BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Tatil, İmamoğlu, Soylu...

Elazığ ve Malatya’da 41 vatandaşımızın hayatını kaybettiği üzüntü verici deprem siyasette taşları yerinden oynattı. Tartışmaların seyrini değiştirdi.

Öncelikle siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin tatil, özel hayat ve ailelerine ilgi hakları gibi konular gündemimize girdi.

Bu arada Kızılay, Ensar Vakfı, Deprem vergileri, yardımlar gibi konular üzerinde bir kez daha tartışmaya başladık.

En az tartıştığımız konu ise olası depremlere nasıl bir hazırlık içinde olmamız gerektiği.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu deprem sonrası Elazığ’a gitmiş, depremzedelere yapılan yardım faaliyetlerine katılmış, oradan “önceden planladığı tatil programını devam ettirmek üzere” Erzurum’a geçmiş.

Tartışma buradan başladı.

Sayın İmamoğlu tatili seven bir insan. Bunu saklamıyor. “Alışacaksınız”, diyor. Alıştık.

Bulduğu her fırsatta ailesiyle, dostlarıyla birlikte tatil yapıyor.

Normalde yaptığı tatiller yaşanan müessif hadiseler olmasa bilinmeyecek. Ancak birinde İstanbul’u su bastığı için, birinde İstanbul’da küçük çaplı da olsa bir deprem olduğu için, bu kez de hemen deprem bölgesinden tatil programını gerçekleştirmek üzere ayrıldığı için ortaya çıktı.

Tatil çalışan, yorulan ve özellikle yoğun stres altında bulunan insanlar için gerekli.

Siyasetçilerin de, kamu görevlilerinin de tatil yapma, aileleriyle birlikte olma, özel hayatlarını yaşama hakkı var.

Burada önemli olan zamanlamadır.

Kriz yönetilecek dönemlerde siyasetçinin ve kamu görevlisinin tatile hakkı olamaz. Milletin genelinin üzüntülü olduğu bir süreçte siyasetçi umursamaz davranamaz.

Sadece bizde değil, dünyanın hiçbir yerinde olmaz.

Kelimenin tam anlamı ile bu skandaldır. Böyle bir durum Japonya’da harakiri, ABD ve AB ülkelerinde istifayı beraberinde getirir. Bizde etkili olmaz. Unuturuz çünkü.

Siyasetçinin tatili esnasında olay oldu, gelmesi çeşitli faktörlere bağlı olarak gecikti bu anlaşılabilir, izah edilebilir ama felakete rağmen tatile önceden planlamış olmak gibi bir gerekçe ile devam etmek kabul edilemez.

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, deprem anından itibaren Elazığ’a kamp kurdu.  Çalışmaları ve yardımları koordine ediyor, en ufak bir aksaklık olmaması için çaba sarf ediyor.

Önceki gün felaketzedelere battaniye dağıtımı esnasında kameralara yansımış.

Birileri buna “show” diyor…

Bakan orada ve diğer insanlarla birlikte çalışıyor, takdir etmek lazım iken böyle bir mantık tam bir ifrat – tefrit noktasına işaret ediyor.

“Battaniyeyi bakan mı dağıtmalı?” diyorlar, bakan da insan, dağıtabilir ve o böyle çalıştığı zaman herkese daha bir gayret gelir.

Rol modeldir bakan, belediye başkanı, vali… Mesele bu…

Deprem vergilerine gelince, ülkemiz ne yazık ki sürekli deprem tehlikesi altında. Bu bilinçle hareket etmek ve artık kalıcı hale gelen vergilerin şehirlerimizin ve altyapının depreme daha mukavim hale gelmesi için harcanması lazım.

Bu konuda muhalefete düşen Hükümete yüklenmek değil, Ankara, İstanbul, Mersin, Adana gibi birçok büyükşehirde sorumluluk üstlenmiş oldukları için projeler üretmek ve depreme hazırlıklı olma çalışmalarına katılmaktır. Bu toplanan vergilerden projelerini finanse ettirebilmektir.

Vakıflar ve dernekler sosyal ve toplumsal hayatımız için önemlidir. Yardımlaşma ve dayanışma için gereklidir.

Yıpratmamak gerekir.

Eleştirecek olsak bile bunu makul bir şekilde yapmak doğrusudur.

Kızılay dünyanın en saygın kurumlarından birisidir.

Yönetimini beğenmeyebiliriz. Zaman zaman performansını, faaliyetlerini yetersiz bulabiliriz ama asla yıpratıcı bir söylem içinde olamayız.

Mevzuata uygun bir şekilde Ensar Vakfı ile bir okul faaliyetine girmiş, bir bağışçı da olaya dâhil olmuş; bunu böyle dile dolamak değil, işin mantığına bakmak lazım.

Türkiye’nin ABD’de öğrencilerimiz için kimseye muhtaç olmayacakları bir yurt ihtiyacı var mı yok mu?

Bunu sivil toplum üstlenmiş, bir bağışçı çıkmış ihtiyaç duyulan paranın bir miktarını bu şekilde aktarmış, ne oluyoruz?

Burada da yapmamız gereken şudur, sadece ABD ile kalmayalım, en çok öğrenci yolladığımız ülkeler başta olmak üzere sivil toplum üzerinden yurtlar yapalım diye teşvik edici olmak…

İyi ki varsın Kızılay, Ensar, Türken, Türgev… Hayırda yarışın ve hayırda buluşun hep…