecektir.`` CARİ İŞLEMLER AÇIĞI Yılın ilk ayları itibariyle cari işlemler açığının beklenenin bir miktar üstünde gerçekleştiğini anımsatan Erdoğan, ancak, aynı dönemde sermaye girişinde önemli miktarlarda artış kaydedildiğini, Merkez Bankası rezervleri üzerinde de herhangi bir olumsuz etki oluşmadığını bildirdi. Erdoğan, ``Önümüzdeki dönem için beklentimiz, döviz kurlarındaki yükselme ve dünya ekonomisindeki canlanmaya bağlı olarak cari işlemler açığındaki bu artışın yavaşlaması doğrultusundadır`` dedi. Ekonomide yaşanan canlanmanın, meselelere ön yargılı bakmayı alışkanlık haline getirenler dışında herkes tarafından rahatlıkla görülebilecek düzeyde olduğunu savunan Erdoğan, yılın ilk dört ayında gerçekleştirilen ihracatın 20 milyar doları zorlayan bir artış gösterdiğini, sadece Nisan ayında gerçekleştirilen ihracatın 5.3 milyar dolara ulaştığını, bu rakamın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 42.8 seviyesinde bir artışı ifade ettiğini vurguladı. Erdoğan, sanayi üretiminin, Mart ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14.9 oranında arttığını belirterek, özellikle turizm gelirlerindeki artışın, program hedeflerinin önemli ölçüde üzerindebulunduğunu bildirdi. Başbakan Erdoğan, ``Bunlar, ayağa kalkan ve hedeflerine doğru koşar adım ilerlemekte olan bir ekonominin işaretleridir. Bir yandan bu kazanımları kalıcı hale getirecek politikaları oluştururken, öte yandan ülkemizin çehresini değiştirecek dev projeleri hayata geçirmeyi de ihmal etmiyoruz`` diye konuştu. ``TÜRKİYE`NİN YÜZ AKI`` Marmaray Projesi Tüp Geçidi`nin temelini geçen pazar günü attıklarını anımsatan Erdoğan, her gün 1 milyon insana hizmet verecek ve yoğun İstanbul trafiğine rahatlık getirecek olan bu projenin, 58 metrelik derinliğiyle dünyanın en derin tüp geçidi olarak tarihe geçeceğini anlattı. ``Bunlar Türkiye`nin yüz akı olacak, ufkunu açacak, yaşama standardımızı yükseltecek projelerdir`` diyen Erdoğan, Marmaray Projesi`nin, ``yatırımlar durdu`` diyenlere en güzel yanıtlardan biri olduğunu dile getirerek, ``Bunlar AB üyeliği hedefine doğru kararlı adımlarla yürümekte olan Türkiye`nin, iradesini değişim ve ilerleme yönünde ortaya koyduğunu ispat eden projelerdir. Ben Türkiye`nin hepimizin özlediği yarınlara yaklaşmakta olduğundan en ufak bir kuşku duymuyorum`` görüşünü ifade etti. YUNANİSTAN ZİYARETİ Başbakan Erdoğan, konuşmasında Yunanistan ziyaretine de değindi. Erdoğan, tarihi olarak nitelendirdiği bu ziyaretin, komşu ülkelerden başlamak üzere bütün ülkelerle iyi niyet ve barış ekseninde gelişen bir değerler diplomasisi çerçevesinde atılmış bir ilk adım olduğunu belirtti. Yunanistan-Türkiye ilişkilerine her alanda geliştirmek ve stratejik ve ticari işbirliği içinde olmak konusunda, her iki tarafta da güçlü bir irade bulunduğunun bu ziyaretle bir kere daha ortaya çıktığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ziyareti sırasındaki temaslar konusunda ayrıntılı bilgi verdi. Erdoğan, ``Yunanistan`da çok faydalı temaslarda bulunduk ve iki ülke arasında tarihte yaşanmış problemlerin bugünkü ilişkileri gölgelememesi noktasında tam bir mutabakata taşıdık. Bize AB yolunda Türkiye`ye varolan desteklerini arttırarak sürdüreceklerinin sözünü de her an her görüşmede verdiler`` dedi. Başbakan Erdoğan, 52 yıl aradan sonra ilk kez Başbakan seviyesinde Batı Trakya`ya bir ziyaret gerçekleştirdiklerine de dikkati çekti. YÖK, 20 YILLIK SORUN YÖK Tasarısı konusunda bazı tartışmalar yaşanıyor. Bu konu 20 yılı aşkın süredir Türkiye gündeminde bulunan bir konu. Hükümet, bu konuyu mutabakat zemini çerçevesinde çözümlenmesi için 17 aydır uğraşıyoruz. Yazılan ve çizilenlerin çoğu doğru değil. 