BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Taraf'tan 'yalan çaktık' itirafı

Taraf Gazetesi, dün attığı manşet ile hükümetin itibarını zedeleyeyim derken kendi inanırlığını sarstı. Bugün attıkları manşet yalanın itirafı oldu.

Abone ol

GAZETECİLER.COM - Taraf Gazetesi son dönemde Başbakan Erdoğan ile olan üstü kapalı kavgası sebebiyle "çakma hatalar" yapıyor.
Dün attıkları manşet bunun son örneği oldu.

MGK+MEB+Başbakan üçlemesini birarada görünce yargı yüklü manşeti yapıştırdılar...

2.20120229103151.jpg

BALTAYI TAŞA VURDULAR

Taraf'ın iddiasına göre 4+4+4 için Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, MGK'ya çağrılmış ve 8+4 sistemi oradan çıkmıştı. Taraf'ın iması, MGK yoluyla askerin iktidara eğitim sistemini dikte ettirdiği yönündeydi. Yani bir nevi 28 Şubat yaşanmıştı...

Peki Taraf'ın bu büyük iddiasının kaynağı neydi?  
MGK'da konuşulmuş muydu bu konu?
Hayır! Bakan, Güneydoğu'da terör nedeniyle aksayan eğitim sistemiyle ilgili bilgilendirme yapmış...

PARDON MANŞETİ

Taraf, dün hükümetin itibarına çakayım derken kendi ayağına sıktığını bugünkü manşetiyle bir nevi itiraf etti. Bu kez Ömer Dinçer'i öven ve öne çıkaran bir manşetle çıktılar.

1.20120229103350.jpg

ALTAN DA İTİRAF ETTİ

Ahmet Altan da köşesinden Ömer Dinçer'e yaptıkları haksızlığı ve manşetlerinin yanlışlığını açıkça dillendirdi. Dinçer ile olan uzun konuşmasını yayınlayan Altan, şu satırlara yer verdi;

Ömer Dinçer-“Manşetinizden çok rencide oldum
, sizi temin ederim ki Milli Güvenlik Kurulu’nda bu yeni eğitim sistemiyle ilgili tek kelime konuşulmadı.”

-“Ne konuşuldu peki, niye üyesi olmadığınız Milli Güvenlik Kurulu’na katıldınız?”

-“Güneydoğu’da asayiş sorunlarının eğitimi aksatmaması konusu konuşuldu... Güneydoğu konusunun konuşulması da daha önceden kararlaştırılmıştı.”

Tabii, herkesin aklına gelecek olan soru benim de aklıma geldi.

-“Peki, neden tam da Milli Güvenlik Kurulu’nun toplandığı ve sizin de toplantıya katıldığınız gün sistemde değişiklik yapma kararınızı Meclis’e bildirdiniz? Bu iki olayın birarada gerçekleşmesinin nasıl görüneceğini düşünmemiş olamazsınız.”

-“Aynı güne rastladı çünkü Başbakanımız sağlık nedenleriyle epeydir Ankara’dan uzaktı, kendisiyle bu konuyu yüz yüze konuşma imkânımız olmamıştı, Başbakanımızla ancak Milli Güvenlik Kurulu’nun toplandığı gün yüz yüze konuşabildik bu konuyu.”

(...) ONU DÜZELTİRİZ

Sonra biraz daha eğitimden, yeryüzündeki gelişmelerden, “esnek bir eğitim” sisteminin gerekliliğinden konuştuk, kapatmadan önce Bakan bir kez daha “O manşetinizden çok rencide oldum” dedi.

Ben de, “Onu düzeltiriz, ben bu söylediklerinizi aynen yazarım” dedim.

Hem yazdım, hem de manşete “değişikliği Dinçer’in yaptığını” koyduk.

Bakan’ın söylediklerinden, bu değişikliğin generallerin emirleriyle olmadığı anlaşılıyor."

MEDYA DÜNYASI CANLI YAYINDA SÖYLENEN BU SÖZÜ
KONUŞUYOR! DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
ACI ACI GEĞİRSİNLER İSTİYORUM
GAZETECİLER.COM - Gökmen Karadağ'ın hazırlayıp sunduğu Haber Aktif  programına Ahmet Tezcan'ın 28 Şubat sürecindeki gazetecilere yönelik bu sözleri damgasını vurdu;
"Tatlı yiyenin geğirmesi acı olur, geğirdiklerini görmek istiyoruz artık"

28 Şubat tartışmalarında yer bulan Ertuğrul Özkök ve Emin Çölaşan polemiğine değinen Ahmet Tezcan 'medya suç işlemiştir' dedi.  

