Taşeronların hesabı
İmralı'dakinin durumu ile bizdeki soru
işaretlerine cevap bulmayı araştırmayı sürdürelim..Gerçekten
Ada'dan estirdiği rüzgarla, PKK çetesini ile,
siyaset ve sivil toplum maskeli yan kuruluşlarını yönlendiriyor,
devlete tehditleri, meydan okumaları yaptırıyor, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'ni teslimiyete zorlayan açıklamalar
yapabiliyor mu? Yoksa 'Şeyh uçmaz mürit uçurur'
misali onun ağzı ve varlığı kullanılarak,
'patronları' yeni bir senaryoyu mu
deniyorlar?.
Mağara çıkışlı idam kaçkını, İmralı'nın huzur ve güven ortamında 19 ve 20. yüzyılın toplum bilimci, sol siyasetin düşünürleri, felsefecilerin kitaplarını okuya okuya hidayete erdiği kanısı ile tebliğ üstüne tebliğ yayınlıyor. Durum böyle mi, yoksa kuryeler kendisine AB de hazırlanmış metinleri götürüp 'Büyüklerimiz bunları onaylamanızı istedi efendimiz' diye evrak mı imzalatıyorlar?!.
Öyle ya da böyle icraatından efendileri memnundur...
Hazretin 'bu yola' çıkışı da, İmralı'ya gelişi de bu tür 'efendiler'in parmak izlerini taşımaktadır. 1970 lerin 12 Mart döneminde durum vaziyeti 'Kurtlar Vadisi' hikayesi gibidir. Derin ilişkileri kitap olmuştur. Akıllı eleman Abdullah'ın sıkı yönetim savcılığından ABD'nin Ankara'daki istihbaratcılarına terfi ettikten sonra PKK çetesini doğuruşu, 'seçilmişliği'nin önemli belgelerindendir.12 Eylül darbesinde tüm PKKlılar, lider kadroları ile ele geçirilip cezaevlerine gönderilirken, 'Apo' dışarıda kalmış, sonradan, bir astsubayın rehberliğinde sınırdan gizlice Suriye'ye geçtiği ifade edilmişti. Çökmüş, darmadağın örgütün başı, nasıl olduysa olmuş yeniden 3-4 bin kişilik silahlı güç oluşturup 84 yazında askerlere kurşun sıkarak ortaya çıkmıştı.Tepeden tırnağa silahlandırdığı eşkiyaları için milyonlarca doları nereden bulduğu 'taze sermaye' hiç sorgulanmamıştır. Eruh'taki ilk icraatlarında 14 yaşında bir çocuğu, babası Ziraat Bankası memuru olduğu için kurşunlamışlardır.
İlişkilerindeki garabet hala sürmektedir...
Bir süre önce Ankara'da bir avukat kurşunlanarak ağır yaralandı. Medeni Ayhan adlı bu kişinin, Abdullah Öcalan'ın eski avukatlarından olduğu açıklandı. Medeni Ayhan Kürt milliyetçisi çıkışları ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine sarfettiği ağır sözlerle de tanınıyordu. Ve Abdullah Öcalan tarafından da her nedense azledilmişti avukatlığından..
Bu Medeni Ayhan hasta yatağından biraz doğrulunca, Barzani destekli Kürt milliyetçisi siteye bir açıklama yaptı. Bu açıklamada Avukat Ayhan ...
Demokratik Cumhuriyet, Ekolojik sistem, Demokratik Konfederalizim gibi, ulusumuzun iktidar hakkını, Kürt uluslaşmasını ve Ülke varlığımızı red eden...
Talimatlara göre iş yapmasından ve bir piyon olarak kullanılmasından .... Demokratik Cumhuriyetçilerin kendilerine putçuk yaptığı Abdullah Öcalan...
Bu küçük ve zavallı putçuk ,büyük putlar tarafından kullanıldığı için ...
Bu küçük putçuk özü itibariyle tarikat olan bir örgüt ve mürit olan bir ardıllarının kişiliği sırtında, kendisini yarı tanrı veya peygamber haline getirmeye çalışarak, çocukluktan beri yaşadığı ilgi açlığını ve problemli kişiliği tatmin etmeye çalışmakta, gerici sistemin hizmetine koşarak yaşamayı ve tahliye olmayı hedeflemektedir.?
Sözleri ile eski 'başkanı'nı selamlıyor..
Açıklamada kendisini Abdullah Öcalan'ın vurdurduğunu çağrıştıran beyanlar var, bu arada eşkiyabaşına 'derin' destek olduğunu iddia ediyor!
