Kıbrıs için 14 Aralık seçimleri bir dönüm noktası. Zaman yazarı Nevval Sevindi, Kıbrıs'ın ‘karar günü’ olan 14 Aralık seçimleri öncesi, adanın nabzını tuttu.
Abone olZaman Yazarı Nevval Sevindi, Kıbrıs'ın ‘karar günü’ olan 14 Aralık seçimleri öncesi, adanın nabzını tuttu. Denktaş'tan muhalefete, Rum'undan Kıbrıs Türkü'ne, Türkiye'den göçenlerden kaçak çalışanlara, Kıbrıs'taki tüm katmanlarla görüştü, seçimler ve sonrasına ilişkin hayalleri ve beklentileri dinledi. KKTC halkı, seçim öncesi adeta ortadan ikiye bölünmüş durumda. Bir yanda Avrupa’ya kapağı atmak isteyenler. Bunlar kendilerini ‘solcu’ olarak tanımlıyor. Gençler ve kadınlar bu kampta. Başını CTP lideri Mehmet Ali Talat çekiyor. Bu kamp Kıbrıslı kimliğine sahip çıkıyor. Denktaş yanlıları ise karşıt kampta. Onların bayrağı Anadolu Türklüğü. Bunlarda ‘Rumlar gelecek, Türkler gidecek' korkusu hakim. Oylar bu endişeyle atılacak sandığa. Her iki kamp birbirine yakın oranlarda. Seçim burun farkıyla bitebilir. Her zaman oyu belli olanların bu seçimde oyu belli değil. Hep Denktaş’a vermiş olanlar sola, birlik partilerine vereceğini söylerken, hep sola oy vermişler de yer değiştiriyor. Kemikleşmiş siyasi yapı çatlamış durumda. Yeni bir değişimin çatlağı seçimle genişleyecek. Daha fazla demokrasi talebi çözümü de zorlayacak. Umut ve korkuların seçim yarışı Mor gecenin içinde bütün haşmetiyle uzanan Beşparmak Dağları Kıbrıs’ın geçmişi sanki. Beş parmaklı zirvesi hangi kültürün el izi? Mavi gökyüzünde beyaz bir tülle örtülü gibi duran mehtap bugünün belirsizliğinin sembolü mü acaba? Gün doğarken her şey netleşiyor ve masmavi denizin sonsuzluğu dalga dalga kıyıya vuruyor. Sonsuzluğun içinde aradığımız kendi hayatımız. Kıbrıs bugününü istiyor artık. Ne geçmiş, ne gelecek sadece bugünün hesaplaşması yaklaşan seçimler. Kıbrıs halkının bugünü. Kadını, erkeği, TC’lisi, Kıbrıs doğumlu çocukları, Kıbrıslısı, yaşlı Rumları, mücahitleriyle Kıbrıs. Çok farklı katmanlardan oluşmuş Kıbrıs toplumu ilginç bir sosyolojik yapıda. ”Karasakal” denen TC vatandaşlarına karşı düşmanca hisler besleyenler var. Güneyden gelen Rumlar alışveriş yapmadan, yemek yemeden önce “Nerelisin?” sorusunu hiç ihmal etmiyorlarmış. Kıbrıslılar ise kültürlerinin yok olduğundan, lehçelerinin bile eridiğinden şikayetçi. Ancak 30 yıl önce Anadolu’dan buraya gelenler de kendilerini Kıbrıslı hissediyor. Bir, iki yaşında getirildikleri bu adaya gönül vermişler artık. Eski köylerinde kendilerini yabancı hissettiklerini belirtiyorlar. Kaçak işçi olarak gelip çalışan Mersinliler, Hataylılar, Adanalılar var. Sigortasız, güvencesiz işçiler. Onlar aidiyet geliştirememiş. Rum tarafına geçip çalışanların sayısı konusunda rivayet farklı. Cumhurbaşkanı Denktaş’a göre sayıları 2 bin, diğerlerine göre 10 bin! Okumaya gelmiş Türkiyeli gençler pahalılık ve asosyal kampuslardan şikayetçi. Devlet memuru olanlar, çiftçiler, özel sektörde ya da Rum tarafında çalışan işçiler, adayı ebediyen terk eden gençler; hepsinin ortak noktası mutsuzluk. Geleceğin belirsiz olması insanları mutsuz yapmış. Duygularını saklamadan anlatıyorlar. ‘40 yıl yeter’ diyorlar. Kendilerine bir gelecek kurabilmek için bugünü istiyorlar. Dünyadan izole olmaktan kızgın ve öfkeliler. Dünyaya entegre olmak ve çözüm onların dileği. 