BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Taşgetiren'den AK Parti'ye dost uyarısı

Yeni Şafak Gazetesi'nin AK Parti'ye yakın isimlerinden Ahmet Taşgetiren'den uyarı: Her dönemin uyanıkları AK Partilileşti!..

Abone ol

AKP’ye yakın Yeni Şafak Gazetesi’nin köşe yazarı Ahmet Taşgetiren, AKP seçmeniyle yaptığı görüşmelerden edindiği izlenimler çerçevesinde hükümete bulundu.

İşte AK Parti'ye dost tavsiyeleri:

Yazı: Ahmet Taşgetiren
Kaynak:

- Son 15 gün içinde çok farklı ortamlarda çok farklı insanlarla birlikte bulundum. Seçimlerde başka partiye oy vermiş, hala farklı siyasi eğilimlerini korumakta olanlar olmakla birlikte çok büyük ekseriyeti, Ak Parti'ye oy vermiş insanlardan oluşuyordu. Bir kısmı farklı partide görevi bulunuyor olmakla birlikte hem genel seçimlerde, özellikle de mahalli seçimlerde Ak Parti'ye oy vermiş insanlardı. Hükümetin gidişi ile ilgili izlenimlerini almak istedim.

-Farklı parti ile sıcak bağlılığı devam edenler hemen sert eleştirileri ile farkediliyordu. Bu, genelde çok az bir kesimi oluşturuyordu.

-Daha büyük çoğunluğun tavrı ise şöyle şekilleniyordu:

*Bir kere coşkulu biçimde hükümetin icraatını savunan insana rastlamadım diyebilirim. En coşkulu savunma alanı, hukuk planında yapılanlar olmaktaydı. Özellikle Türkiye'de hukuk planındaki sancıları bilenler, AB sürecinde hukuk planında yeterince farkedilmeyen ancak önemli adımların atıldığını düşünmekteydiler.

*Enflasyon vs. alanındaki iyileşmelerin müsbet bir not olarak hiç zikredilmediğini söylemeliyim. Makro plandaki iyileşmeler ancak hatırlatılınca hatırlanıyor.

*Buna karşılık insanlar geniş toplum hayatında ekonomik bir iyileşme olmadığının altını ısrarla çiziyor, özellikle çiftçi kesimi ciddi serzenişler ortaya koyuyor. Ziraat alanında yapılanların, ziraatla gerçekten uğraşanlara ulaşmadığı tesbiti de yine bu alanın şikayetleri arasında.

*Yolsuzluğun altı çiziliyor. Her iktidarın kendi zenginlerini yarattığı kanaati Ak Parti döneminde de seslendiriliyor. Hatta her dönemin uyanıklarının, Ak parti iktidarında da Ak Partilileştiği ve hedefine ulaştığı kanaati çok geniş paylaşılma imkanı buluyor.

*Bürokraside, Cumhurbaşkanı'nın vetoları, Danıştay'dan - İdari Mahkemelerden dönüşler bilinmekle birlikte, sağlıklı bir hizmet katdrolaşmasının olmadığı ifade ediliyor. Özellikle Milli Eğitim ciddi sancı alanı. "Milli Eğitim'de hala 28 Şubat şartları hükümferma" tesbiti, "Bu yapılanışla hiçbir başarı elde edilemez" tesbiti her ortamda ifade edilen kanaatler... Bakana yönelik eleştiriler had safhada. Farklı bakanlıklarda çalışan 28 Şubat vurgunu yemiş bürokratlara rastladım, hala 28 Şubat vurgununu aşabilmiş değillerdi. Ve bunlar, şu anki bürokratik yapılanışın bu iktidarı bir adım ileriye götüremeyeceği kanaatini serdediyorlardı.

*Bir kesim "iktidarın çözülmeyen meseleleri yeterince iktidar olamamaya bağlaması"nı kabul etmiyor. Yer yer "Niye iktidar oldular öyleyse?" soruları soruluyor.