Tezcan, medyanın da 28 Şubat soruşturmasına dahil edilmesi gerektiğini söylerken isim vermeden Özkök ve Çölaşan çizgisindeki isimler için "Tatlı yiyenin geğirmesi acı olur'. Hiç olmazsa geğirdiklerini görmek istiyoruz artık..." dedi.

İşte canlı yayındaki bomba sözler;

-Medya 28 Şubat'ta kesinlikle suç işledi. Bunu çok rahat bir şekilde söylüyorum. Ertuğrul Özkök ve Çölaşan'dan çok daha önce Dinç Bilgin'in Ergun Babahan'ın itirafları var. O itiraflar çok açık bir şekilde suç niteliği taşıyor. Düşünsenize Ergun Babahan "generaller bir şey söylemese de bir yazıyorduk" diyor, "köşe yazılarını sansürlüyorduk" diyor. Çok önemli tanıklıklar var. TRT Haber'de Kozmik Oda programında Şükrü Karadağ ve Hüseyin Kocabıyık'ın tanıklıkları çok önemli. TÜSİAD'ın ve medya patronlarının 28 Şubat generallerine nasıl hizmet ettiğini isim isim anlatıyorlar.

28 ŞUBATÇILAR İKTİDARDAN NEMALANIYOR

Medya o dönem gazete sayfalarında cinayet işledi. Bugün gazeteciler.com'daki bir haberde Cengiz Çandar, o dönem nasıl hedef gösterildiğini, yıpratıldığını anlatıyor. Şimdi dönüp de itiraflar yapmak doğru gelmiyor bana. O zihniyet medyada hala var. Güç kimdeyse merkez medya dediğimiz grupların yamanma yapışma ve nemalanma potansiyeli her zaman mevcut. Zaten 28 Şubatçıların bir kısmı da mevcut iktidara yapışık bir vaziyette yine köşe yazarlığı yapıyor, nüfuzlarını sürdürüyorlar. Arada bir itiraflarla yüreklerini soğutuyorlar."

GEĞİRSİNLER ARTIK

Ben hiç bir suçun cezasız kalmasını istemiyorum. Toplum nezdinde mahkum olmuş durumdalar gerçi ama... Anadolu'da bir söz vardır; 'Tatlı yiyenin geğirmesi acı olur'. Hiç olmazsa geğirdiklerini görmek istiyoruz artık...


EMİN ÇÖLAŞAN DÜNKÜ ŞOK YAZIYA AĞIR
BİR KARŞILIK VERDİ; BİRİ REZİL OLACAK... DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
BİRİ REZİL OLACAK!

GAZETECİLER.COM - "Çölaşan bu yazdıklarımla ilgili bir tek şey yazamaz, ya da bu yazdıklarıma dair tek dava açamaz. Açsın da görelim."

"Haydi bakalım, Çölaşan şantaj yapmadığını, böyle tehditlerle Aydın Doğan'dan para cukkalamadığını söylesin. Tek laf edemez bu konuda."

Bu sert cümleler Akşam yazarı Nagehan Alçı'nın. Alçı Çölaşan'ın Hürriyet'te çalıştığı sırada Patronu Aydın Doğan'dan şantaj yaparak para aldığını ileri sürmüş ve "yazdıklarıma dava açamaz" diye de eklemişti.

Emin Çölaşan Sözcü'deki köşesinden bugün Alçı'ya yanıt verdi. Hem de ne yanıt.

ELBET YARGI ÖNÜNDE HESABI SORULACAK

"Bu arkadaşı birileri yalan söyleyerek kandırmış, oyuna getirmiş. Bu ağır ve hesabı yargı önünde elbette sorulacak olan iftiraların hiçbiri gerçek değil." diyen Çölaşan kendisine çeşitli gazetelerden gelen transfer tekliflerini sıraladı yazısında. Ardından "Ben belgeci ve arşivci biriyim. Her birinin imzalı, onaylı belgeleri bende" diyerek gazetesinin kendisine verdiği primleri ve imzalattığı sözleşmeleri yazdı... Çölaşan şöyle devam etti yazısına:

ŞANTAJCIYI ELLERİNDE TUTMAK İÇİN ÇALIŞIYORLAR

"Görüyorsunuz, benim gibi bir 'Şantajcıyı' Hürriyet'te tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Şimdi gelelim şantaj konusuna! İddia ettiğine göre ben patrondan para cukkalamak için kendisine, hem de defalarca gidip şantaj yapıyorum, "Eğer bana para vermezsen Star'a geçip senin aleyhine yazılar yazarım" diyorum!

