KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat, ''Türkiye, Kıbrıs sorunu çözülmeden Papadopulos'un temsil ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımaz, tanıyamaz, '' dedi.
Abone olBrüksel'de AB yetkilileriyle temaslarda bulunan Talat, İstanbul'a döndü. Mehmet Ali Talat, Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda yaptığı açıklamada, Brüksel'de, AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, AB Ortak Savunma ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana, AB dönem başkanı Lüksemburg'un Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicolas Schmit, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Kıbrıs Koordinatörü ile görüştüğünü söyledi. Ziyaretinin amacının, gelinen aşamada Kıbrıs sorununun çözümü konusunda siyasi duruş ve kararlılıklarını AB'ye aktarmak olduğunu kaydeden Talat, şöyle konuştu: ''Verdiğimiz sözü tuttuğumuzu ve tutmaya devam ettiğimiz konusundaki mesajımızı aktarmak, hem de AB'nin bizlere verdiği sözü yani izolasyonların kaldırılması, Kıbrıs Türk ekonomisinin güçlendirilmesi sözünü onlara bir kez daha anımsatmak, amaç buydu. Sanıyorum bu ziyaretimiz fazlasıyla bunu yerine getirdi. Üst düzeyde bir kabul ve büyük bir anlayış gördük. Kıbrıslı Türklerin düşüncelerini, sıkıntılarını, taleplerini anlatma gibi bir zorluğumuz yok. Tüm AB yetkilileri bunu biliyor, anlıyor ve bu konuda verdikleri sözü tutacaklarını tekrar tekrar ifade ediyorlar. Bunun için zorluklarla karşılaştıklarını, ancak bu zorluklara karşı verdikleri taahhütleri unutmadıklarını, mutlaka yerine getireceklerini ısrarla vurguluyorlar. Bizlerin sonuçta Avrupa ile bütünleşme arzumuzu, dünya ile uyumlu bir politika yürütmemizi doğru değerlendiriyorlar ve izolasyonun anlamsızlığını, ama izolasyonun kaldırılmasının da yine Kıbrıs sorununu çözmek hedefiyle olacağını anlıyor ve vurguluyorlar.'' Yürüttükleri politikanın AB ve dünya tarafından doğru algılandığını ifade eden Talat, bu politikanın istikrarlı bir şekilde devam ettirilmesinin arzulandığını söyledi. ''ÇÖZÜM BM ÇATISINDA'' Kıbrıs sorununun çözümünün BM çatısı altına olabileceğini vurgulayan Talat, şöyle devam etti: ''AB, Kıbrıs sorununun çözümünü BM'de görüyor. Kıbrıs sorununun çözümü BM çatısı altında olur. Çünkü, bu sorun uluslararası bir sorundur, sonradan AB'ye ithal edilmiştir. Dolayısıyla BM süreci mutlaka gereklidir. Bunun için de BM Genel Sekreteri Kofi Annan, başarı şansına emin olmadan herhangi bir girişim yapmayı istememektedir. Bu girişimin yapılabilmesi için Rum tarafının çözüme istekli hale gelmesi gerekir. Bu isteklilik için de yapılabilecek en doğru hareket, Kıbrıslı Türklerin tecritten kurtarılmasıdır. Doğrudan ticaret ve mali yardım tüzüklerinin Avrupa Konseyi'nden geçirilmesi ve Yeşil Hat Tüzüğü'nde arzuladığımız ve Komisyon tarafından da önerilen değişikliklerin yapılması, böylece Ada içi ticarete daha iyi bir zemin hazırlanması, böylece ekonomik gelişmeyi yakalayan Kıbrıslı Türklerin cezalandırılamayacağının da bir anlamda ortaya çıkmasıyla Rum yönetiminin çözüme istekli hale gelmesi en uygun adım olur.'' Talat, mali yardım ve doğrudan ticaret tüzüğünün birbiriyle ilişkili olduğuna