*İktidarın yapamadıklarına ilişkin "savunma" nitelikli değil de "anlama"ya yönelik izahlar genelde tepki görüyor. Diyelim ben, Ak Parti icraatına yönelik zaman zaman eleştirel tavrım bilinmese, "Şunun sebebi şu olabilir" tarzında duruş sergilediğim takdirde hemen "Ama Hocam..." yollu tepkilere tanık olmuşumdur. "Hiçbir mazeret başarının yerini tutmuyor!"

*"Başka bir kadro iktidar olsa daha iyisini yapabilir miydi?" sorusuna genellikle olumlu cevap verilmiyor. "Türkiye'nin zor şartları" genelde kabul görüyor, ama "iktidarın peşin psikolojik zaaflarının, meşruiyyet ukdesinin, gerekmediği ölçüde çekingenliklere yol açabileceği"ne dikkat çekiliyor.

*Gerek hükümet içi ilişkilerin, gerekse hükümet - parlamento grubu ilişkilerinin dağınıklığı, savrukluğu farkediliyor ve bu "işlerin iyiye gitmediği"nin işareti olarak algılanıyor.

*Eşine az rastlanır büyük parlamento grubunun etkin kılınamaması en çok altı çizilen konular arasında. Tıpkı bürokraside olduğu gibi, Ak Parti Meclis Grubunun kalitesi de, etkin yönetilememesi de sorgulanıyor.

*AB ile, ABD ile, İMF ile ilişkiler "Türkiye'de iktidar olmanın zorluğu"nun uzantısı planında sineye çekiliyor, ama bunun farklı alanlarda, diyelim Kıbrıs alanında, bir bedel ödeme sonucunu doğurması kaygısı saklı tutuluyor. Hoş, hukuk - siyaset planında iyileştirmeler yapılabilmesi için AB sürecinin önemine dikkat çekip, bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı" diyenlere de rastladım, bu benim dikkatimi çekti, onun için "Ne pahasına olursa olsun mu, mesele Kıbrıs'ta dayatılanlar..." diye sorma ihtiyacı hissettiğimde, "Ne pahasına olursa olsun"a rastlamadım. Ab - Kıbrıs - Ak Parti üçgeninde kaygılar ağır basıyor. Bu arada insanlar, "Kıbrıs'ı kullanıp hükümeti sıkıştırma hesabı"nın da farkında...

*Herkesin zihninde "Yarın seçim olsa kime oy vereceksin?" sorusu yankılanıyor ve burada hala "Ak Parti" cevabı ağır basıyor. Bir alternatif hala yok. Ama başlangıçta "Bu iktidar rahat bir dönem daha gider" kanaatinde olanlar 3 yıl içinde içine girilen "heyecan aşınması"na bakıp "Bu haliyle nasıl gider?" sorusunu da soruyorlar.

*Cumhurbaşkanlığı seçimi önemseniyor, bazı tutukluklar, bu alandaki teenniye bağlanıyor, ama "Bakalım Cumhurbaşkanını seçebilecekler mi?" sorusu da sıklıkla gündeme geliyor.

*"Tayyip Erdoğan'ın Danışmanlar"ı diye bir "Sorun" insanların gündeminde. Beklenmeyenlerle, aksamalarla, yanlışlarla onların alakası kuruluyor. Yeterlilikleri sorgulanıyor. Bu, Ak Parti'nin parlamento grubunda da ciddi bir sorun. Hatta belki hükümet içinde de... (Bu 15 gün içinde hem Ak Parti grubu, hem hükümet üyelerinden kimileriyle temaslarım oldu.) Bu çerçevede "Kürt sorunu" çıkışının parti içinde sıkıntılar doğurması muhtemel.

Daha başka notlar da ilave edilebilir bu izlenimlere... Ama genel tabloya bakılırsa Ak Parti'ye yakın dünyada heyecan düşük, kaygı büyük, beklenti ölmemiş ama "Nasıl olacak da toparlanacaklar?" sorusu soruluyor. Ak Parti "alternatifsizliği" yeterli görüyorsa diyeceğim bir şey yok, ama onun bile bir süre sonra tepkinin büyümesinin sebebi olabileceğini unutmamak lazım.