3 Kasım seçimlerinden önce halkımıza vaaddettik. Hükümet programımıza da aldık bu konuyu. Hükümetler sorunları çözmek için gelir. Toplumsal mutabakat kurumlar arası bir mutabakat değil, vekaleti verenle yapılan mutabakattır. Bir başbakan 4 kez aldatılır mı sizlere soruyorum. Bana Üniversitelerarası Kurul yönetimi 15 Aralık`ta sunacağız dediler, sunumadılar. Yeni başakan geliyor dediler. Yeni başkan geldi. Dün Meclis çatısı altına gelen öğretim üyeleri, ``yeni yıla yeni YÖK Yasası ile girelim`` dediler. Yeni YÖK Başkanı da aynı şeyi söyledi. YÖK Başkanı, taslakta, ``Bu kanunu Bakanlar Kurulu ve YÖK birlikte yürütür`` diyor. Ne zamandan beri YÖK ne zamandan beri bu ülkede yürütme kurulu sıfatı taşımaya başladı. `EGEMENLİĞİ PAYLAŞMAYACAĞIZ` Bugüne kadar bazı hükümetleri medya grupları yönetmiş olabilir. Ama biz milletin verdiği yetkiyi kimseyle paylaşmayacağız. Bize `Putlarınızı kırın` diyorlar. Siz önce kendi putlarınızı kırın. Biz gerilim olmaması için, uzlamşa için aylarca bekledik. Eğer biz yasamanın vereceği karar biz tabi oluruz diyorsak, eğer egemenlik hakkının kullanılacağı çatı burası ise herkesin buraya saygılı olması gerekir. YÖK Tasırısı da bu şekilde ele alınacak. Milli irade bu çatı altıdna şekillenmektedir. Türkiye`nin sorunlarını çözmeye kararlıyız. Demokrasiye sahip çıkmak ve sorumlu hareket etmek hepimizin görevi. Demokratik süreç sağlıklı olmadıkça ekonomide sürdürülebilir kalkınma da sağlanamaz.`` Başbakan Erdoğan, YÖK Başkanlığı`nın kendilerine sunduğu taslakta, ``bu kanunu Bakanlar Kurulu ve YÖK yürütür`` ibaresinin yer aldığını bildirerek, ``Bu nasıl demokrasi? Ne zamandan beri YÖK bu ülkede yürütme kurulu sıfatı aldı?`` diye sordu. Erdoğan, YÖK ve Üniversitelerarası Kurul`un hep değişik yerlerde kendilerine ``adeta destek kıtaları`` aradığını bildirdi. Erdoğan, Üniversitelerarası Kurul`un başkanı iddiasında olan kişilerin ``15 Aralık`ta hazırladığımız taslağı sizlere sunacağız`` dediğini ifade ederek, şunları söyledi: ``Bunu bana 15 Aralık 2003 tarihinde sunmamışlardır. Ve o zaman demişlerdir ki (yeni başkan geliyor, bu dönemde sunarız). Yeni başkan gelmiş. Yeni başkan beni ilk ziyaretinde aynen şunları söyledi:(Hazırladıklarını 15 Aralık`ta size vereceklerdi ama yeni yönetim değişikliği oldu, yönetim değişikliği sebebiyle bunu artık biz hazırlayıp, size getirelim.) Hatta şunun altını çizerek söylüyorum: Dün bu Meclis`in çatısı altına gelmek suretiyle muhalefet partisinin kürsüsünden siyaset yapmak durumunda olan rektör ve öğretim üyelerinin bir kısmının içinde bulunduğu görüşmede aynen şunu söylemişlerdir: (Yeni yıla, 2004 yılına yeni YÖK yasası ile girelim) Ama şimdi hepsi çark ediyor. Bunları anlamak mümkün değil. Yeni YÖK Başkanı bana, (hazırlıklarını yapalım, beraberce çalışalım, bu işi yürütelim) derken hazırlıklarını bitirip Milli Eğitim Bakanlığımıza göndermiştir. Yürütme ile ilgili taslakta aynen şu ifade yer alıyor: (Bu kanunu Bakanlar Kurulu ve YÖK birlikte yürütür.) Bu nasıl demokrasi? Ne zamandan beri YÖK bu ülkede yürütme kurulu sıfatını almıştır?