14 Aralık seçimleri işte bu nedenle bir dönüm noktası; karar günü. Her zaman oyu belli olanların bu seçimde oyu belli değil. Hep Denktaş’a vermiş olanlar sola, birlik partilerine vereceğini söylerken, hep sola oy vermişler de yer değiştiriyor. Kemikleşmiş siyasi yapı çatlamış durumda. Yeni bir değişimin çatlağı seçimle genişleyecek. Daha fazla demokrasi talebi çözümü de zorlayacak. Rum tarafıyla Türk tarafı arasındaki korkudan örülmüş duvarda kapıların açılmasıyla tuğlalar düşmüş ve arka taraftaki ışık görünmüş. Her iki tarafın siyasetçileri de artık toplumlarını korkuyla, efsanelerle yönetemeyecek. Avrupa düşü birçok insan için umut olmuş. Ancak önyargıların, efsanelerin, kızgınlıkların bir anda değişeceğini düşünmek de safdillik olur. Zamana ihtiyaç var Kıbrıs’ta. Çözüm zamanı, zaman çözümü bekliyor. 40 yıldır uzayıp giden Kıbrıs çözümsüzlüğü sadece Kıbrıslıları değil, Türkiye’de ve Avrupa’da birçok gazeteciyi, uzmanı bile yıldırmış bir konudur. ‘Nasılsa çözülmez’ yargısı kemikleşmiş olan Kıbrıs’ı bu seçimlerde daha farklı bir yarış bekliyor. Seçimi farklı kılan, umudu temsil eden ve ‘geleceği kurtarmak için AB’ye girelim’ diyen taraf ile ‘Rumlar bizi keser’ korkusunu işleyen Denktaş’ın simgelediği taraf. Derin bir kamplaşma ve bölünmenin olduğu Kıbrıs’ta partiler önce sağcı ve solcu diye, sonra ‘Türkiye yanlısı’ ve ‘Kıbrıs bağımsızlığını isteyenler’ olarak, daha sonra da ‘AB ve Annan planı severler’le Kıbrıs’ı satmak istemeyen “verme kurtulmacılar” diye ayrılıyor. 140 bin seçmenin oy kullanacağı 14 Aralık seçimi bu iki kampın hesaplaşma günü olacak. Dere Boyu, eski deyimiyle Kanlıdere çevresi, yeni adıyla Mehmet Akif Caddesi eskiden Lefkoşe’nin zengin mahallesiymiş. Kurumuş dere yatağı Rum ile Türk sınırı gibi zaten. Varillerle ayrılmış bu sınır ve kapılar, derin bir ayrımın sosyal, siyasal bir uçuruma dönüştüğünü anlatır gibi. Eskiden gençler, Rum görmeye oraya gider, neye benzer bunlar diye bakarmış. TC’liler (Türkiye’den gelenler) ve Kıbrıslılar ayrımını Rumların kışkırttığını söyleyen Denktaş’ın yakın dostu Erdal Andız, TC’lilere daha kindar davrananın Rumlar olduğunu belirtiyor. Rumlar Kıbrıslı Türklere sempati yapıyor ve “gelin beraber onları atalım” diyorlar. Eskiden sinema filmlerinde Türk bayrağı görünce bütün sinemanın alkışladığı günlerde Türk şivesine hayranlık inanılmazmış. Andız, “7 yaşında bana sorarlardı ‘ne olacaksın?’ diye. Ben de ‘asker olup Kore’ye gideceğim’ derdim. Öylesine etkilenirdik anavatandan.” diyor.