BU YALANLAR AYDIN DOĞAN'I KÜÇÜK DÜŞÜRÜR

Varsayalım kendisine şantaj yapıyordum! O halde yukarıda belgelediğim sözleşmelerde, görevime son verildiği takdirde, bana çok büyük tazminatlar ödenmesini niçin kabul etmiştir?
Herhalde yine şantaj korkusundan!.."

Böyle yalanlar beni değil, Aydın Doğan'ı küçük düşürür. (...)

YAZAMAZ DİYOR İŞTE YAZIYORUM

Yazısında diyor ki "Çölaşan bu yazdıklarımla ilgili tek şey yazamaz!"
İşte yazıyorum, yalan ve iftiralarını elimdeki belgelerle tek tek çürütüyorum.
Diyor ki "Tek laf edemez bu konuda!"
İşte ediyorum...Çünkü bugüne kadar alnıma hiçbir leke sürülmedi. Eğer en ufak bir korkum ve kuşkum olsaydı, o yalan ve iftiraları şimdi sineye çeker ve ağzımı bile açamazdım.
Kararı bundan sonra yargı verir. Yargı önünde hesaplaşırız, gerçekler ve belgeler ortaya çıkar. (...) Eninde sonunda biri rezil olacak da, o bakalım kim olacak!


DAYAĞI ÖZKÖK YEDİ, MUTLU VE ŞİŞMAN ARKADAŞ
KENARDAN SIYIRDI...

DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
MUTLU VE ŞİŞMAN ARKADAŞ

GAZETECİLER.COM - "İster inanın, ister inanmayın... Birazdan yazacağım başlığı, Sabah gazetesi attı." diyen Ahmet Kekeç köşesinde 28 Şubat günlerinden yola çıkarak Sabah'ın eski yönetimindeki Zafer Mutlu'ya çaktı. Üstelik öyle bir başlığa dikkat çekti ki evlere şenlik.

ÖZKÖK'Ü HEPİMİZ DÖVDÜK AMA...

"Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'ın kovulması, insan hakları savunucusu Akın Birdal'ın kurşunlanması sonucunu doğuran Çevik Bir patentli "andıç haberine", Türk matbuatında sadece iki genel yayın yönetmeni itibar etmişti."

Biri Ertuğrul Özkök'tü...

Ki, yıllardır andıç dayağı yiyip duruyor. Fakir bile, hiç yazmadıysa, en az iki yüz yazı yazmıştır.

BU MUTLU VE ŞİŞMAN ARKADAŞ

Diğeri Zafer Mutlu'ydu.

Bu mutlu ve şişman arkadaş, hiçbir zaman "andıç ayıbına" ortak olmadı. Özkök dayak yerken, hiç ortalarda görünmedi. Sindi, sustu, pustu. Ne sayarsanız sayın. Pekala, kendini ortalara atıp, "Durun, biz kardeşiz... Dayağın bir kısmı da bana gelsin!" diyebilirdi. Demedi. Andıç'ın "harika bir gazetecilik çalışması" olduğunu söyleyebilirdi. Söylemedi. Özür dileyebilirdi. Dilemedi.

GAZETE DEĞİL DÜKKAN

Bir hususiyeti daha vardı Zafer Mutlu'nun... Başında bulunduğu yayın organını "dükkâna" benzetiyordu.

Pazar Postası'ndan Nihal Mete Ün'e verdiği röportajda aynen şunları söylemişti: "Ne gazeteciliği kardeşim! Biz burada dükkan açtık, para kazanıyoruz."

Bir şey daha:

BANKA BATTI, SABAH ELDEN GİTTİ

Dönemin Sabah gazetesi (ve patronaj), "dükkân" işini ciddiye almış olacak ki birden "bankacılığa" heves etti. Etibank'ı satın aldı.

Fakat, banka yönetmek, karargahtan gelen andıçları manşete taşımaya benzemiyordu. Dükkân işletmeye hiç benzemiyordu. Etibank battı. Sabah gazetesi ve yan işletmeler elden gitti. Patronaj (ve yönetim kurulu üyeleri) cezaevini boyladı. Ama zararda pay sahibi olan Zafer Mutlu'ya bir şey olmadı.

En azından batması gerekiyordu. Bir baktık, "sıfırdan", yepyeni bir gazetenin sahibi olmuş... Peki, bu nasıl oldu?
Bilmiyorum...

Zafer Mutlu anlatacak ki, bilebilelim nasıl olduğunu.


