Tayyip Erdoğan'a Açık Mektup!..
Her şerde bir hayır vardır. 31 Mart'a böyle bakıp gereken dersler alınıp gereken yapılmalıdır.Bu millet artık Tayyip Erdoğan'dan üzerinde yük olanların kaldırılıp atılmasını ve büyük bir değişim istiyor..
Sayın Cumhurbaşkanım…
17 yılda Türkiye’nin her bir köşesine inanılmaz hizmetler getirdiniz…
Türkiye'nin sizlerin liderliğinde makus talihini yenmeye başladığını dünyanın büyük bir şaşkınlıkla yaşanan gelişimi seyrettiğini söylemek hiç de zor değil..
Hem de içeriden ve dışarıdan önünüzün kesilmeye çalışıldığı Gezi kalkışması, 17/25 kumpası, Çukur eylemleri, MİT TIR’ları, 15 Temmuz hain darbe girişimi gibi olaylara rağmen “Hayaldi gerçek oldu”denilen, dünyanın hayranlık duyduğu projelere imza attınız…
Muhteşem hastaneler…
Muhteşem köprüler…
Muhteşem stadyumlar…
Muhteşem havalimanları…
Yollar…
Toplu konutlar...
Üniversiteler…
Yerli ve Milli Savunma Sanayi…
Nükleer Enerji..
Saymakla bitmez…
Ya İstanbul;
20 yıl önce Boğazı denizin altından metro ve aracınız ile geçeceksiniz deseler kim inanırdı?
İşte Marmaray ve Avrasya Tüneli…
Hayaldi gerçek oldu..
İşte dünyanın en büyük havalimanı…
Gören hayranlık duyuyor…
Yavuz Sultan Selim Köprüsü…
Osman Gazi Köprüsü…
İstanbul’u dört bir taraftan saran metro hatları…
17 yılda adeta 100 yıllık bir hizmetle İstanbul’a damganızı vurdunuz…
Peki Ankara!..
Makus talihini yendi…
Hava kirliliğinden kuşların dahi öldüğü, insanların nefes almakta zorlandığı, doğru dürüst yolu olmayan Başkent Gökçek ile başlayan 25 yıllık hizmet yolculuğunda cazibe merkezi olmaya başlarken sayılı dünyanın başkentlerinden biri konumuna geldi. 20 yıl önceki Ankara ile bugünkü Ankara'ya elini vicdanına koyan bir baksın..
Şehirlerin her birine adeta para akıttınız.
Doğu ve Güneydoğu mağdur deniliyordu…
Ya şimdi, her yönü ile inanılmaz bir kalkınma içinde…
Dünya Rafting Şampiyonası bile Tunceli’de yapılıyor…
Şöyle baktığımızda yerel yönetimlerde hiçbir şehrin yatırım alma noktasında Tayyip Erdoğan’dan dert yanmaya en küçük hakkı yoktur…
Çünkü kim ne istediyse aldı...
Şehirlerimizin,ilçelerimizin,köylerimizin dahi 17 yılda nereden nereye geldiğini, o şehirlerde,o ilçelerde,o köylerde yaşayıp elini vicdanına koyan herkes çok iyi biliyor…
Sayın Cumhurbaşkanım…
31 Mart seçimlerinde halkımız yüzde 52 ile başkanlık sistemini ibra etmiştir. Ancak yerel yönetimlerde adaylar ve teşkilat davranışları konusuna gelince, bir takım sorunların olduğu ortaya çıkmıştır…
Neden?
Yerel yönetimlerde ortaya koyduğu hizmetlerle Türkiye’nin her bir şehrinin kaderini değiştiren bir iktidar, nasıl olur da büyükşehirlerde seçimi kaybeder? sorusunu sormamak mümkün değil..
Büyükşehirlere, İllere,ilçelere bunca hizmete, bunca yatırıma rağmen sandıkta yaşanan sıkıntı çok düşündürücüdür…
Üzüldüğünüzü biliyoruz...
Soruyorsunuzdur!
Bu ülkede uzun yıllar Bakanlık, Başbakanlık, TBMM Başkanlığı yapmış, İstanbul’a kazandırılan o muhteşem hizmetlerin her birinin altında imzası olan Binali Yıldırım gibi bir isim, bir ilçe belediye başkanı karşısında seçimi nasıl kaybeder?
Bu ülkede 25 yıl Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevini üstlenmiş, Genel Başkan Yardımcısı olmuş Mehmet Özhaseki gibi tecrübeli bir isim, Ankara’da ilçe belediye başkanlığı yapmış bir isim karşısında seçimi nasıl kaybeder?
Bunun izahı var mı?
Adaysan kazanacaksın!..
Sayın Cumhurbaşkanım…
Yapılması gerekenleri bu davaya çıkarsız gönül veren ve sizleri karşılıksız seven milyonlar çok iyi biliyor...
