BIST 9.636
DOLAR 34,64
EURO 36,38
ALTIN 2.930,45
HABER /  GÜNCEL

Tasarruf mevduatına güvence yok

50 milyar liraya kadar olan kısma güvence verilirken, mevduat sahiplerinin yüzde 99'u bu kapsama alındı.

Abone ol

Mevduata 1994 yılından bu yana verilen tam güvencenin kaldırılarak yerine, tasarruf mevduatlarının 50 milyar liraya kadar olan kısmına güvence verilmesine ilişkin uygulamanın, tasarruf mevduatı sahiplerinin yüzde 99'unu, toplam tasarruf mevduatlarının da yüzde 64'ünü kapsayacağını açıkladı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 5 Temmuz 2004'ten itibaren tasarruf mevduatı üzerindeki tam garantinin kaldırılarak sınırlı mevduat garantisine geçişle ilgili olarak bir açıklama yaptı. Kararın uygulanma tarihinin yaklaşması nedeniyle konunun değerlendirildiği ve Kurumun görüşlerinin kamuoyuyla paylaşılmasında yarar görüldüğü belirtilen açıklamanın yapılması, IMF'ye 7'nci gözden geçirme kapsamında verilen niyet mektubu ile de taahhüt edilmişti. Açıklamada, uygulanmaya başlanacak sınırlı mevduat garantisiyle her müşterinin her bir bankada açacağı 50 milyar liraya kadar olan Türk Lirası ve döviz mevduatlarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun güvencesi altında olacağı belirtilerek, "Söz konusu garanti, tasarruf mevduatı mudi sayısının yaklaşık yüzde 99'unu, sektördeki tasarruf mevduatı toplamının da yüzde 64'ünü kapsamaktadır" denildi. "TAM GÜVENCE PİYASA DİSİPLİNİNİ ZAYIFLATIYOR" Türkiye'de ve dünya örneklerine tasarruf mevduatına tam garanti uygulamasının finans sektöründe sistemik bir krizi önlemek veya bir an önce sonlandırmak ve oluşabilecek maliyetleri en aza indirmek amacıyla başvurulduğu hatırlatılan açıklamada, bu nedenle tam güvencenin sınırlı bir süre uygulanması gereken bir politika seçeneği olduğu bildirildi. Tam güvence sisteminin bir ülkede uzun süre uygulanmasının ve kalıcı bir hal almasının piyasa disiplinini zayıflatarak ekonomi üzerinde olumsuz etki yarattığı vurgulanan açıklamada, bu durumun ülke kaynaklarının verimli yatırım ve faaliyet alanlarına kanalize edilmesini önlediği, tasarrufların ülke kalkınmasına yapacağı katkıyı sınırlandırdığı savunuldu. Tam mevduat güvencesinden sınırlı mevduat güvencesine geçilebilmesi için makroekonomik politikaların güçlendirilmesi, ekonomik ve mali istikrarın iyileştirilmesi, bankacılık sektörünün mali yapısının güçlendirilmesi, sektör üzerinde etkin denetim, gözetim ve düzenleme faaliyetini gerçekleştirecek kurumsal bir yapının oluşması gerektiği savunulan açıklamada bankacılık sekörüyle ilgili olarak şu değerlendirme yapıldı: "BANKACILIK SEKTÖRÜ GÜÇLENDİ" "Nitekim son yıllarda ülkemizde ekonomik istikrarın sağlanması yönündeki olumlu gelişmelerin yanısıra, bankacılık sektörünün mali yapısının güçlendirilmesi yönünde önemli adımlar atılmış ve gelişmeler kaydedilmiştir. Bankacılık sektörünün 2001 yılından 2004 yılının Mart ayına kadar gelişimine bakıldığında; toplam aktiflerinin 117.7 milyar dolarından 194.1 milyar dolarına, mevduatın da 76.6 milyar dolarından 120.6 milyar dolarına yükseldiği görülmektedir. Sektörün sermaye yeterliliği ve karlılık yapısında da çok olumlu gelişmeler kaydedilmiş ve 2000 yılı sonunda yüzde 9.3 olan sermaye yeterlilik rasyosu, 2004 yılının Mart ayında yüzde 34.6'ya yükselmiş, 2000 ve 2001 yıllarında negatif olan sektör karlılığı ise 2003 yılı sonu itibariyle 4 milyar 18 milyon dolara ulaşmıştır. Ayrıca, sektörün döviz pozisyon uygulaması da yasal sınırlar içinde bulunmaktadır. Kurumumuzca 2001 yılı içinde getirilen düzenleme çerçevesinde tüm bankalarımız karşılaştıkları risklerin izlenilmesini ve kontrolünü sağlamak üzere iç denetim ve risk yönetim sistemlerini kurmuş, Kurumumuz da yerinden denetim ve uzaktan gözetim faaliyetlerinde risk odaklı denetim yaklaşımını benimsemiş bulunmaktadır. Diğer taraftan, Bankalar Kanunu'nun Avrupa Birliği ve uluslararası ilke ve standartlar ile uyumlu hale getirilmesi, sistematik bir yapıya kavuşturulması ve değişen ihtiyaçlara cevap verebilmesi amacıyla hazırlanan yeni kanun tasarısı taslağında son aşamaya gelinmiştir." BDDK, temmuz ayında tam mevduat güvencesinden sınırlı mevduat güvencesine geçişin ekonomide ve mali sektörde sağlanan olumlu değişikliklerin bir sonucu olduğunu ve Türk bankacılık sektörünün gelişmesinde yeni bir aşama oluşturacağını bildirdi.