O genelge yurt dışına çıkarılacak altın, gümüş gibi hediyelik eşyalara ekspertiz raporu verlime şartını kaldırmış.
Abone olTarihî eser zengini Türkiye’de, kültürel mirasın çeşitli yollarla yurtdışına kaçırılması önlenemediği gibi mevzuattaki boşluklar tarihî eser kaçakçılarının işini daha da kolaylaştırıyor. Tarihî ve kültürel mirası korumakla yükümlü Kültür Bakanlığı’nın 7 ay önce çıkardığı genelge bunun en somut örneği. Genelge, yurtdışına çıkarılacak altın, gümüş ve kilim gibi hediyelik eşyalar için ‘ekspertiz raporu’ verilmesi şartını kaldırırken, ‘yeni imalattır’ faturası bulunan kolilerin hiçbir incelemeye tabi tutulmadan gümrükten geçmesine imkân sağlıyor. Eski kültür bakanları ve arkeologlar suiistimale açık olan uygulama için, “Tarihî eserler devlet eliyle kaçırılıyor. Endişe verici.” nitelendirmesini yapıyor. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun Etnografik Nitelikli Taşınır Kültür Varlıkları Hakkındaki Yönetmelik değiştirilmeden önce; altın, gümüş, bakır, halı ve kilimin yurtdışına çıkışı, gümrük kapılarında bulunan Kültür Bakanlığı’na bağlı uzmanların ‘onayı’ ile mümkün oluyordu. Ancak Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pasinli’nin teklifi, Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı Fikret Üçcan’ın (şu anda Başbakanlık müsteşarı) ‘uygun görüşü’ ve Kültür eski Bakanı Suat Çağlayan’ın 30 Ekim 2002 tarihli ‘olur’u ile yürürlüğe giren genelgeyle adı geçen eserlerin yurtdışına çıkışlarındaki bu şart kaldırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, yurtdışına çıkarılacak altın, gümüş ve kilim gibi eşyalar için ‘ekspertiz raporu’ düzenlenmesi şartını kaldırarak imalatçının verdiği faturadaki ‘yeni imalattır’ ibaresini yeterli gören genelgesi, birtakım suiistimallere açık olmakla birlikte ‘Cumhuriyet dönemin en büyük tarihi eser kaçakçılığı’nı da akla getiriyor. Hatırlanacağı gibi 1991’de meydana gelen olayda, tarihî eser kaçakçıları, İstanbul PTT’deki bir görevliyi kullanarak, içinde 150 binden fazla tarihî eserlerin bulunduğu 91 adet koliyi kontrole tabii tutmadan yurtdışına çıkarmış; olay, bu kolilerden iki tanesinin adresinde alıcı olmadığı için iade edilmesiyle anlaşılmıştı. Uzmanlar, M.Ö. dönemlere ait vazolar, bronz heykeller, cam koku şişeleri, yüzükler, Roma ve Hellen devirlerine ait binlerce eser ile Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait pek çok eserin bu yolla yurtdışına çıkarılacağını iddia ediyor. Türkiye’nin önünde böyle bir örnek varken, tarihî eserleri yurtdışına kaçırmak için her yolu deneyen art niyetli kişilerin, iyi niyetle hazırlanmış bu genelgeyi suiistimal edebileceği düşünülüyor. Arkeologlar ve Arkeoloji Derneği eski Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tırpan bunlardan biri. Türkiye’de tarihi eser kaçakçılığının kontrol altına alınamadığını savunan Tırpan, şunları söylüyor: “Sanki bu genelgeyle tarihî eser hırsızlarına yol gösterilmiş. Bunu anlamak mümkün değil, derhal geri çekilerek, eskisi gibi müze elemanları ya da gümrüklerde bulunan uzmanlar tarafından adı geçen koliler incelenmeli ve ondan sonra yurtdışına çıkarılmalı.” Tırpan’la benzer görüşleri paylaşan Ayasofya Müzesi eski Müdürü Erdem Yücel de, “Bu genelgenin niyetini anlayabilmiş değilim.” diyor. Topkapı Sarayı Müzesi eski Müdür Yardımcısı Turgay Tezcan ise, genelgenin uygulamada doğuracağı sonuçlara ilişkin çarpıcı tespitler yaptı: “Yıllarca bu komisyonlarda görev yaptım. Birkaç defa çeşitli koliler içinde tarihî eserlere rastladım ve bunları müzeye iade ettirdim.” ZAMAN