Bu millet size güveniyor ama..
Ne yazık ki partinizin A’dan Z’ye teşkilatlarının, bürokratlarının,genel merkez yapısının sırtınızda bir yük haline geldiğini yani sizlere layık olmadığını düşünüyor…
Haksızlar mı?
Çünkü;
O muazzam 2001 ruhunu kaybettiler…
“Nasılsa seçimleri Reis alıyor”diye yan gelip yattılar…
Tevazu anlayışını yerle bir ettiler…
Kapıları millete kapattılar…
Anadolu ruhunun özünü oluşturan “Diğergamlık” başkasının derdiyle dertlenme kültürünü tükettiler…
Kendi kişisel ikballeri peşinde koşmaya başladılar….
O olmazsa olmaz ilkeniz olan “kimsesizlerin kimsesi “ anlayışını hiçe saydılar…
Mahallelerinden plazalara yerleşip insanlara tepeden bakmaya başladılar…
Gözleri paradan başka bir şey görmez olanlar partiyi sardı…
Dava için değil kendi ikballeri için koşanlar sahne almaya başladı…
Belirlediğiniz adayların arkasında sadakat ile durulmadı…
Adaylar ve teşkilatlar arasında gönül bağı kurulamadı…
Partinin seçim çalışmalarında tek bir SKM’si olurken, adaylar kendi başlarına teşkilatları dışlayan SKM’ler kurup, kendi bildiklerini okudular…
Ya Genel Merkez yönetimi ne yaptı?
Bir bakın kim ilçesinde hangi başarıya imza attı?
Kimler sizi yanılttı?
Sayın Cumhurbaşkanım…
AK Parti’yi bu millet neden sevdi?
Sizi kendinden bir parça gördü "Bizimkisi bir aşk hikayesi"diyor.
17 yıldır tereddütsüz hem dualarıyla hem de oyları ile sizlere omuz verdi..
Kendi değerlerini yaşamayı sizlerde gördü…
Sığınacağı liman olarak sizleri gördü..
Peki ne oldu?
Sizlerin tevazu anlayışınızı yerle yeksan eden bir yapı oluştu…
Teşkilatlar milletten koptu..
Genel Merkez yöneticileri kişisel hesaplar peşinde koştu..
Kişisel hesapları ile sizleri yanıltanları hep duyduk..
Partinin çalıştığı anket firması sizi yanılttı mı ?
Mesela;
Ankara’yı 25 yıl yönetmiş Melih Gökçek gibi sadakat dolu bir başkana “Yeni dönemde aday olma”diyerek , görev süresinin bitmesini beklemek varken görevinden istifa ettirilmesinin yolunu kimler yalan yanlış bilgi ve anketlerle açtı?
Seçimlere karı değil zararı olmadı mı?
Yetmedi…
Gökçek, Özhaseki için sahaya inip çalışmaya başlarken,“Zarar verir” diyerek Gökçek’inçalışmasını kimler engelledi…
Evet Ankara’da ne oldu? (Mesela Keçiören kazanılırken Büyükşehirin kaybedilişi bu noktada çok iyi irdelenmeli)
1,5 sene önceden başkanları istifa ettirilen illere çok iyi bakın...
İstanbul-Ankara malum…
Bursa ve Balıkesir zar zor kazanıldı...
Yani Başkanların istifa ettirilmesinin hiç bir yararı olmadığı gibi o illerde ciddi oy kayıpları yaşandı!..
Kimler bu başkanların istifa ettirilmesine vesile olup zarar verdi!.. O anketleri kimler kiminle yaptırıp önünüze koydu!
Örneğin basit gibi görünsede seçime birkaç ay kala şu poşet davasını kimler çıkartmışsa, onun bile oy kaybına neden olduğu inkar edilir mi?
Bunlara kimler vesile olmuşsa hesabını sorun…
Sayın Cumhurbaşkanım..
Bürokraside, bakanlıklarda, teşkilatlarda,genel merkezde her nerede olursa olsunlar halkta karşılığı olmayan, burunlarından kıl aldırmayan, oturdukları koltukları babalarının malı gibi görüp devletin kapılarını asıl sahibi olan millete kapatıp bu davaya yük olanlarla vedalaşın..
Sayın Cumhurbaşkanım…
AK Parti’de sizin dışınızda hiç kimse bulunmaz Hint kumaşı ve vazgeçilmez değildir
Bu millet size oyunu veriyor…
Bir okurum şunu yazmıştı;
“15 Temmuz gecesi bütün şer odaklarını yendik ama Patates, soğan, patlıcan ve naylon poşet algı operasyonlarına yenilmek dokunuyor bize”
Haksız mı?
Diyeceğim şu ki;
Şimdi hesap zamanı…
Sizi sevenler sizden hesap sormanızı bekliyor…
Her alanda FETÖ operasyonları yapılırken, parti içinde "FETÖ’cüler yok mu da temizlik yapılmıyor" sorusu vatandaş tarafından hala cevap arıyor...