`` Erdoğan`ın sözleri alkışlanırken, salonda bulunan bazı dinleyicilerin de ``yuh`` diye bağırdığı duyuldu. MEDYA-HÜKÜMET Erdoğan, bundan önceki dönemlerde bazı köşe yazarlarının, medya kuruluşlarının anlayışıyla, tavrıyla ``bu ülkede hükümetlerin yönetilmiş olabileceğini`` ifade ederek, şöyle konuştu: ``Bazı bu tür kuruluşlar Hükümeti yönetmiş olabilirler. Ama şunu iyi biliniz ki biz bu çatı altında, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu bu çatı altında milletin verdiği yetkiyle hareket ediyoruz. YÖK ve Üniversitelerarası Kurul ile 17 aydır yaptığımız görüşmelerde bizim yapıcı tavrımıza maalesef aynı tavrı göstermediler. Hep değişik yerlerde kendilerine adeta destek kıtaları aradılar. Bununla birlikte dün yapılan olaylar, bunun başka bir görüntüsüydü. Üniversite içinde ayrıntılı tartışılması ve tüm üniversite camiasının eğilim ve görüşlerinin belirlenmesi için bizden peş peşe zaman istediler. Bizler bunu memnuniyetle kabul ettik. Üniversitenin meseleye gerçekçi bir şekilde sahip çıkması için uygun bir zemin de hazırladık.`` Erdoğan, Yükseköğretimin sisteminin de TBMM`nin düzenleyebileceği ve bu düzenlemeleri yapabileceği bir alan olduğunu belirtti. Erdoğan, Meclis`in kendi iradesini ratlıkla kullanabilmesi gerektiğini ifade ederek, ``Bu iradeye de kimse baskı yapmanın gayreti içine lütfen girmesin. Ve girerse, zaten Meclis`ten alacağı cevap görülecektir`` dedi. YÖK Tasarısı`nın diğer bütün yasa tasarıları gibi aynı demokratik ve hukuki süreçler izlenerek Meclis kararıyla şekillenecek bir tasarı olduğunu bildiren Başbakan Erdoğan, ``Türkiye`de demokratik sistem nasıl işlemesi gerekiyorsa öyle işleyecek, parlamenter sistem bütün kurum ve kurallarıyla yürüyecek, YÖK`e ilişkin kanun tasarısı da Anayasal düzen ve parlamenter süreçler içinde neticelendirilecek`` diye konuştu. Erdoğan, YÖK Tasarısı`nın, Üniversitelerarası Kurul temsilcileriyle, Milli Eğitim Bakanlığı ve Başbakanlık bürokratlarının mutabakatına dayalı bir metin olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ``Bakın burada da doğru konuşmuyorlar. Sadece altında imzası eksik olan bana, üniversitelerarası kurul başkanına ve icra kurulundaki iki üyeye ve bunun yanında bürokrat arkadaşlarımıza verilen metin var. Bu metnin içerisinde şu anda Meclis`e gönderilen metin var. Beni yaralayan ne oldu. İzmir İktisat Kongresindeyiz. Üniversitelerarası kurul başkanı beni arıyor. Ne diyor biliyor musunuz? (Efendim, iki arkadaşımız, oradaki çalışma esnasında aldatıldı) ifade bu. Dedik ki, (bunlar iki tane koskoca rektör nasıl aldatılır). (Bu akşam görüşelim) dedi ve akabinde bir baktım ki bir basın açıklaması da beyfendi yapmış. Bu nasıl samimiyettir yahu. Siz bu ülkenin Başbakanı ile randevulaşacaksınız, ardından bir basın açıklaması yapacaksın ve bu hazırlıklarımızın siyasi olduğunu söyleyeceksin. Bu hazırlıklar, yasama hakkının elinde bulunduran bir partinin veya bir iktidarın çalışmasıdır ama siyasi değildir. Şüphesiz ki ruhunda her yasanın, bir siyasi yansıması vardır. Ama bu çalışmalarımız, salt olarak ilgili insanları yanımıza almak suretiyle bir neticeye kavuştururuz. Atılan adımlar da bu istikamette olmuştur. Biz bu adımları atarken de ülkemizde halkımızın gerilmemesine, bugüne kadar alışkanlık haline getirilmiş o sıkıntılara düşürülmemesine özen göstermişizdir. ``SİZ KENDİ DÜNYANIZDAKİ PUTLARI YIKIN`` Böyle bir mutabakatın olmadığı yönündeki iddialara bürokratlarımız, bugüne kadar bir cevap vermemişlerdir. Bundan dolayı teşekkür ediyorum. Hatta zaman zaman bundan dolayı kendilere bin sabırlı olun demişimdir. Ben bunu derken, inanın ki (bu ülkede bir gerilim politikası oluyor) denmesin diye yaptım. Bugün, bakın bazıları şunu söyleyip, yazıp çiziyor;(İşte biz tüm putları yıkmışız. AB yolunda, Yunanistan`da filan. Şimdi yakınımızda da bir put var, onun da yıkılmasından bahsediliyor. Önce ben bunu yazan çizenlere diyorum ki siz kendi dünyanızdaki putları yıkın. Biz, elimizden gelen tüm gayret ile ülkemizin milletimizin gayreti neyi gerektiriyorsa bu ülkenin dayanışma içerisinde, elbirliği içerisinde, Anayasa`nın ifade ettiği biçimde demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti gereği ne ise bu gerekler içinde hareket eden, bu adımları atmanın hassasiyeti içinde olan bir hükümet vardır.