BIST 9.466
DOLAR 34,42
EURO 36,41
ALTIN 2.838,38
HABER /  GÜNCEL

Tarihi sarnıçta tiyatro okumaları

Şehir Tiyatroları'nın düzenlediği "90. Yılda 9 Tiyatro Okuması" başlıklı etkinliklerin ikincisi Yerebatan Sarnıcı'nda 21 Kasım Pazar günü gerçekleştirilecek.

Abone ol

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın düzenlediği "90. Yılda 9 Tiyatro Okuması" başlıklı etkinliklerin ikincisi Yerebatan Sarnıcı'nda 21 Kasım 2004 Pazar günü saat 20.30'da gerçekleştirilecek. İkinci etkinlikte, Ömer Seyfettin'in "Mahçupluk İmtihanı" tiyatro okuması formunda ücretsiz olarak seyirci ile buluşacak. 90. Yılda 9 Tiyatro Okuması'nın ilki olan Halit Fahri Ozansoy'un yazdığı Başkuş okuması, şu sözlerle başlamıştı: "Tiyatro sahnesi, bir yarımadadır...Yalnızca üç yanı sularla çevrili... perdelerle. Bir yanıyla da toprağa bağlı... seyirciye. O küçük yarımadanın sakinleri, oyuncular; her akşam bir tören düzenlerler kendilerince. Ellerine küçük oyuncaklar alıp, yüzlerine maskeler takarlar, üzerlerine kostümler yakıştırıp heyecanla yönelirler bağlı oldukları karaya doğru... ve tören başlar... Sözler uçuşur havada, yaşamlar anlatılır ardısıra, insan olmak, insan kalabilmek için anlatırlar insanı yine insana... zaman geçer... tören biter... bağlı oldukları karadaki insanlar alkışlarla uğurlarlar yarımadanın sakinlerini...zaman geçer... yalnız kalır oyuncular... Bir yarımadanın en büyük korkusu sarar içlerini: Ada olmak! Bağlı olduğu karadan kopup gitmek uzaklara. Her yanını suyun sarması...yalnızlık... zaman geçer... ertesi gün... bir başka tören heyecanı... başka insanlar... başka yaşamlar... ve yeniden başlar tören... ertesi gün bir daha... onun da ertesi gün... ve daha da ertesi gün yine... ve bütün o 'ertesi gün'lerin birinde, bir de bakarsınız ki, tam doksan yıl geçmiş ilk töreni düzenleyeli... Tam doksan yıl...Şaşarsınız. Üç yanınızı saran su gibi akmıştır zaman. İnsanlar değişmiştir, kostümler, oyuncaklar, maskeler... Bir tek şey kalmıştır değişmeyen: Yarımada ve onun bağlı olduğu kara parçası. Tiyatro ve seyirci. Ferhat ile Şirin gibi, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi birbirine sevdalı, birbirleri olmadan yapamayan bu iki aşığı düşünürsünüz. Tiyatroyu...Seyirciyi...Bir heyecan sarar içinizi. Doksan yıllık bu sevdayı anlatmak istersiniz. Ta en başından. Ama oynayarak değil, okuyarak. Kokusunu duyarak o kağıtlara sürülen mürekkebin. Her bir harfin yarattığı ahengi görerek gözlerimizle. Sanki o kalemi oynatan ele dokunurmuş gibi. Acıyla, sevinçle, hüzünle, coşkuyla geçen o koskocaman doksan yılı hep beraber anlayabilmek için, satırlara gizlenmiş yaşamları bulup çıkartabilmek için...tiyatroyu okumak istersiniz... İşte, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, bu heyecanla başlıyor 'tiyatro okuma'larına. 'Doksanıncı yılda dokuz tiyatro okuması' başlığı altında, her ay bir eseri okuyacak burada oyucularımız. Biraz geçmişe olan borcumuzu ödemek için; yazarlarımıza, oyuncularımıza, seyircilerimize olan borcumuzu... Biraz geleceğe emanet etmek için doksan yılımızı, kimbilir hani belki bir doksan yıl sonra, yine burada, tiyatroyu okumak isterlerse bu emanetimizi de ansınlar diye. Ve biraz da, bugüne bir çağrı yapabilmek için. Unuttuğumuz, gözden kaçırdığımız belki biraz da vefasızlık ettiğimiz geçmişimizi burada tekyürek kucaklayabilmek, hatırlayabilmek için. Evet. Şimdi başlıyor tiyatro okumamız. Burada perde yok. Her yanımız su. Bir tek şu köprüyle bağlıyız size. Eğer bizi çevreleyen suya biraz daha dikkatli bakarsanız, içinde yüzen anıları, üstüne yazılan yazıları görebilirsiniz. Dokunsanız belki bütün o törenlerin ardından, yarımada sakinlerinin, bağlı oldukları karadaki insanların; biraz sevinçten, biraz da hüzünden dökülen gözyaşları bulaşır ellerinize. Kimbilir... İyi seyirler!"