ve birbirini tamamladığına inandıklarını kaydetti. Mehmet Ali Talat, 259 milyon euroluk mali yardımla ilgili üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını AB çevrelerine aktardıklarını da ifade etti. ''KIBRIS SORUNU ÇÖZÜLMEDEN TANIMA OLMAZ'' Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Talat, ''Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Papadopulos ve Yunanistan Başbakanı Karamanlis'in Kıbrıs için 3 aşamalı bir plan üzerinde anlaştıkları ve Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımasını istedikleri'' şeklinde basında çıkan haberlerle ilgili düşüncesinin sorulması üzerine, şunları kaydetti: ''Türkiye, Kıbrıs sorunu çözülmeden Papadopulos'un temsil ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımaz, tanıyamaz, böyle bir şey söz konusu değildir. Bunu, hiç kimse Türkiye'den istemiyor ve istemeyecek. Türkiye'nin ek protokolü imzalamasının tanıma anlamına gelmediğini AB ve bütün dünya biliyor ve kabul ediyor. Bu nedenle, Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni Kıbrıs sorunu çözülmeden tanımasını istemek doğrusu abes bir uğraş olur. Eğer haber doğruysa, bu demektir ki Rum Yönetimi boşa kürek çekiyor. Böyle bir hayal gerçekleşemez. Annan Planı'nın masaya gelmesi ama zamanla sınırlı olmaması, arabuluculukla bağların koparılması yani Genel Sekreter'in aktif katılımının olmaması, Kıbrıs sorununu bilinmeyen bir geleceğe ertelemek olur. Buna Genel Sekreter gelmez. Bu şartlarda Annan Planı masaya gelmez. Böyle bir şey söz konusu değildir. Annan Planı'nın masaya gelmesinin koşullarını Genel Sekreter yüzde 100 başarı şansına bağlamıştır.'' ''SÜRPRİZ GELİŞME TÜRK TARAFINDAN GELEMEZ'' ''Davos'ta Kıbrıs konusunda sürpriz bir gelişme beklenebilir mi?'' sorusuna karşılık Talat, ''Sürpriz gelişme Türk tarafından gelemez'' dedi. Başbakan Erdoğan'ın 2004 yılında Davos'ta BM Genel Sekreteri'ne 'Biz hazırız, bir adım önde olacağız' dediğini hatırlatan Talat, şöyle devam etti: ''Sürpriz gelişmeleri o başlattı. Niçin başlattı, çünkü reddeden taraf Türk tarafıydı. Kabul edeceğini Genel Sekreter'e bildirdi, Genel Sekreter de bu süreci başlattı. Sürpriz veya dönüm noktası budur. Şimdi Türk tarafı çözüme hazır. Zaten Sayın Erdoğan ne başlatabilir ki. Eğer bir şey başlayacaksa, Papadopulos'un gidip 'Ben hazırım. Annan Planı'nın önemli bir kısmını tartışmaya açmayacağım. Falan tarihe kadar bu sorunu çözeceğim. Eğer çözemezsem Genel Sekreter'in arabuluculuk görevini kabul ediyorum' demesi lazım ki bu süreç başlasın. İstikrarlı giden, doğru giden bir politika sürpriz yaratamaz.'' Talat, ''Rum tarafının görüşmelere başlaması için AB ve BM ortak bir girişim başlatabilir mi?'' şeklindeki soru üzerine de Rum tarafının BM sürecine ikna edilebilmesi için AB'nin önemli bir rol üstlenebileceğini ve bunun için BM ile koordineli bir çalışmaya girmesinin mantıklı olacağını söyledi. AB'nin, BM sürecini desteklemesi gerektiğini ifade eden Talat, Rum tarafının, Kıbrıs sorununun çözümünü BM'den alarak AB'ye götürme gibi bir niyeti olduğunu kaydetti. Talat, AB'nin böyle bir yeteneği bulunmadığını belirterek, ''Böyle bir rolü AB üstlenemez. Bu işi yürütecek olan BM'dir'' dedi.