Wikileaks'te yayımlanan belgeler iktidar ile ana muhalefet karşı karşıya getirdi. Erdoğan'ın CHP'ye çok tepkisi sert oldu.
Abone olİNTERNETHABER.COM- Başbakan Erdoğan'ın hedefinde Kılıçaroğlu ve CHP vardı. İsviçre'deki banka hesaplarını gündemden düşürmeyen ana muhalefete isim buldu: "WikiCHP"
Polisten dayak yiyen öğrencilere de seslenen Erdoğan, "Elinde sopayla, taşla, molotofkokteyli ile yumurtalarla gezen gençlerle toplantı yapmayız" diye cevap verdi.
WİKİCHP
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. CHP liderini ABD diplomatlarının borazanlığını yapmakla suçlayan Erdoğan, İsviçre bankalarıyla ilgili polemikte yeni bir öneride bulundu:
"Akıl elde fikir emanet. CHP lideri dil oluşturamadığı için ABD yazışmalarından medet umar hale geldi. İşi gücü bırakıyor. ABD diplomatlarının borazanlığını yapıyor. Wikipedia’da yazılanlara inanıp benim dünyanın en zengin 8. Başbakan olduğumu iddia etmişlerdi. Wikileaks'e inanıp şimdi de 8 banka hesabını soruyorlar. Oldu olacak, CHP madem değişiyor ismini de değiştirip ismini de WikiCHP yapsın.
PARALARIMI CHP'YE BAĞIŞLAYACAĞIM
'Belge getir' diyorlar. İddia sizin. Madem öyle gidin belgesini de siz getirin. Sizin ardı arkasına gelmeyen yalanlarınıza belge yetiştirmeye kalksak, millete hizmet etmeye vaktimiz kalmaz. İsviçre'deki üç yüz bankayı tek tek dolaşsın, bu hesapların belgesini bulsun. O hesaptaki parayı da, tüm mal varlığımı da CHP'ye bağışlayacağım."
Başbakan Erdoğan Kılıçdaroğlu'na sert sözlerle yüklendi, ciddiyete ve seviyeye çağırdı, üstü kapalı edepsizlikle suçladı:
WİKİLEAKS'İN AVUKATLIĞINA MI SOYUNDUN?
Önce iddialara sahip çıktı, sonra işi pişkinliğe vurdu. Bu topa niye girdin. Senin rolün ne? Sen küresel yalanların sözcüsü müsün? Ergenekon avukatlığından sonra Wikileaks'in avukatlığına mı soyundun?
YÜZÜ KIZARMIYOR
Artık birileri CHP genel başkanına siyasetin bir ciddiyet ve seviye işi olduğunu öğretmeli. Yüzü kızarmadan yalan söylemenin bir sorumluluğu olmalı. Ağzına geleni söylemek boş konuşmak siyaset tarzı olamaz, yüzü kızarmamak iyi bir hasletten değildir. Yüz kızarıklığı edeptendir."
SÖYLEDİKLERİNİN HEP TERSİ OLDU
Sadece bu değildi Kılıçdaroğlu'na yöneltiği eleştiriler. CHP liderinin yakın dönemde yanlış bulduğu icraatları bir bir sıraladı:
"Biz diyoruz ki yalan üzerine siyaset inşa edilmez. İftira atıyor ortaya iddia atıyor. Ardından ceavabını alınca yüzü kızarmak bir yana pişkinliğe vuruyor. 'Dersim'de analar ağlamadı mı?' diyen arkadaşına önce 'Gereğini yap' dedi, ardından 'Konu kapanmıştır' diyor. Bu Meclis'te bunu yaşadık... 'Genel af' dedi, ardından çark etti. Sabah 'başörtüsü' dedi, akşam yalanladı...
REFERANDUMU SBS SINAVI ZANNETTİ
CHP Genel Başkanlığı için 'Ben aday olmam' dedi, hatta Baykal'ı evinde ziyaret etti, hemen ertesi gün adaylığını açıkladı. Çarşaf liste dedi, ardından blok listeye döndü. 'Gömleğimin parasını verdim, ben aldım' dedi. 'Gömleğimin parasını verip ben aldım' dedi, sonra başka yerlerden çıktı. CHP Genel Başkanı 12 Eylül referandumunu SBS sınavı zannetti. Havuz aşağı havuz yukarı derken kendi havuzlu villası çıktı. Liste uzayıp gidiyor."
APDESTİMİZDEN ŞÜPHEMİZ YOK
Konuşmasında ABD'ye de çatan Erdoğan, "Sadece belli ülkelere ait yazışmaların yayınlanması şüpheleri artırıyor. Abdestinden şüphesi olanın namazından şüphesi olmaz. sözleriyle 'rahat olun' mesajı verdi.
GENÇLERE NELER DEDİ?
