Sadettin Tantan, ‘Kızılelma koalisyonu’yla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Tantan'a göre Ülkücüler'le İP'in yaptığı koalisyon aslında bir operasyon..
Abone olİşçi Partisi ve Ülkü Ocakları ile bazı marjinal gruplardan oluşan koalisyonun ‘milliyetçi uyanışa karşı yapılmış bir operasyon’ olduğunu savunan Tantan, ulusalcı hareketi engellemek isteyen güçlerin toplumun kabul etmediği farklı aktörleri aynı fotoğraf karesinde buluşturduğunu vurguladı. Kuva-yı Milliye derneklerine de dikkat çeken Tantan, “Bunların bir bölümü, boşluktan istifade etmek istiyor. Ulusal halk hareketi içerisine bu isimler bilinçli olarak sokularak daha başlamadan öldürülmek isteniyor.” dedi.
Sadettin Tantan, Bülent Ecevit liderliğindeki 57. Hükümet döneminde gerçekleştirdiği yolsuzluk operasyonlarıyla adından söz ettirdi. Dönemin İçişleri Bakanı Tantan, görevden alınınca ANAP’tan istifa ederek Yurt Partisi’ni kurdu. Ancak 3 Kasım 2002 seçimlerinde sadece 296 bin oy alabildi. Ulusalcı isimlerin yer aldığı Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi ve Bağımsız Cumhuriyet Partisi ile birleşme planları yaptı. Ancak bu girişim başarıya ulaşmadı. Siyasetini ulusalcı çizgide sürdüren Tantan, birbiri ardına ortaya çıkan ulusalcı yapılanmalarla ilgili ilginç bilgilere sahip. Zaman’ın sorularını cevaplayan Tantan’a göre 2002 yılında İstanbul Ülkü Ocakları ile İşçi Partisi’nin gençlik örgütü Öncü Gençlik arasında kurulan ‘Kızılelma koalisyonu’, ulusalcılığın önünü kesmek için yapılmış bir operasyondu. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’nın ‘çekiliyoruz’ açıklamasıyla sona eren koalisyon hakkında şunları söylüyor:
“Ulusal halk hareketi, ‘Türkiye’yi, Türklerin yönetebileceği bir siyasi zemin oluşturulabilir mi?’ arayışıdır. Bir heyecandı. Ama bu heyecanı öldürmek için toplumun kabul etmediği farklı aktörler bir araya getirildi. Ve ‘işte bunlar ulusal halk hareketini başlattı’ denildi. Ulusal halk hareketinde birlikte olduğumuz kişilerle her konuda aynı görüşe sahip değiliz. Ben kimin ne olduğunu iyi biliyorum. Partimin felsefesi belli. Ulusal halk hareketini başlatmak istememizin sebebi halkın bilinçlendirilmesidir. Her şeyi devletten beklememek gerekir. Kendi hakkını sahiplenmeyen halk hiçbir şey yapamaz.”
Halk beni tanıyor, partimi bilmiyor
Partisinin 2002 genel seçimlerine ‘üç haftalık bir çalışma’ ile girdiğini hatırlatan Yurt Partisi Genel Başkanı Tantan, buna rağmen ‘iyi oy aldıkları’ düşüncesinde. Bu açıdan yüzde birlik oranın başarı olduğunu kaydeden Tantan, “Yolda sorun, halkın beni tanıdığını; fakat partimi bilmediğini göreceksiniz.” şeklinde konuşuyor. En büyük sıkıntıları olarak ise medyanın partilerine karşı uyguladığını öne sürdüğü ambargoyu gösteriyor. Baskın bir seçime hazır olduklarını belirten Tantan, partisinin Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi ve Bağımsız Cumhuriyet Partisi ile birleşeceği yönündeki iddiaları ise şöyle cevaplıyor: “Birleşme hep söylenegeldi. Bize buna benzer talepler geldi. YP’nin kimliği, duruşu ve felsefesi belli. Bu felsefeye gelmek isteyenler buyursun partisini kapatıp gelsin. Yurt Partisi, bizim şahsımızın değil, halkın. Bunun dışında partimizin kapatılması ve belli bir isim altında birleşilmesi söz konusu değil.”
Görevde kalsaydım siyasi kadrolar değişecekti
Sadettin Tantan, 5 Haziran 2002 tarihinde İçişleri Bakanlığı görevinden alınarak gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığı’na getirildi. Bunu kabul etmeyerek partisinden istifa etti. Birbirinden ilginç yolsuzluk operasyonlarına imza atan Tantan, “İçişleri Bakanlığı’ndan alınmasaydım üç dört aylık bir sürede bugün Meclis dışında veya içinde var olan siyasi aktörlerin büyük çoğunluğu politika yapamazdı. Sadece iktidardakiler değil, siyasi kadroların geneli açısından bir değişiklik yaşanırdı.” iddiasında bulunuyor. Tantan, bakanlığı döneminde yaptığı icraatlardan rahatsız olan bir kitlenin varlığını kabul ediyor. “İşadamlarını içeri alıyor. Kelepçe takıyor. Sermayeyi ürkütüyor.” eleştirilerine maruz kaldığına işaret eden Tantan, bankaların içini boşaltanlara bir dönem ‘saygın işadamı’ denildiğini hatırlatıyor. Tantan, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Biz vatandaşın gözünü açtık. Bankalardan 60 milyar dolar götürüldüğünü söylediğimizde kimse inanmıyordu. O saygın işadamları 33 sene, 27 sene cezalar aldı. Türkiye’de illegal kazanç kabul görüyordu, ahlaki değerler çökmüştü. ‘Çaldı; ama hizmet etti. Çalıyor; ama şu kadar kişiye bakıyor’ mantığı hakimdi. O günler artık geride kaldı.”
Haber: Erkan Acar
Kaynak: