Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı camilerdeki milyarlarca lira değerindeki tarihî eserler, maaşları en fazla 650 milyon lira olan imamlara zimmetlendi.
Abone olTarihî eserlerin çalınması halinde ömür boyu çalışsa bile bunun parasını ödeyemeyeceğinden korkan bazı imamlar, bu yüzden kıymetli eşyaları geceleri evlerine götürmek zorunda kalıyor. Tarihî eserleri camilerde bırakıp evde rahat uyuyamadıklarını söyleyen imamlar, bu sorumluluğun kendilerinden alınmasını istiyor. Türkiye'nin hemen her köşesinde yüzlerce yıllık tarihe sahip camiler, medreseler, hanlar, hamamlar ve çeşmeler var. Bu tarihî mekanlarda bulunan yüzlerce yıllık tarihî eserler, yıllardır talan ediliyor, uluslararası koleksiyonculara pazarlanıyor. Son dokuz ay içinde sadece İstanbul'da 20 cami hırsızlar tarafından soyuldu. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan tarihî camilerdeki hat levhaları, Kur'an-ı Kerim, şamdan, pano ve halı gibi değerli eserlerin korunmasına dönük kayda değer bir önlem yok. Geçtiğimiz temmuz ayında güvenlik sistemleri üreten bir şirket, 100 camiye ücretsiz alarm sistemi kurulması için Vakıflar Genel Müdürlüğü ile protokol imzaladı. Ancak çıkarılan bürokratik engeller yüzünden protokol uygulamaya konulmadı. Her birinin maddi değeri milyarlarla ifade edilen bu eserlerin bulunduğu yerlerde sıkı güvenlik önlemleri alınması gerekirken bu bir kenara bırakıldı ve tarihî eserler camilerdeki görevlilere zimmetlendi. Şimdi cami veya mescit görevlileri, teberrükat eşyası olarak isimlendirilen bu eserleri, her türlü tahribata ve hırsızlığa karşı dikkat ve itina ile korumak zorunda. Teberrükat eşyası, sorumluların kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sebebiyle kırılır, bozulur, kıymetini kaybeder, çalınır veya kaybolursa görevli hakkında soruşturma açılıyor ve değeri kendilerinden tazmin ediliyor. Uygulama yüzünden zimmetindeki eserlerin çalınmasından korkan bazı tarihî camilerin imamları sabah namazından yatsı namazına kadar camiden ayrılmıyor. "Yatsı namazından sonra caminin kapılarını kapatıp evime gidiyorum. Her gece camimin soyulması endişesini taşıdığım için rahat bir uyku uyuyamaz oldum." diyen bir cami görevlisi ise, sabah namazına gittiğinde ilk işinin eserlerin yerinde olup olmadığını kontrol etmek olduğunu söylüyor. "Zimmetimdeki eserleri yerinde gördüğümde rahat bir nefes alıyorum." diyen görevli, üzerine zimmetli olan eserlerin çalınması durumunda hayatının sonuna kadar çalışsa bedelini ödeyemeyeceğini söylüyor. Kendisi gibi birçok meslektaşının bu yüzden büyük stres altında yaşadığını kaydeden görevli, "Bazı arkadaşlarımızın, çalınmasından korktuğu tarihî eserleri gece evine götürerek yatak odasında sakladığını duyuyoruz. Bu sorumluluk üzerimizden alınsın." diyor. Yetkililer, camilerdeki tarihî eserlerin görevlilere zimmetlenmesinin, eserlerin korunması bakımından gerçek bir önlem olmadığı görüşünde. Hem tarihî eserlere konulan değerlerin gerçek değeri altında tutulması, hem de bu paraların tazmin edilmesinde büyük sorunlar yaşanıyor. Birçok caminin görevlileri hakkında açılmış davalar bulunuyor. Tarihî camilerin mülkiyetine sahip olan Vakıflar Genel Müdürlüğü, buralardaki tarihî eserlerin korunmasını Diyanet'e bırakmış. Sık sık yaşanan tarihî eser hırsızlıklarına karşı müftülüklerden camilerin güvenliğinin sağlanmasını isteyen Vakıflar, tarihî yapılara alarm sistemi kurulmasını öneriyor. Ancak özel bir firma tarafından 100 camiye kurulacak olan alarm sistemiyle ilgili bürokratik işlemlerin çok ağır işlemesi bu çalışmaları geciktiriyor. Temmuz ayında 5 D Mekanik Elektronik Şirketi ile imzalanan protokole göre şirket 100 tarihî camiye yangın ve alarm sistemi kuracak. 300 bin dolara ulaşan projenin mühendisi Mehmet Oflaz, bir aydır çalışmaya başlamak için izin verilmesini bekliyor. Bürokratik engeller yüzünden henüz somut bir adım atamadıklarını söyleyen Oflaz, "Biz ecdat yadigarı eserlere gönül veren kimseler olmasaydık çıkarılan bürokratik engeller karşısında çoktan bu işten vazgeçerdik." diyor. Haber: Mükremin Albayrak Kaynak: Zaman