ELİNDE TAŞLA GEZEN GENÇLERLE TOPLANTI YAPMAYIZ
Polisin öğrencilere yönelik orantısız güç kullandığı yönündeki eleştirilere de Erdoğan, "Elinde sopayla, taşla, yumurtayla, molotofkokteylli gezen gençlerle biz toplantı yapmayız." cevabını verdi. Erdoğan şunları söyledi:
"Bakınız protesto şüphesiz demokratik bir haktır. Emniyet bu tür bir organizasyonunu güvenliğini tesis etmekle mükelleftir. ''Öğrenciler, bir siyasi partinin çatısı altında belli bir ideolojinin mensubu olarak burada toplanmak suretiyle, -burada protesto değil bakın söyledikleri şey anlamlı- 'biz de bu toplantıya girmek istedik' diyorlar. Davetli olan toplantılar vardır, halka açık toplantılar vardır. Sizi böyle bir toplantıya davet mi ettik de geliyorsunuz? Bizim şimdi gençlerle de toplantımız olacak ama biz kusura bakmayım elinde sopayla, taşla, molotofkokteyli ile yumurtalarla gezen gençlerle toplantı yapmayız. Bunu çok açık, net söyleyeyim. Biz düşüncesiyle, fikriyle, entelektüel zemini oluşturmaya, güçlendirmeye katkı sağlamak isteyen gençlerle ülkenin sorunlarını konuşuruz.
KARŞI DÜŞÜNCEYE SAYGISI OLMAYAN
Diğerleriyle zaten bu konuyu görüşemezsiniz ki konuşamazsınız ki... Karşı düşünceye saygısı olmayan ve karşı düşünceye karşı herhangi bir sabır göstermeyen gençlerle neyi konuşacaksınız? Önyargılar, ön kabuller var. Neyi konuşacaksınız? Demokrasi bu değil, demokrasi katkıdır. Özgürlükler, özgürcü düşüncenizi ifade etmektir. Taşla, sopayla, kasaturayla, bıçakla, şunla, bunla değil. İşte bunu aşmamız gerekiyor.''
"NİÇİN İZMİR GİBİ AYDIN DÜŞÜNMÜYORUZ?"
Geçtiğimiz pazar günü Bursa'nın Ovaazatlı beldesinde yapılan seçimlere de değinen Erdoğan Kılıçdaroğlu'nu yüzde 58'i anlamamakla suçladı:
"Bursa Ovaazatlı'da yapılan seçimlerde oyların yüzde 53'ün alan AK Partili başkan adayı seçildi. '12 Eylül akşamından itibaren 'hayır' oyu verenleri anlamaya çalışacağız' demiştim. Ana muhalefetin lideri ise Bursasılar'a 'siz niçin İzmir gibi aydın düşünmüyorsunuz?' dedi. Sen Bursalı'yı karanlık bir düşüncenin içinde gösterirse alacağın cevap budur. Dedim ya siyaset millietin diline kavramak gerektirir. 12 Eylül'den itibaren çalışmalarımıza başladık. AK Parti'nin gayretleri sonuç verdi. Son seçimlerde AK Parti orada birinci değildi."
ADIMLAR ATILMADIĞI SÜRECE
"Biz Gazze için haykırırken Mavi Marmara için sesimizi yükseltirken hangi hassasiyetle bunu yaptıysak orman yangına da aynı hassasiyetle yaklaştık" diyen Erdoğan İsrail'e barış için şartları bir kez daha tekrarladı:
Biz Mavi Marmara'da 9 şehidi, Gazze'ye yapılanları unutmadık. İsrail önce suçunu kabul edecek, özür dileyecek ve tazminat dileyecek. Yumuşatıldı ama yeterli değil ambargo kalkacak. Bu adımlar atılmadığı sürece kimse bize adım atılmasını beklemesin. Biz kin ve nefretle hareket etmiyoruz.
BİLDİĞİMİZ MUHAMMED'E MOHAMMED DENİLİYOR
Eksen kayması tartışmalarına değinen Erdoğan, Lübnan ve Libya gezilerine değindi. Ortadoğu'ya burun kıvıran kesimlere işte bu sözlerle çattı:
"Türkiye gibi bir devlet komşularına, çevresine, bölgesine ilgisiz kalamaz. Büyük devlet olmak büyük düşünmek demektir. Kimse kendi çapsızlığını, vizyonsuzluğunu, bölgesel ve küresel bir güç olma gayretlenin önünü engel olarak koyamaz. Son iki hafta sonunda rektörlerle yaptığımız toplantılarında ifade ettim. Bu ülkede irtica tehdidi var diye Arapça Dili ve Edebiyatı, Komünizm tehlikesi var diye Rus Dili ve Edebiyatı bölümleri kapatıldı. Arap metinleri İngilizceden çevriliyor. ''Bildiğiniz Hüseyin'i Hoseyin, Muhammed'i Mohammad diye yazan ve telaffuz edenler çıkıyor. Bu yabancılaşmanın, bu uzaklaşmanın, tek boyutlu dış politikanın bize kaybettirdiği çok açık. Bugün bizim Muhammed'i Mehmet diye kullanmamız aslında Osmanlı'nın Muhammed ismine duyduğu saygıdandır. Olur ki yanlış, edebe aykırı bir iş olur diye önce bu ismi Mehemmed diye yumuşatmış, zamanla bu Mehmed'e dönüştürmüştür. Bu, bizim toplumumuzun Peygamberimize olan saygısındandır''
EZBERLERİ BOZDUK
Arap ülkelerindeki Fransız, İngiliz, Alman yatırımları ile Arap ülkelerinin bu ülkelerdeki yatırımlarına bakıldığında ''kaybedilenlerin sadece bir boyutunun açık olarak görüleceğini'' ifade eden Erdoğan, ''Türkiye dış politikada ezberleri bozdu, bozmaya da devam edecek'' diye konuştu.