ZAMAN'IN ERMENİ ASILLI YAZARI TAKSİM'DEKİ OLAY ANMAYA
ÇAKTI; "BU AYIP HEPİMİZE YETER"
DİĞER SAYFADA..
[PAGE]
BU AYIP HEPİMİZE YETER

GAZETECİLER.COM - Taksim'deki pankartları ve sloganları ile olan Hocalı katliamını anma görüntüleri için Etyen Mapçupyan'dan da tepki geldi.

Zaman'ın Ermeni asıllı yazarı Mahçupyan, anma töreni için "Bu ayıp hepimize yeter" dedi.

MİLLİYETÇİ ERMENİLERİ SEVİNDİRDİ

Atılan sloganlar ve ırkçı pankartların Ermeni Milliyetçilerine keyifli bir pazar günü geçirttiğini söyleyen Mahçupyan, şunları yazdı;

"Herhalde Türkiye'ye uluslararası düzlemde diz çöktürmeyi siyasi amaç edinmiş olan Ermeni milliyetçileri geçen pazar en 'keyifli' günlerinden birini geçirdiler.

Onları en fazla rahatsız eden, hatırlamak istemedikleri Hocalı katliamı Türkiye'de de anıldı... Bu tedirginlik yaratabilecek bir gelişmeydi, çünkü eğer Hocalı vakur bir eda ile, hakiki ve samimi bir insani duyarlılığı taşısaydı, Ermeni milliyetçiler bu katliama ilişkin bir yüzleşmeye doğru zorlanacaklardı.

Dolayısıyla onların en büyük umudu, Türkiye'deki Hocalı anmasının olabildiğince milliyetçi ve ırkçı temalar üzerinden yürümesi ve böylece olayın kendisinden ziyade, olayı anmakta olanların zihniyetini dünya aleme göstermesiydi. Doğrusu sonuç tam da onların istediği gibi oldu..."

İÇİŞLERİ BAKANI'NA ÇAKTI

Etyen Mahçupyan törene katılan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'i de ıskalamadı. Şahin'in konuşmasını eleştiren Mahçupyan, "Dünyanın gözü önünde, kimsenin siyaseten ciddiye almayacağı, ancak ideolojik açıdan ciddiye alarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti hakkında kanaat oluşturacağı bir konuşma yapıyor. Söz konusu kanaat için 'milliyetçi' kelimesinin çok hafif kaçacağına ise kuşku yok..." dedi.

BU AYIP HEPİMİZE YETER

Ermeni Milliyetçileri ziyadesiyle memnun eden bir tablo ortaya konulduğunun altını çizen Etyen Mahçupyan, "O nedenle bu olayın ardından diyecek fazla bir şey de yok... Bu ayıp hepimize yeter" diye yazdı. Yazının tamamı için

NTV EKRANINDA ONU GÖRMEK ÇOK ŞAŞIRTTI...
DİĞER SAYFADA
[PAGE]NTV'DEN CİWAN HOCA BOMBASI

GAZETECİLER.COM
- Kürt müziğinin dünyaca ünlü sesi Ciwan Haco, NTV ekranlarında Oğuz Haksever'in sorularını yanıtladı. Yeni albümü kadar güncel gelişmeleri de yorumlayan Haco hem Suriye hem de Kürt sorunu için mesajlar verdi...

SURİYELİYİM AMA...

Haco, iç savaşa sürüklenen Suriye için değişim mesajı verdi. Aslen Suriye uyruklu olsa da Suriye devletine dönük hiç bir aidiyet hissetmediğini söyleyen ünlü sanatçı 'ben kendimi Suriye'den çok Almaya'ya ait hissediyorum. Çünkü Almaya benim özgürlüğümü tanıdı, güvenliğimi sağladı, pasaportunu verdi. İnsanın kendini özgür hissetmediği bir ülke, onun ülkesi değildir" dedi.

Ciwan Haco
Türkiye'nin Kürt sorunu için de barış mesajı verirken insanların öldürülmesine karşı olduğunu söyledi. Haco, gelecek için umutlu konuştu.

UMUTLUYUM ÇÜNKÜ TÜRKİYE BU SORUNU ÇÖZMEYE MECBUR

"Herkes biliyor ki bir Kürt sorunu var. Bu genel olarak Türkiye'nin sorunudur. Doğrudur güzel adımlar da atıldı. Ama daha sonra nahoş olaylar başladı. Ben insanların ölmesine çok üzülüyorum ve bunun karşısındayım. Ama umutluyum, pozitif düşünüyorum çünkü Türkiye bu sorunu çözmeye mecbur."