Asıl anlaşılan ise coğrafi bölgemizde iştahları kabarmış durumda olan Apo-Talabani-Barzani arasında rant savaşının tamtam sesleri geldiğidir. Bu üçlü, AB ve ABD'nin dolayısı ile çok uluslu sömürge holdinglerinin kendilerine yol verdiğini bilerek 'kim üste çıkacak' yarışına girmiş durumdadır. Saf değiştirip Apo'ya çatan avukatın sığındığı noktadan da bu savaşın sinyalleri gelmektedir. Malum üçlü, Türk Devletine meydan okuma ortak paydasında bulunmalarına ve topraklarımız üzerinde hesaplar yapmalarına rağmen, kendi aralarında aşiret alışkanlığından gelen rekabeti giderek sertleştirmektedirler.
Türkiye'ye egemen olma konusunda da aralarında rekabet vardır. Barzani ve Talabani Irak'ta hakim oldukları bölge başta olmak üzere, elde bulundurdukları bakanlıkların uhdesindeki ticari imkanları bir havuç gibi kullanarak Türkiye'de iş adamlarından oluşan güçlü bir lobiye sahiptirler. Bu lobide Türk siyasetinde söz sahibi malum holdinglerde bulunmaktadır. Barzani ve Talabani, Türkiye üzerinde siyasi güç sağlayabilme, yaptırımlarda bulunma karşılığı bu holdinglere milyon dolarlık ihaleler vermekte, ortaklıklar kurmaktadır. Ayrıntıları sonra yazacağız.
Abdullah Öcalan ya da onun adına 'iş gören' PKK ise, örgütün terör gücü ile sağladığı silahlı tehdit yolu ile etnik nüfusu kontrol etmektedir. Mafya üslubu ile hareket eden bu yapı yerleşim merkezlerinde gizli karargahlara sahip durumdadır. Kara paranın kontrolünün yanı sıra siyaseten de giderek etkinlik sağlanmaktadır. AB'nin yönlendirmesi ve desteği ile siyasi kimlikleri koruma altında tutulan müritler ve silah zoru ve maddi vaadlerle ile sandığa yönlendiriler aşiret temelli oylarla elde edilen bir takım yerel başkanlar Apo adına Türkiye'nin kendilerine göre yapılanmasını istemektedirler.
ABD'nin Talabani'yi Irak'a Cumhurbaşkanı yaptığını, Barzani'yi petrol kuyularının üstüne oturtuğunu duydukça Apo'da kendi patronlarının kendisini Türkiye'ye kral yapacağına inanıyor.
Hem bu üçlünün...
Hem bu üçlüyü zamanında rahleyi tedrisinden geçiren batılı gizli servislerin ayrı ayrı hesabı var...
Elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de 'hesabı' var..
Mağara çıkışlı idam kaçkını, İmralı'nın huzur ve güven ortamında 19 ve 20. yüzyılın toplum bilimci, sol siyasetin düşünürleri, felsefecilerin kitaplarını okuya okuya hidayete erdiği kanısı ile tebliğ üstüne tebliğ yayınlıyor. Durum böyle mi, yoksa kuryeler kendisine AB de hazırlanmış metinleri götürüp 'Büyüklerimiz bunları onaylamanızı istedi efendimiz' diye evrak mı imzalatıyorlar?!.
Öyle ya da böyle icraatından efendileri memnundur...
Hazretin 'bu yola' çıkışı da, İmralı'ya gelişi de bu tür 'efendiler'in parmak izlerini taşımaktadır. 1970 lerin 12 Mart döneminde durum vaziyeti 'Kurtlar Vadisi' hikayesi gibidir. Derin ilişkileri kitap olmuştur. Akıllı eleman Abdullah'ın sıkı yönetim savcılığından ABD'nin Ankara'daki istihbaratcılarına terfi ettikten sonra PKK çetesini doğuruşu, 'seçilmişliği'nin önemli belgelerindendir.12 Eylül darbesinde tüm PKKlılar, lider kadroları ile ele geçirilip cezaevlerine gönderilirken, 'Apo' dışarıda kalmış, sonradan, bir astsubayın rehberliğinde sınırdan gizlice Suriye'ye geçtiği ifade edilmişti. Çökmüş, darmadağın örgütün başı, nasıl olduysa olmuş yeniden 3-4 bin kişilik silahlı güç oluşturup 84 yazında askerlere kurşun sıkarak ortaya çıkmıştı.Tepeden tırnağa silahlandırdığı eşkiyaları için milyonlarca doları nereden bulduğu 'taze sermaye' hiç sorgulanmamıştır. Eruh'taki ilk icraatlarında 14 yaşında bir çocuğu, babası Ziraat Bankası memuru olduğu için kurşunlamışlardır.
