27 Mayıs darbesinden dört gün sonra 485 Kürt, tek tek toplanıp Sivas'ta bir kampa götürüldü. İşte tarihteki o sayfa;
Abone ol27 Mayıs 1960'ta Demokrat Parti hükümetini devirerek iktidara el koyan Milli Birlik Komitesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan en küçüğü 14'ünde 485 kişiyi Kabakyazı'daki kampta topladı. Kamp bir kışladan devşirmeydi.
Kampta bölgenin önde gelen aşiret ağaları, belediye başkanları, şeyhleri, kanaat liderleri de vardı: AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın dedesi Zeynel Turan. Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan'ın babası Hasan Doğan, eski DYP Şanlıurfa Milletvekili, 'Susurlukçu' Sedat Bucak'ın babası Hakkı Bucak, Hak ve Özgürlükler Partisi'nin (HAKPAR) Genel Başkanı Sertaç Bucak'ın babası ve yasadışı Türkiye-Kürdistan Demokrat Partisi'nin (T-KDP) Başkanı Faik Bucak, Şeyh Said'in ailesi, Van'ın önde gelen aşiretlerinden Kinyaslar, Hakkâri'den Ertuşlar ve Diyarbakır'dan Ensarioğulları...
Sonra vekil oldular
Brukan aşiretinin lideri Kinyas Kartal, kamptan sonra Adalet Partisi'nden milletvekili oldu, TBMM başkanlığı yaptı. Ensarioğulları aşiretinden Salim Ensarioğlu da bakanlık görevinde bulundu.
Tutukluların tümünün menkul ve gayrimenkullerine el konuldu. Kampta kalanlar yemeklerini kendi paralarıyla yiyor, günlerini satranç oynayarak ve sohbet ederek geçiriyordu. Maddi durumu elvermeyenler diğerlerinin çamaşırlarını yıkayarak geçindi.
Kampta tutuklu kalan, Şeyh Sait'in torunu, daha sonra üç dönem milletvekilli olan Fuat Fırat, o günleri hiç unutmadı...
İşkence yoktu, küfür vardı
Fuat Fırat, darbeden önce Adana'da canlı hayvan tüccarlığı yapıyordu. O gün evine dönmek üzere yola çıkmıştı. Bingöl'de araçtan indirildi:
"Darbenin ikinci günüydü. Beni alıp Erzurum'a götürdüler, cezaevine koydular. 'Suçum yoktur, partilerle alakam yoktur' dedimse de ikna edemedim. Ne mahkemeye gittim, ne de savcı gördüm. Cezaevinde öğrendim ki, benim ailemi de toplamışlar. Bize 'Siz misafirsiniz' diyorlardı."
Fırat; babası, iki kardeşi, üç amcası ve iki kuzeniyle birlikte aynı aileden 13 kişiydiler. Kampın en küçüğü olan, 14 yaşındaki Abdulilah Fırat da ailedendi.
"İki koğuşta askeri ranzalarda yatıyoruk. Her yatakta ikişer kişi yatardı. Hiç yıkanamadık. Ben sürgüne gittiğim Isparta'da, polislere yalvarıp yıkanmaya, bir hamama gittim. Kampta dayak, işkence yoktu ama küfür vardı."
Satıraralarında haberler
Fuat Fırat'a göre, 'zorunlu misafir' olarak kabul edilen 485 kişi, dokuz ay boyunca ne bir savcılığa ne de mahkemeye çıkarıldı. Tutuklanma gerekçesi de karışıktı:
"Bazıları, DP içindeki Kürt faaliyetleri vardı, ondan oldu dedi. Bazıları da Mustafa Barzani, Ali Rıza Efendi'nin kızını almış, bundan oldu, dediler."
Nokta'nın haberine göre, kamp uygulaması ve tutuklamalar bir mahkeme kararına dayanmıyor. Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk 'dangalaklık' dediği Sivas Kampı'nın siyasi Kürtçülüğe de yol açtığını öne sürüyor:
"Mülteci kampı gibi bir kamptı. Yargılanma olmadı. Oradan çıkanlar şunu söyledi: 'Biz Türk aidiyetinden uzaklaştık. Bize ayrı muamele yaptılar. Kürt azınlık telakki edildik, Kürt olduğumuz için bir araya getirildik.' Bunlardan, bilhassa DP'li olanlar devletle barışıktı. Devlete bağlı adamları bir araya getirme gibi bir akılsızlığı bir devlet nasıl yapar? Bu kadar dangalıklık olur mu?"
Kamptan sonra sürgün
Dokuz ay süren Sivas Kampı 7 Ekim 1960 tarihinde çıkan 105 No'lu Mecburi İskân Kanunu'ndan sonra dağıtıldı. Ancak bu kanunla birlikte, kamptaki 55 kişi Antalya, Isparta, Denizli, İzmir, Burdur, Muğla, Afyon, Manisa ve Çorum'a sürüldü.
(Haber: Nevzat Çiçek/Nokta)