`` `TBMM`NİN İRADESİ, MİLLETİN İRADESİDİR`` Yükseköğretim sisteminin de TBMM`nin düzenleyebileceği ve bu düzenlemeleri yapabileceği bir alan olduğunu ve bu alanda kendi iradesini ratlıkla kullanabilmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: ``Ve bu iradeye de kimse baskı yapmanın gayreti içine lütfen girmesin. Ve girerse zaten Meclis`ten alacağı cevap görülecektir. Bundan niye endişe ediliyor. Eğer yasamanın vereceği karara (biz razı oluruz) diyorsa millet olarak TBMM`nin vereceği karar, bu noktada, nihai uyulması gereken kararsa ve egemenlik hakkının kullanıldığı çatı burasıysa o zaman herkes buna saygı duymak zorundadır. Yükseköğretime ilişkin yasa tasarısı, diğer bütün yasa tasarıları gibi aynı demokratik ve hukuki süreçler izlenerek Meclis kararıyla şekillenecek bir tasarıdır. Türkiye`de demokratik sistem nasıl işlemesi gerekiyorsa öyle işleyecek. Parlamenter sistem bütün kurum ve kurallarıyla yürüyecek. Yükseköğretime ilişkin kanun tasarısı da anayasal düzen ve parlamenter süreçler içinde neticelendirilecek. TBMM, demokratik bir yasama meclisidir. Milli irade, bu yüce Meclis`in çatısı altında tecessüm etmektedir. TBMM iradesi, milletin iradesidir.`` ``DEMOKRASİNİN İKİ UNSURU`` Erdoğan, demokrasinin, demokratik meşruiyetin birbirini tamamlayan iki unsuru bulunduğunu da ifade ettiği konuşmasında, şekil unsurunun, demokratik rejim içinde yer alan bütün aktörlerin uymak zorunda oldukları hukuki-teknik süreçleri ifade ettiğini belirtti. Sistem içindeki organlar, kurumlar ve toplumsal aktörlerin, bu hukuki-teknik prosedürlere riayet etmemeleri halinde meşru zeminin dışına çıkmış olacaklarına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: ``Muhteva unsuru ise toplumsal iradenin, millet iradesinin, demokratik rejimin asli ve belirleyici ögesi olmasına işaret eder. Parlamento ve hükümet millet iradesine göre şekillenir ve milletin taleplerine göre hareket eder. Türkiye, şekle ve muhtevaya ilişkin unsurlarıyla birlikte demokrasisini işletecek tarihi tecrübeye ve fikri olgunluğa sahip büyük bir ülkedir, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaştığımız ve Avrupa Birliği hedefine doğru süratle yol aldığımız bu tarihi konjonktürde, herkesin aynı sorumlulukla hareket edeceğine inanıyoruz.`` ``HÜKÜMETİMİZ KARARLIDIR`` Başbakan Erdoğan, 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Türkiye`nin istikrar ortamını yakaladığını ve bu istikrar ortamının günden güne pekiştiğini belirterek, ``Hükümetimiz Türkiye`nin yapısal ve konjonktürel problemlerini çözme konusunda kararlıdır. Kararlılığımızın temeli, Türkiye sevdamızdır``dedi. Demokratikleşme ve ekonomi alanında atılan adımların Türkiye`nin ve milletin aydınlık geleceği için olduğunu kaydeden Erdoğan, demokrasiye sahip çıkmanın ve sorumluluk duygusuyla hareket etmenin herkesin görevi olduğunu söyledi. Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: ``Unutmayalım ki ekonomik istikrar, ancak demokratik bir düzen içinde korunabilir. Sağlıklı bir demokratik işleyiş olmadan, sürdürülebilir bir ekonomik gelişme sağlanamaz. Türkiye, demokratik açılımlarıyla; ekonomik istikrarıyla; aktif barış diplomasisiyle bölgesinin yükselen yıldızıdır. Artık bütün dünya görüyor ve söylüyor. Türkiye`nin önü açılmıştır.``