Bu soru yıpratıyor davayı...
31 Mart sonrası “Acımayın acınacak hale gelirsiniz”demiştiniz…
Acımayın artık.Şeriatın kestiği parmak acımaz…
15 Temmuz gecesi ihanet edenlerin nerelerden çıktığını görürken şaşırmadık mı?
Derler ya "İtimat kontrole mani değildir"
O nedenle nereden çıkacakları,nerelerde olacakları belli olmayan kriptolara dikkat…
Partinin ayağına pranga olanlara dikkat !
Sayın Cumhurbaşkanım…
65 yaşında 59 ilde 102 miting yaptınız..
Gece gündüz koştunuz…
Günde en fazla 4 saat uyudunuz…
Bir bakın arkanıza kimler size layık oldu?
Siz bu ülkenin ve milletin gelecek yüzyılda alacağı yeri ve yükselişi planlarken, bedeller öderken, yakınınızda bulunma durumunda olan miyoplara çok dikkat etmelisiniz…
Bu millet size güveniyor…
Ve görüldü ki gelecek bir seçimde de onların Cumhurbaşkanı sizsiniz…
Bu millet sizden şimdi AK Parti’de her alanda köklü bir operasyon ve değişim bekliyor.Çünkü Türkiye’nin hem sizlere hem de güçlü bir AK Parti’ye ihtiyacı olduğu sevdasından vazgeçmiyor..
Sayın Cumhurbaşkanım...
Her şerde bir hayır vardır…
Hz. Mevlana der ki;
"Ayağın kırıldı diye üzülme!
Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek.
Kuyu dibinde kaldın diye üzülme!
Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma!
İstediğin Bir şey; Olursa Bir Hayır,
Olmazsa Bin Hayır Ara"
31 Mart’a böyle bakmak gerekir...
AK Parti’nin kendi öz benliğine kavuşması kendi için arınması için bir fırsat olarak değerlendirin...
Seçimlere 4,5 yıl varken;
Bütün teşkilatlar…
Genel Merkez yapısı…
Bürokrasi…
Bakanlık kadroları…
Nerede olursa osunlar. Kim bu davaya layık değil ,kim bu davaya duruşu ile ihanet etmiş ise bu arınmadan mutlaka nasibini almalıdır…
AK Parti’de “REFORM KURULTAYI” ortaya konulmalıdır…
Size güvenenlerin sizlerin liderliğinde yepyeni kadroların inşa edildiği, küllerinden yeniden doğan bir AK Parti ile 2023 yolunda yürümek istediğini iyi bilin...
Aksini düşünmeyin...
Zaman arınma ve değişim zamanıdır…
17 yılda parti çok yoruldu kuşkusuz...
Zaman partiye yük olanları, sadakat ve liyakat imtihanından geçemeyenleri dinlendirmek, halkta karşılığı olanları partiye kazandırıp “Durmak yok yola devam” deme zamanıdır..
Köylerde, sokaklarda, mahallelerde, ilçelerde, şehirlerde…
yüreği pırıl, pırıl çıkarsız hesapsız öyle Tayyip Erdoğan sevdalıları var ki her biri milletine hizmet etmek için sizlerden “GÖREV EMRİ”bekliyor…
Ama ne yazık ki teşkilatları ellerinde tutanlar tarafından partinin yanına yaklaştırılmıyorlar...
İnanıyorum ki ;
Genel Merkezden teşkilatlara kadar kimin nerede bilinçli veya bilinçsiz hata yaptırıp davaya zarar verdiğini çok iyi biliyorsunuz...
O nedenle acımayın Sayın Cumhurbaşkanım...
Üzerinize yük olanları atın, millette karşılığı olan, tevazu nedir bilen halishane duygularla dolu kadrolarla AK Parti'yi tekrar buluşturun...
Sizlere gönül verenler AK Partinin en büyük rakibinin AK Parti olduğunu bilerek sizlerden 2023 yolculuğunuzda değişim istiyor...
Sayın Cumhurbaşkanım…
AK Parti’nin geleceği bir seslenişiniz ile 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi sokaklara inen, kurşunlara göğüs geren, tankların önüne yatan milyonlar ile hasbihaldır...
Şimdi tam zamanı...
Ne diyor Hz.Mevlana;
"La tahzen (üzülme)
İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme..
Rahman;(cc),"Ben kırık kalplerdeyim" buyurmadı mı?
O halde ne diye üzülürsün ey can?
Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;
Gece gibi kapkaranlık nefsini yak!.."
Sayın Cuwmhurbaşkanım...
Kandiliniz mübarek olsun...
Allah yar ve yardımcınız olsun..
Sevgi ve Saygılarımla…
Osman DİYADİN