Taraf Gazetesi'nin balonu fena patladı!
Askeri vesayetle mücadele ettiğimiz son 10 yıla baktığımızda karşımıza hep aynı gazete çıkıyor. Onlar "Mavi Zemin" üzerine döşenmiş manşetleri yayınladıkça Türkiye'de yer yerinden oynadı.
17 ve 25 Aralık darbe operasyonlarından sonra merhum Muhsin
Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili konuşulanları hatırlıyorsunuz değil
mi?
Neler söyleniyordu o günlerde?
"Başbakan Erdoğan, Hayrettin Karaman'a devletin bekası için
Muhsin Yazıcıoğlu'nun katlinin caiz olup olmadığını sorup, fetva
istedi. Hayrettin Karaman hocanın cevabı, “Katli
vaciptir” oldu.
Bu cevap üzerine, Erdoğan MİT Müsteşarı Hakan
Fidan'a “Ben ölüm fetvasını Hayrettin Karaman hocadan
aldım. Ortadan kaldırın!” dedi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan
da "emredersiniz” diyerek operasyon emrini
verdi. Helikopter kazası süsü verilen bir suikast sonucu
Muhsin Yazıcıoğlu ortadan kaldırıldı! Bu cinayetin ses kaydı var ve
yakında ortaya çıkacak, Erdoğan ülkeden kaçmak zorunda
kalacak!"
O dönemi iyi hatırlayın!
Sosyal medyada bu söylenti dilden dile yayılıyor, paralel yapıya
bağlı medya organları bu söylentileri neredeyse doğruymuş gibi
okurlarına duyuruyordu.
Türkiye'ye dehşet çağını yaşatmak isteyenler her bir ayrıntıyı
düşündüğünü sanıyordu ama küçücük bir detay tüm oyunlarını yerle
bir etti. Yazıcıoglu'nun öldürülmesi ile Hakan Fidan'ın MİT
müsteşarı olduğu tarih bir türlü denkleştirilemedi ve
inandırıcığılı olmayacak olan bu kasetin yayınlanmamasına karar
verildi.
O tarihlerde Taraf Gazetesi'nin bazı yazarları, "Büyük turp
heybede" diyerek palavra kaseti meşrulaştırmak için epey
gayret sarfetmişti. Emre Uslu ve Önder Aytaç isimli iki zavallının
bu konuda twitter'da yazıp çizdikleri Taraf Gazetesi'nde geniş
geniş yer buldu.
Askeri vesayetle mücadele ettiğimiz son 10 yıla baktığımızda bu
mücadelenin önderliğini her zaman bir tek gazete, yani Taraf
Gazetesi yaptı.
Ya da biz öyle sandık, öyle inandık!
Onlar "Mavi Zemin" üzerine döşenmiş manşetleri
yayınladıkça Türkiye'de yer yerinden oynadı.
Onlar manşet attı, Nedim Şener, Ahmet Şık, Tuncay Özkan ve Mustafa
Balbay gibi gazeteciler sorgusuz sualsiz içeri atıldı. Onlar manşet
attı, İlker Başbuğ gibi üst rütbeli paşalar "Terör örgütü
lideri" yaftasıyla hapsi boyladı.
Muhsin Yazıcıoğlu cinayetini Erdoğan ve Hakan Fidan'a havale etmek
üzereyken tarihleri denkleştiremediği için geri adım atan Taraf
Gazetesi, belki de ilk kez bir haberinde çok fena çuvallamış
oluyor.
Birkez daha tarih hatası üzerinden hem de...
O haberin reklamı dünden beri "Bu manşet ortalığı ayağa
kaldıracak" iddiasıyla paralel yapıyı destekleyen irili
ufaklı internet siteleri tarafından yapılıyor.
Bakmayın haber dediğime!...
Yıllardır her seçim döneminde şehir efsanesi şeklinde anlatılan ve
artık kahvehane muhabbetlerinde bile dillendirilmeyen söylenti,
gazetenin manşetine çekilmiş. Manşetten yayınlanan habere göre
kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir AK Partili,
"Seçimlerde nasıl hile yaptığını" tüm detaylarıyla
anlatmış.
Sözde, ismini açıklamayan bir AK Partili, seçimlerde hileli
anketlerden, hayali seçmenlerden, "ölülere oy
kullandırıldı" palavrasından ve sandık başkanlarının
ayarlanmasından falan bahsetmiş
Haberin panik içinde telaşla hazırlandığı ayrıntılara bakılınca
hemen göze çarpıyor. Bu paniğin ve telaşın çok önemli bir nedeni
var.
Eski istihbaratçı Sabri Uzun, paralel yapının nasıl hareket
ettiğini en ince detaylarına kadar anlatıyor. Türkiye onun
anlattıklarını dehşet içinde dinliyor, o konuştukça paralel yapı
gündemden düşmüyor. Efendiler bundan epey rahatsız olmuş ve
"Türkiye'nin gündemini değiştirmeliyiz" diye
harekete geçmiş.
Süleyman Soylu ile ilgili bölüm ise tam bir facia!
Darbe dönemlerinde bazı gazeteler ve yazarlar, "Kimliğini
açıklamayan bir üst düzey askeri yetkili" diye yazarak
toplumu bu bilinmeyen üst düzey yetkili üzerinden
yönlendirirdi...
Selahattin Duman, bu haberlere alerjisi olan bir yazardı.
"Kıçımdan uydurdum demiyor da üst düzey anlattı
diyor" derdi...
Paralel yapının servis ettiği sahte belgelerden mahrum kalan Taraf
Gazetesi tabiri caizse tam da bunu yapmış, kıçından haber uydurmuş!
Belge istiyorsanız alın size belge!
Taraf'ın haberinde, "Can güvenliği nedeniyle ismini vermek
istemediğini öne süren AKP Seçim Bürosu’nda görevli personel, 2011
yılında AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’nun ekibine
katıldı." deniyor.
Oysa Süleyman Soylu 1 Eylül 2012 tarihinde "Sayın
Başbakanımız ile yaptığımız görüşmede kendilerinin bize duyduğu
itimada teşekkür ederek Ak Parti’nin ve milletin emrinde olduğumuzu
ifade ettiğimi kamuoyuna saygıyla duyuruyorum" diyerek AK
Parti'nin teklifini kabul ettiğini duyurmuş, 5 Eylül 2012 tarihinde
de resmen AK Parti'ye katılmıştı.
Belli ki Süleyman Soylu ismi özellikle ön plana çıkarılıyor.
Nedeni belli...
AK Parti'nin tüm teşkilatlanmalarını elinde tutuyor da ondan!
Teşkilatlarda kamufle olan paralelcileri eliyle koymuş gibi bulup
kapının dışına koyuyor. Paralel yapıyla ilgili en can yakıcı
açıklamalar ondan geliyor da ondan. AK Parti'nin davasına ve
milletin iradesine sadakatle bağlı da ondan! Onu toplum önünde
itibarsızlaştırırlarsa teşkilatlara daha kolay ulaşacaklar!
Ama olmadı...
"Erdoğan falan tarihte yurt dışına kaçacak"
dediler, kaçmadı. "Uzun adam şu tarihte ölecek"
dediler, ölmedi, "Hocaefendi falan tarihte
gelecek" dediler, gelmedi, "Hükümet filan
tarihte yıkılacak" dediler, yıkılmadı. "Kasetler
falan tarihte yayınlanacak" dediler, yayınlanmadı.
Her zaman olduğu gibi yine tarihten çaktılar!
Boşuna dememişler "Tarih darbecileri asla
affetmez" diye!..