Araba sürücüsünü gece gündüz, yaz kış, bazen günde 12 saat meşgul eden en önemli sorun arabasının hızıdır.
Abone olYüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. İlhan Başgöz, sayısı binlere ulaşan taşıt yazılarında, sevgiden gurbete, kadercilikten Tanrıya siteme kadar şoförün benimsediği ve benimsediği değerlerle ilgili değişik konular bulunduğunu söyledi. Başgöz, YYÜ ile Türkiye Kültür Araştırmaları Grubu'nca düzenlenen ''Uluslararası Kültür Araştırmaları'' konulu sempozyumda ''Taşıt Yazıları'' ile ilgili araştırmasını sundu. Başgöz, 1950'lerden itibaren kamyon, dolmuş, taksi, minibüs gibi motorlu taşıtlar ile at arabalarında da yazıların görünmeye başladığını, Van'da bile bisikletlerin üzerine yerleştirilen büyük sandıklarda yazılar bulunduğunu belirtti. Bir iletişim aracı olan taşıt yazılarının çoğunun küçük bir şirket tarafından hazırlandığına işaret eden Başgöz, yazıların plak listelerinden, gazetelerden ve dergilerden takip edilerek günün modasına uygun şekilde parlak yeşil kağıtlara basılarak şoförlere verildiğini ifade etti. Taşıt yazılarındaki mesaj Sayısı binlere ulaşan taşıt yazılarında, sevgiden gurbete, kadercilikten tanrıya siteme kadar şoförün benimsediği ve benimsemediği değerlerle ilgili değişik konular bulunduğunu kaydeden Başgöz, konuşmasına şöyle devam etti: ''Araba sürücüsünü gece gündüz, yaz kış, bazen günde 12 saat meşgul eden en önemli sorun arabasının hızıdır. Arabanın hızı ile hayatı arasında bir denge kurmak zorundadır. Bunun için taşıt yazılarında hız önemli bir yer tutmaktadır. Hızla ilgili yazılar bize sürücü kişiliğinin saldırgan ve uyumlu iki ayrı yanını tanıtmaktadır. Saldırgan kişiliğin, yarışma, geçme, kural tanımama olarak belirdiği yazılar, (Darılma yol geçenindir), (Krallar önde gider), (Sollarım arkadaş huyum kurusun), (Hızlı yaşa genç öl, ölün yakışıklı olsun), (Yaklaşma toz olursun)... şeklinde örneklendirilebilir. Sürücü, uyumlu ve barışçı, kurallara saygılı ise (Arttırma hızını,yetim korsun kuzunu), (Hatalı sollama, eve göz yaşı yollama) gibi yazılar göze çarpmaktadır.'' Taşıt yazılarında sevgi ve sevgilinin büyük yer tuttuğunu, bu sevginin Divan Edebiyatı ya da Aşık Edebiyatı'ndaki sevgiye benzemediğini ifade eden Başgöz, yeni sevgi ve sevgili nitelemelerinin taşıt yazılarına yansımasını ise şu şekilde anlattı: ''(Seversen gerçek sev), (Mektepli yarim), (Kaderimsin liseli), (Demedim mi ben sana, beni küçük iken sev), (Sana kim öğretti severken aldatmayı, abla!), (Bizim köyden geçmedi aşkın rüzgarı), (Yalancı kızlar)...'' Başgöz, (Seversen severim), (Sensiz de yaşanır belalım), (Sen ve ben), (Hatasız kul olmaz), (Hatam ile sev beni), (Sevilen beklenir) gibi anlatımların ise seven ve sevilenin eşit olarak görüldüğü, kadın-erkek eşitliğine doğru atılan kuvvetli bir adım olduğunu bildirdi. Başgöz, şunları kaydetti: ''Taşıt yazılarında en çok bulunan konulardan biri de insanın bu dünyada başına gelen her şeyin önceden Tanrı iradesi ile karara bağlandığı anlamında bir kaderciliktir. (Köleyim kötü şansıma), (Allah'ın dediği olur), (APS dayı kader utansın), (Kader beni sana mahkum etti) şeklindeki ifadeler ise tanrı tarafından korunma isteği, kadere baş eğme olarak karşımıza çıkmaktadır.''