Bizans’tan günümüze gelen tek sivil mimari eseri olan Edirnekapı’daki Tekfur Sarayı, parasal kaynak ayrılmadığı için tinerci, balici ve ayyaşlara , terk edilmiş d
Abone olFatih Belediyesi’nin çalışmalarıyla çevresi temizlenen saray, çok geniş bir alana yayılması nedeniyle restorasyon maliyetinin çok yüksek olacağı gerekçesiyle sahipsiz, yıkılmayı bekleyen bir hazine gibi. Dünyada eşi benzeri olmayan bu çok değerli mimari yapının restorasyonu için bir çok gönüllü kişi projeler ortaya koymuş; ancak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun izin vermemesi nedeniyle restorasyona başlanamadığı belirtiliyor. Bizans İmparatorluğu günlerinde oldukça ihtişamlı bir yapı olduğu kayıtlara geçen Tekfur Sarayı’ndan bugün belli belirsiz kalıntılar kalmış durumda. Tarihin sessiz tanığı Tekfur Sarayı, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı savaşlara, entrikalara ve iç çekişmelere tanıklık etti. Sarayın kaç yılında yapıldığı bilinmemekle birlikte 13. ve 14. yüzyılda yapıldığı sanılıyor. Tarih boyunca zengin yoksul demeden bir çok farklı topluluğa ev sahipliği yapan saray, tarihin izlerini sürmeye davet ediyor. Saray, İstanbul’un fethine kadar Bizans İmparatorluk mensupları ve prenslerinin yaşadığı bir yer olarak işlev görmüş. Fetihten sonra Osmanlı idarecileri sarayı değişik amaçlar için kullanmış. Padişah III. Ahmet, İznik’te kalan son çini ustalarını bu saraya toplamış ve burada bir çini imalathanesi kurdurtmuş. Burada yapılan çiniler “Tekfur Sarayı Çinileri” olarak ünlenmiş. Ayrıca Tekfur Sarayı’nda Osmanlı ustaları bir ara cam imalatı da yapmış. 19. yüzyılda yoksul Yahudilerin yaşadığı alan olarak kulllanılan saray, 1865’teki yangından sonra boşaltılmış ve günümüze yağmalanarak harap bir şekilde gelmiş. Günümüzde Tekfur sarayı üç katlı ve cephesiz bir halde. 16. yüzyılda üzeri çatıyla kaplı olan sarayın, 17. yüzyılın sonlarına gelindiğinde çatısı yok olmuş. Cephe duvarları kırmızı tuğla ve beyaz mermerle örülmüş olan binanın zemininde kemerli geçitler bulunuyor; üst katındaki pencereler bir avluya bakıyor. Proje var, izin yok Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinin hazırladığı bir proje ile Tekfur Sarayı yakın dönemde tekrar gündeme geldi. Fatih Belediyesi’nin girişimleri ile proje başlama aşamasına kadar geldi. Fakat dönemin Kültür Bakanı’nın projeye olumsuz bakması, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun da izin vermemesi sonucu proje hayata geçirilemedi. Belediye, moda merkezi yapmak istiyor Tekfur sarayının restore edilmemesi uzmanlara göre Türk turizmi açısından büyük kayıp. Ayasofya gibi iyi gelir getiren bir örnek varken, yetkililerin bu konuyla ilgilenmemesi dikkat çekici. Konu ile ilgilenen Fatih Belediyesi’nden Mimar Sevgi Tuncay, “İnsanların eski eserlere karşı duyarlılıkları yok. Tarihi eserlere daha çok ilgi göstermemiz gerekir, Kültür Bakanlığı’ndan ışık bekliyoruz. Fatih Belediyesi çok uzun zamandır bu projenin gerçekleşmesi için çalışıyor. Fakat ekonomik ve bürokratik engeller aşılamadı”diyor. Tuncay, Tekfur Sarayı için çok çaba gerektiğini belirtirken, sarayın restorasyonunun ekonomik açıdan çok maliyetli olduğunu söylüyor. Tuncay, “Biz belediye olarak üzerimize düşen görevi yerine getirdik; sponsor bulabilirsek ve kanunlar izin verirse burayı onarıp bir moda merkezi haline getirmek istiyoruz “ görüşünü dile getiriyor. Kaşıkçı Elması’nın bulunduğu yer Tekfur Sarayı’nın, Kaşıkçı Elması’nın burada bulunup Topkapı Sarayı’na koyulduğu rivayet ediliyor. Bunu öğrenen definecilerin de uğrak yeri haline geldiği söylenen saray kalıntısı, ayrıca eski eser kaçakçıları tarafından talan edilmiş. Sarayın kalan bölümünde de tinerci ve ayyaşlar mesken tutmuşlar. Tekfur Sarayı’nın bağlı olduğu Ayasofya Müzesi’nin Müdürü Mustafa Akkaya, “Saray, ayyaşların ve tinercilerin meskeni oldu, devamlı kilidini değiştiriyoruz; fakat yinede kontrol edemiyoruz. Sarayda yapılacak çok şey var fakat ödenek yokluğundan bir şey yapamıyoruz. Gelecekte ödenek verilirse orası çok iyi bir şekilde kullanılabilir”.diyor. ‘Saraya, tarihi bir işlev verilmeli’ İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde Bizans Sanatı üzerine çalışan Yard. Doç. Dr Engin Akyürek, “Tekfur Sarayı çok önemli bir yapı. Bizans’tan günümüze kalan tek sivil yapı örneği; ortaçağdan kalan bu eserin bekçisi yok. Kilitli ama tahribata açık bir şekilde duruyor. Saray restore edilip belli bir işlev kazandırılmalıdır. İşlev verilirken modern işlev yerine tarihi bir işlev verilmeli; yoksa yapı bozulur. Yapılar restore edilirken orijinal şekillerine saygı duyulmalıdır. Ayasofya Müzesi’ne girdiğimizde bir tarihi atmosfer yakalıyoruz. Aynı atmosfer Tekfur Sarayı’nda da yakalanmalı. Burada kalıcı olmayan, geçici etkinliğe izin verilmemesi gerekir” diyor. Sadece İstanbul için değil, dünya sanat tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahip olan saray hakkında herkesin dileği aynı: “Saray, bir an önce restore edilip Türk turizmine açılmalı; fakat bürokrasi ve gülünç miktarda ayrılan ödenekler, bu projenin gerçekleşmesini zorlaştırıyor. Engeller aşılırsa gelecekte ülkemiz çok iyi bir turizm eserini kazanmış olacak. Haber: Kenan Evren Duman Kaynak: www.akistanbul.com