İlişkilerindeki garabet hala sürmektedir...
Bir süre önce Ankara'da bir avukat kurşunlanarak ağır yaralandı. Medeni Ayhan adlı bu kişinin, Abdullah Öcalan'ın eski avukatlarından olduğu açıklandı. Medeni Ayhan Kürt milliyetçisi çıkışları ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine sarfettiği ağır sözlerle de tanınıyordu. Ve Abdullah Öcalan tarafından da her nedense azledilmişti avukatlığından..
Bu Medeni Ayhan hasta yatağından biraz doğrulunca, Barzani destekli Kürt milliyetçisi siteye bir açıklama yaptı. Bu açıklamada Avukat Ayhan ...
Demokratik Cumhuriyet, Ekolojik sistem, Demokratik Konfederalizim gibi, ulusumuzun iktidar hakkını, Kürt uluslaşmasını ve Ülke varlığımızı red eden...
Talimatlara göre iş yapmasından ve bir piyon olarak kullanılmasından .... Demokratik Cumhuriyetçilerin kendilerine putçuk yaptığı Abdullah Öcalan...
Bu küçük ve zavallı putçuk ,büyük putlar tarafından kullanıldığı için ...
Bu küçük putçuk özü itibariyle tarikat olan bir örgüt ve mürit olan bir ardıllarının kişiliği sırtında, kendisini yarı tanrı veya peygamber haline getirmeye çalışarak, çocukluktan beri yaşadığı ilgi açlığını ve problemli kişiliği tatmin etmeye çalışmakta, gerici sistemin hizmetine koşarak yaşamayı ve tahliye olmayı hedeflemektedir.?
Sözleri ile eski 'başkanı'nı selamlıyor..
Açıklamada kendisini Abdullah Öcalan'ın vurdurduğunu çağrıştıran beyanlar var, bu arada eşkiyabaşına 'derin' destek olduğunu iddia ediyor!
Asıl anlaşılan ise coğrafi bölgemizde iştahları kabarmış durumda olan Apo-Talabani-Barzani arasında rant savaşının tamtam sesleri geldiğidir. Bu üçlü, AB ve ABD'nin dolayısı ile çok uluslu sömürge holdinglerinin kendilerine yol verdiğini bilerek 'kim üste çıkacak' yarışına girmiş durumdadır. Saf değiştirip Apo'ya çatan avukatın sığındığı noktadan da bu savaşın sinyalleri gelmektedir. Malum üçlü, Türk Devletine meydan okuma ortak paydasında bulunmalarına ve topraklarımız üzerinde hesaplar yapmalarına rağmen, kendi aralarında aşiret alışkanlığından gelen rekabeti giderek sertleştirmektedirler.
Türkiye'ye egemen olma konusunda da aralarında rekabet vardır. Barzani ve Talabani Irak'ta hakim oldukları bölge başta olmak üzere, elde bulundurdukları bakanlıkların uhdesindeki ticari imkanları bir havuç gibi kullanarak Türkiye'de iş adamlarından oluşan güçlü bir lobiye sahiptirler. Bu lobide Türk siyasetinde söz sahibi malum holdinglerde bulunmaktadır. Barzani ve Talabani, Türkiye üzerinde siyasi güç sağlayabilme, yaptırımlarda bulunma karşılığı bu holdinglere milyon dolarlık ihaleler vermekte, ortaklıklar kurmaktadır. Ayrıntıları sonra yazacağız.
Abdullah Öcalan ya da onun adına 'iş gören' PKK ise, örgütün terör gücü ile sağladığı silahlı tehdit yolu ile etnik nüfusu kontrol etmektedir. Mafya üslubu ile hareket eden bu yapı yerleşim merkezlerinde gizli karargahlara sahip durumdadır. Kara paranın kontrolünün yanı sıra siyaseten de giderek etkinlik sağlanmaktadır. AB'nin yönlendirmesi ve desteği ile siyasi kimlikleri koruma altında tutulan müritler ve silah zoru ve maddi vaadlerle ile sandığa yönlendiriler aşiret temelli oylarla elde edilen bir takım yerel başkanlar Apo adına Türkiye'nin kendilerine göre yapılanmasını istemektedirler.
ABD'nin Talabani'yi Irak'a Cumhurbaşkanı yaptığını, Barzani'yi petrol kuyularının üstüne oturtuğunu duydukça Apo'da kendi patronlarının kendisini Türkiye'ye kral yapacağına inanıyor.
Hem bu üçlünün...
Hem bu üçlüyü zamanında rahleyi tedrisinden geçiren batılı gizli servislerin ayrı ayrı hesabı var...
Elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de 'hesabı' var..